24 Aralık 2024 Salı
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Moğollar yıkmıştı, yeniden gün yüzüne çıkıyor

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubad tarafından 1220'li yıllarda Kayseri'ye yaptırılan ve Anadolu'yu istila eden Moğollar tarafından yıkılan Keykubadiye Sarayı'nın mimari yapısı kazılarla ortaya çıkarılıyor. Anadolu Selçuklularının en parlak döneminde yaptırılan ve yaz aylarını burada geçiren Sultan I. Alaeddin Keykubad'ın öldürüldüğü yer olarak bilinen saray, 1243'teki Kösedağ Savaşı'ndan sonra Moğolların Kayseri’yi istilası sırasında yıkıldı. İstilanın etkileriyle kullanılamayacak hale gelen ve 1950'li yıllarda yeri tespit edilen saray alanında dönem dönem kısa süreli çalışmalar yapıldı. 2014 yılından bugüne devam eden kazılarda ise yapının kalıntılarına ulaşmak ve mimari yapısını gün yüzüne çıkarmak için yoğun çalışma yürütülüyor.

ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ'NİN İLK ÖNEMLİ ESERİ

Kayseri Şeker Fabrikası arazisi içerisinde yer alan Keykubadiye Sarayı'ndaki kazı çalışmaları Konya Selçuk Üniversitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığından gelen bir temsilciyle birlikte 26 kişilik ekiple devam ediyor. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ali Baş, basına yaptığı açıklamada bölgede saraya ait iki kalıntı bulunduğunu söyledi. Kazı çalışmalarına yaklaşık 4 yıl önce başladıklarını belirten Baş, şunları kaydetti: "Bizden 2014 yılında, ayakta kalan 2 yapının restorasyonuna ve proje çalışmasına yönelik sondaj çalışması istendi. Sondaj çalışması sırasında ele geçen veriler çok güzeldi. Biz de onlardan yola çıkarak burada resmi bir kazı çalışması yürütmek istedik. Kayseri Şeker Fabrikasının verdiği muvafakatla Kültür ve Turizm Bakanlığına müracaat ederek 2015 yılından itibaren kazı çalışmalarına başladık. Şimdi 4. sezondayız. Şu anda 4 kemerli yapı etrafında kazı çalışmalarını sürdürüyoruz. Bu sene tonozlu yapının etrafında da çalışmalar yapmayı düşünmekteyiz. Keykubadiye Sarayı'nın yapım tarihiyle ilgili kesin bir bilgi olmamakla birlikte 1220'li yılların ortalarında inşa edildiğini tahmin ediyoruz. Bu bağlamda, Anadolu Selçuklu Dönemi'nin ilk önemli eseri olarak görülen bir saray."

Moğollar yıkmıştı, yeniden gün yüzüne çıkıyor - Resim : 1

GÖSTERİŞLİ SÜSLEMELER

Prof. Dr. Baş, tarihi kaynaklara göre Keykubadiye Sarayı'nın 1243 yılında Moğolların istilası sırasında tahrip edildiğini ve kullanılamaz hale geldiğini aktardı. Bu tahribat nedeniyle kazı çalışmalarında çok sağlam eserler bulunamadığına işaret eden Baş, "Özellikle bizim için çiniler çok önemli. O dönem kaynaklarında buranın bir cennet gibi olduğundan bahseden bilgiler veriliyor. Bu da bize, hem gölle birlikte etrafının yeşillik içerisinde olması hem de sarayın çok süslü olduğunu gösteriyor. Özellikle geçen yıl yaptığımız kazılar sırasında Anadolu Selçuklu döneminin figürlü çinileri anlamında 5'i tam sağlam biri daha farklı 6 örnekle karşılaştık. Bu bizim için çok önemliydi." diye konuştu.

Moğollar yıkmıştı, yeniden gün yüzüne çıkıyor - Resim : 2

BULUNTULAR BİZİ HEYECANLANDIRIYOR

Yapının mimarisini ortaya koymak adına önemli verilerle karşılacaklarını düşündüklerini vurgulayan Baş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Alanda, özellikle yüzeyde çok fazla dolgu var. Özellikle bu dolgunun temizlenmesi ve altından diğer duvarların, yapının ve sarayın kalıntılarına ulaşabilmek için epeyce bir zaman harcayacak gibiyiz. O yüzden bizi ya da bizden sonra gelecekleri yıllarca sürecek bir kazı bekliyor. Selçuklu döneminden özellikle saraylardan ele geçen veriler genellikle çini ve seramik. Bizim ilk hedefimiz sarayın mimarisi. Bu mimariyi ortaya çıkarırken gelen buluntular bizi heyecanlandırıyor. Amacımız sarayın yapısını, külliyenin yapısını ve mimarisini ortaya koyabilmek. Bu sürede malzeme çıkmayabilir ama gelen malzemeler bizi epeyce umutlandırdı. Güzel örnekler geliyor. Mimarisiyle ilgili hemen hemen hiçbir veri yok. Ayaktaki yapılar dışında elimizde hiç veri yok. Nasıl yapılar vardı, hangi yapılardan oluşuyordu, köşklerin dışında farklı türde yapılar neydi? Onlara ilişkin hiçbir verimiz yok ama bir saray yapısının bir sultan yapısı olduğunu düşünürsek burada çok sayıda yapının olması gerektiğini vurgulamak gerekiyor. Çünkü sultan burada tek başına yaşamıyor. Burası sultanın günübirlik yaşadığı bir yer değil. Bir çok kaynaktan sultanın özellikle yaz aylarının büyük bölümünü burada geçirdiğini biliyoruz." Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Baş, çalışmalara destek veren Kayseri Şeker Fabrikası yönetim kuruluna ve Kayseri Büyükşehir Belediyesine teşekkür etti.