Yandex
16 Nisan 2025 Çarşamba
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Muammanın Ardındaki Hakikat: Sır Perdesi

Bahri Doğukan Şahin

Bahri Doğukan Şahin

Site Yazarı

A+ A-

Muammanın Ardındaki Hakikat: Sır Perdesi - Resim : 1

“Victoria Çağı’nda, yalnız kadınlar arasında değil, erkekler arasında da George Eliot kadar bilgili çok az sayıda insan vardı.” – İngiliz Edebiyatı Tarihi, Mina Urgan

İngiliz Edebiyatı dendiğinde akla ilk gelen yazarlardan George Eliot 1819 doğumludur. Gerçek adı Mary Anne Evans olan Eliot’ın eserlerini bir erkek ismiyle yayımlaması “kadınlar yalnızca hafif aşk romanları yazar” önyargısını kırmak içindir. Victoria döneminin önde gelen yazarlarından Eliot, öykü, roman ve şiirleriyle dikkat çeken işlere imza atmıştır. Aynı zamanda çevirmen ve gazeteci kimliklerine de sahip olan Eliot’ın en önemli eserleri arasında Middlemarch, Silas Marner ve Daniel Deronda gösterilebilir.

Eliot’ın, eserlerinde kırsal kesim yaşamını başarılı bir şekilde yansıttığı söylenebilir. Toplumdan dışlanmış kişilerin sorunları da işlediği temalar arasında yer aldı ve ustalıkla yaratılmış karakterleri derin psikolojik tahliller içinde anlatma becerisiyle gerçekçi yapıtlar ortaya koydu. Eliot’ın öykülerinde ve şiirlerinde otobiyografik öğelere de rastlamak mümkün. 61 yaşında hayatını kaybetti. Ardında klasikleşen pek çok yapıt bırakan İngiliz yazarın Türkiye’de yayımlanan öykülerinden biri ise bilimkurgu unsurları içeriyor.

1859’da kaleme alınan “Sır Perdesi” adlı kısa öyküsü geçtiğimiz yıl Zeynep Bilge çevirisiyle Can Yayınları Kısa Klasikler dizisinde yayımlandı. Eliot’ın bilimkurgu türündeki tek eseri olarak bilinen Sır Perdesi’nin ana teması geleceğin bilinmesi ve bu durumunun insana yükleyebileceği tüm sorumluluklar, yaşatacağı hissiyat, hayatına getireceği değişiklikler ve farkındalık etkisinin doğuracağı sonuçlar.

“Bilgeliğe giden hiçbir kestirme yol, hiçbir tescilli tramvay yolu yoktur.”

Katı bilimkurgu seven okurlar için çizginin biraz dışında kalan bir eser olan Sır Perdesi, daha çok günlük hayat içindeki bir karakterin yaşadıklarını anlatıyor izlenimi verir. Döneminde bilim olarak addedilen fakat günümüzde bu perspektifin dışında konumlandırdığımız temalar eserin iskeletini oluşturur.

Latimer karakteri üzerinden anlatılan öyküde, başkalarının zihinlerinden geçenlerin anlaşılabildiğini görüyoruz. Geleceğe dair görülere sahip olan Latimer’in iç görü adını verdiği bu durum zamanla katlanarak artacak ve onun normal akışında ilerlemekte olan hayatını bir anlamda rayından çıkaracaktır. Geleceği görmek demek iyi bir şey midir yoksa bilindiği için var olan hayatını yaşamayı zorlaştıran bir unsur mudur?

Bertha Grant ile evlenen Latimer, onun zihnini diğer insanlar gibi göremediğini fark eder. Bir ikilem doğuran bu durum, ikilinin ilişkisinin melankolik bir düzlemde ilerlemesine neden olacaktır. Güzel olduğu kadar kötücül olarak da anlatılan Bertha karakteri üzerinden kader kavramını da eşeliyor Eliot ve Latimer’in yaşadıklarının onu yalnızlığa sürüklediğini gözler önüne seriyor.

“Belki de çocukluğum bana, sonraki yıllar göz önünde bulundurulduğunda gerçekte olduğundan daha mutlu görünüyor.”

Mistik ve gotik bir atmosfere doğru ilerleyen öyküde Avrupa’nın kimi şehirleri de kadraja girip çıkar. Bunlar arasında gotik atmosferiyle nam salmış olan Prag da önemli bir yer tutar. Galvanizm, manyetizma ve frenoloji gibi dönemin popüler bilim temaları öyküde yer alır. Hikayenin yazıldığı dönemlerde bir bilim dalı olarak görülen fakat günümüzde sahte bilim olarak adlandırılan Frenoloji, Eliot’ı etkilemiş olacak ki öyküsünü bunun üzerine kurgulamış.

Eliot’ın klasik tarzının biraz dışında konumlanan Sır Perdesi için doğaüstü diyebileceğimiz bir atmosfer mevcut. Romantizm dozunu da yerinde kullanan yazarın ortaya trajik bir öykü çıkardığını görüyoruz. İnsan ruhunun dehlizlerinde gezinmeyi sevdiğini ve hayatın ölüm, kader, bilinmezlik, kötülük, tutku gibi kavramlar üzerine inşa edilen bir kavram olduğunu aktarmaya çalıştığını anlıyoruz.

Takma isim kullanmasına rağmen edebiyatta kadın perspektifine öncülük eden, eserleriyle ölümsüzleşen George Eliot’ı henüz tanımamış olanlar için önerilebilecek bir anlatı Sır Perdesi. Yazarın daha olgun yapıtlarına geçmeden önce göz atılabilecek kısa ve hoş bir okumalık.

Bilinçaltı kavramı üzerinden psikolojik tahliller de barındıran öykü, Frankensteinvari bir sonla noktalanır.

Keyifli okumalar dilerim.

Kitap Kitap İncelemesi Edebiyat Can Yayınları