Mucizevi canlı arı
“Arıyı yeterince tanımıyoruz, yeterince tanımadığımız bu canlıya da yeterli saygıyı maalesef gösteremiyoruz. Arı hem tabiat hem tarımsal üretim için son derece önemli olan unsurlardan bir tanesi. Arı varsa hayat var. Arının olmadığı bir hayatı yaşama imkânımız da yok. Tarımsal üretimimizi biz arıya borçluyuz. Şu anda üretmiş olduğumuz değerlerin yüzde 67’sinde bal arısının katkısı var… Einstein’ın ifade ettiği gibi bal arıları yok olduğunda insanların ve hayvanların da yaşamak için en fazla 5 yıl süreleri kalacak. Bunu son derece önemsiyorum çünkü gerçekten arıyı yakından bilen, tanıyan bir insan olarak onun sunduğu hizmetleri onun adına gerçekleştirebilecek başka bir canlı da yok…”
Denizli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Nihat Çomak, Ulusal Kanal’da yayınlanan “Üreten Türkiye” programına bu sözlerle giriş yaptı. Dünya için bu kadar önemli olan bir canlının ne yazıktır ki ülkemizde bazı bölgelere sokulmadığını da ekledi. Kamudan emekli bir ziraat mühendisi olan Nihat Çomak, yıllarca görev yaptığı kurumda arıcılık kurslarında ders vererek binlerce kişiyi sertifika sahibi yapmış bir uzman. Fakat bugün “geçmişte hata yaptık” diyor. Arıyı, kovanı görmeden, pratik yapmadan, çırak olmadan insanları usta arıcı yaptıklarını, arıcılığın bu kadar basit bir konu olmadığını belirtiyor.
ARININ KIYMETİNİ BİLİYOR MUYUZ?
Arı sadece bal değil arı sütü, polen, arı zehri, arı ekmeği, apilarnil ve propolis gibi çok değerli ürünler de üretir. Nihat Bey özellikle son yıllarda keşfedilen propolisin anti-viral, anti-bakteriyel, bağışıklık güçlendirici, kanser önleyici özelliklerinin yapılan bilimsel çalışmaların ışığında keşfedildiğini de ekliyor. Arı sütü ise insanlar için tam bir mucizevi besin takviyesi niteliğinde, şöyle ki: Ana arı ile işçi arı aynı iki yumurtadan meydana geliyor fakat bir yumurta arı sütü ile beslenirse “ana arı”, işçi gıdasıyla beslenirse kovanda çalışan “işçi arı” meydana geliyor. Ana arı 6 ay yaşarken, işçi arı ise 6 hafta hayatta kalabiliyor. İşte bu arı sütü, insan için gençlik iksiri niteliğinde, fiziksel aktiviteyi artıran bir madde. Nihat Bey, arı zehri ile ilgili çalışmaların yapılmaya devam ettiğini, beyin tümörü ile ilgili olumlu sonuçlar alındığını ve sadece romatizma değil birçok hastalığa karşı da etkili olduğu yönünde sonuçlar alındığını belirtiyor. Yani kısaca arı, adeta bir mucize.
“Böyle bir canlının kıymetini neden ülke olarak bilmiyoruz?” diye soruyorum Nihat Bey’e. Nihat Bey şöyle cevaplıyor: “Ben emekli bir ziraatçıyım. Genelde ülkemizdeki çiftçi gözüyle inanır, söylenen söze çok fazla itibar etmez. Arının üreticimize faydasını daha iyi anlatabilmek için elma ağacının çiçeklenme döneminde tel kafes içine alıp arı giriş çıkışını engelledik. Aynı uygulamayı kiraz ağacında yaptık. Diğer ağaçlarda elma ve kiraz olurken tel kafes içine alıp arı giriş çıkışını engellediğimiz ağaçlarda bir tane meyve olmadı. Bizim burada amacımız üretici gerçekten bal arısının tozlanmadaki etkinliğini ve faydasını görsün istedik. Ama ülke geneline maalesef biz bunu yayamadık. Hala, arı çiçeğe konuyor, o çiçeği yiyor, çiçeğe zarar veriyor gibi düşünen toplumda kalabalık bir nüfusumuz var.”
Ülkemizde neden arı yetiştiricilerinin karşısına zorluklar koyuluyor anlaşılıyor. Ülkemizde insanların ve hatta çiftçimiz dahi arının tozlanmaya yaptığı katkıdan haberi yok. “Arı olmazsa tozlanmanın olmayacağını, tozlanma olmadan üretim yapılamayacağını maalesef anlatamadık” diye de ekliyor Nihat Bey.
Ege Bölgesi’nde arıcılık dendiğinde akla ilk Muğla gelir. Özellikle çam balıyla ünlüdür Muğla. Peki Denizli Arıcılığı ne durumda diye merak edip sordum Nihat Bey’e. Türkiye’de “Arıcılık Kayıt Sistemi”ne kayıtlı 8 milyon kovan olduğunu, kovan sayısı bakımından Denizli’nin üst sıralarda değil 21 bazen 22. sırada yer aldığını, illerinde birliğe kayıtlı 1200 üreticinin 110 bin kovanı olduğunu öğreniyoruz kendisinden. Özellikle mazot fiyatlarındaki büyük artışla beraber enflasyon nedeniyle geçmişte Sivas’a, doğu illerine giderek gezici arıcılık yapan Denizlili arıcılar, son zamanlarda daha çok Muğla’ya ve yakın çevre illere gider olmuşlar. Denizli’deki kızıl çamlara “çam pamuklu biti” **aşılama çalışması yapıldığını söyleyen Nihat Çomak, böylece şehirlerindeki arıcıların kendi illerinde daha az masrafla çam balı üretebildiklerini ifade etti. Arıcılığın en büyük sorunu olan “tarla ve bahçelerin plansız ilaçlanması nedeniyle oluşan arı ölümleri” Denizli’de de büyük bir sorun.
PAMUĞA KONMAZ OLDULAR
Nihat Bey anlattıkça bal arısının başka mucizevi özelliklerini de öğreniyoruz. Denizli’de 80’lerde pamuk balı yapan arılar hibrit tohumlar kullanılmaya başlandıktan sonra pamuğa konmaz olmuş. Organik yapısı değişime uğrayan bitkilere konmayan bal arıları, adeta insanlara sağlıklı beslenme konusunda bir mesaj veriyor.
Balda taklit ve tağşiş konusu açıldığında ise Nihat Bey insanı dehşete düşüren şeyler söylüyor. Türkiye’de kimi iş adamlarının, profesör düzeyinde akademisyenler sayesinde bal analizinden geçebilen sahte bal üretebildiklerini öğreniyoruz. Yani şekerle beslenmiş arının yaptığı balı geçtim, mısır şurubunun içine konulan enzim karışımını piyasaya bal diye sürüyorlar. Tam bir gıda terörü!
ABD VE AVRUPA’DA ARICILIK
Amerika’daki arıcılıktan örnek veren Nihat Bey orada arıcılık çok kolay, diyor. Amerika’daki sistemde çiftçiler ürünlerinin çiçeklenme döneminde arıcıları çağırdıklarını, arıcıların tarla ve bahçelerde 10-15 gün kalan kovanlarını bile açıp bakmadıklarını, kovan başına çiftçilerden 8-10 dolar aldıklarını belirtiyor. Bizde ise durumun tam tersi olduğunu üzülerek ekliyor Nihat Bey. Amerika’da Arıcılık Araştırma Enstitüsü’nün 2011 yılındaki bir yayınında belirttiğine göre bal arılarının Dünya tarımsal üretimine olan katkısının 224 Milyar USD olduğunu söyleyen Nihat Çömlek, Avrupa’da ise kovan başına tarımsal üretime olan katkının yaklaşık 1.600 avro olduğunu, Türkiye’de bu rakamın bugün 1000 avro civarında gerçekleştiğini ifade ediyor. Türkiye’de halen 8 milyon olan kovan sayısını düşünürsek, bal arılarının Türkiye’deki tarımsal üretime olan katkısının yaklaşık 8 milyar avro olduğunu hesaplıyoruz. Arı gibi küçük bir canlı için çok büyük bir katkı. Dünyada insanların hem sağlığına hem de ekonomisine bu kadar büyük katkı sunan bir başka canlı daha yoktur. 2021 yılında İngiltere Kraliyet Bilim Akademisi’nin bal arılarını “Dünyanın en faydalı canlısı” ilan etmeleri çok yerinde bir karar olmuş bunu kabul edelim. En zararlı canlısı da insan mıdır bilemem ama ülkemizde arının kıymetinin bilinmediğine eminim. Nihat Bey’in bal arıları ile ilgili verdiği bütün bu değerli bilgilerden sonra tarımsal politikalarımızın içine “arıcılık” konusunu üst sıralarda olacak şekilde yer vermeliyiz diye düşünüyorum.
**Kızıl çam ağaçlarında yaşayan çam pamuklu bitinin salgıladığı bal şebnemi (basura) denen tatlı madde, bal arıları tarafından toplanır, arıların bünyelerindeki enzimlerle işlenir ve peteklerde suyu uçurularak olgunlaştırılması sonucu çam balına dönüştürülür.