Muhafazakâr kesimde kafalar karışık
"Muhafazakâr" arkadaşlar sağ olsun, geçen hafta Duisburg'daki kitap fuarına davet ettiler.
Epeydir fuarlara falan tövbeliyim ama Profil Kitap'tan arkadaşım Münir Üstün "gel ortamı görürsün, gözlem yaparsın" deyince dayanamadım.
Sonuçta arkadaşlarımı siyasi fikirlerine göre seçmeyecek kadar tecrübeliyim şu fani dünyada.
Bir de herhalde o bir zamanlarki edebiyatçı damarım tuttu, "insana dair hiçbir şey yabancım değildir" diyerek, hastalıktan kırıla-döküle bindim uçağa.
Sonunda puslu bir Ocak sabahı bulduk kendimizi Hollanda sınırı yakınlarındaki Duisburg vilayetinde. Üstelik Münir haklı çıktı, pek çok ilginç gözlemle döndüm.
Duisburg dedikleri bir madenci şehri. Haliyle, göçmen işçi alınırken buraya daha çok Zonguldak gibi madenci şehirlerinden vatandaşlar gelmiş.
Yöredeki Türk nüfus genellikle mutaassıp yaşam tarzına sahip. Zaten Duisburg hayatı da "evden işe-işten eve, sonra da kiliseye ya da camiye" şeklinde.
Kaldı ki madenler zamanla tükenip kapandığı için, buradaki Türkler şimdi büyük sıkıntıya düşmüş.
"Almanya'nın durumu hepten kötü zaten" dedi, bizi otelden fuara götüren ve araba teybinden Kuran dinleyen arkadaş.
"Bakmayın dışarıdan güçlü göründüklerine, son yıllarda Çinliler tekstili, İngilizler de sanayii bitirdi burada. Merkel hâlâ seçiliyorsa alternatifsiz olmasından."
Fuarda ya da otelde muhafazakâr yazar ve yayıncılarla yaptığım sohbetlerde, gündeme ters köşeden bakma fırsatım oldu.
Gördüğüm en hoşsohbet insanlardan Münib Engin Noyan ile beraber yaptığımız imza gününde de, dindar okurlarla epey lafladık.
"Muhafazakâr" kesimde kafaların en az "laiklerdeki" kadar karışık olduğunu gördüm bu sayede.
Çoğu CHP'li nasıl "Ne yani, şimdi Atatürk'ün partisi ile Cemaat yan yana mı duracak?" diye soruyorsa, Cemaat'i sevenler arasında da "Acaba yanlış mı yapıyoruz?" diye düşünenler var.
Laik kesimdeki "Daha neler, AKP'yle aynı safta mı duracağız?" tedirginliğne karşılık, AKP'yi destekleyenlerde de bir "Allah'ım bunu da mı görecektik!" tedirginliği mevcut.
Son aylarda hızla altüst olan parametreler, kimsede kafa bırakmamış. Sadece fanatikler her zamanki gibi, değişimlerden zerre etkilenmemiş görünüyor.
Ayrıca, kimse somut bir çözüm ortaya koyamıyor. Laik seçmenin oy verecek alternatif bulamaması gibi, muhafazakârları da almış bir düşünce.
"Allah bizi iktidarla imtihan etti ve biz bu imtihanı veremedik" diyor, yıllardır AKP'yi destekleyen, tesettürlü bir yazar hanım.
"Siyasilerimiz iktidara geldikten sonra paraya-pula ve dünya nimetlerine saptılar. Allah da bizi şimdi bu belayla cezalandırıyor."
Cemaat'e sıcak bir genç yazara göreyse, asıl sorun gerçek bir sosyal demokrat partinin yokluğu. "Bu yüzden Erdoğan'a karşı kime oy vereceğimi bilemiyorum!"
Velhasıl, samimi muhafazakârlara arada kulak vermek gerek. Söyledikleri gerçek sol için yararlı olabilecek ipuçlarıyla dolu!