25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

MUHALEFETSİZ İKTİDAR-(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

İktidar her gün battıkça batıyor, muhalefette onu kurtarmak için elinden geleni yapıyor. Böyle bir muhalefet olduktan sonra tanrı izin verirse Tayyip bey 2023’e kadar iktidarda kalır. İsterse Cumhurbaşkanı da olur.

İster dış politika da olsun ister iç politikada her söylediği fiyaskoyla sonuçlanmış olsa bile, muhalefet gereğini yapamadığı, işin özünü kavrayıp doğru söylemlerle halkı aydınlatamadığı için, iktidar yıpranma sürecinden süratle çıktı. Tam aksine oylarını arttırmaya başladı.

Örnek vermek gerekirse;

Dış politikada komşularla “0” sorun söylemi iflas etti. Öngörüsüz Dış İşleri Bakanı dahiyane bir söylemle, “Bizim ülkelerin yönetimleri ile sorunumuz var, ülke halkları ile bir sorunumuz yok” dedi.

Bu gayri ciddi söyleme, muhalefetten en ufak bir eleştiri gelmedi.

Türkiye’nin ne zamandan beri komşu ülke halkları ile bir sorunu oldu ki? bunun en çarpıcı örneği Türkiye’ye karşı en düşmanca hislerle dolu olduğu sanılan Ermeni ve Yunan halklarının dahi hiçbir zaman Türk Halkı ile bir sorunu olmadığıdır.

Yaşadıkları ekonomik kriz sırasında ve ondan evvel de Ege Adalarına her yaz binlerce Türk gider, o adalara ekonomik canlılık verirler, birkaç münferit olay dışında da herhangi bir ırkçı, şoven davranışla karşılaşmazlar.

Aynı şey adalarda yaşayan Yunanlılar hemen hemen her hafta Anadolu’ya gelirler en ufak bir olumsuzlukla karşılaşmazlar.

Aynı şey Ermeni halkı içinde söz konusudur; Türkiye’de sayıları onbinlerle ifade edilen, kaçak Ermeni işçi hiç çekinmeden, şoven bir davranışla karşılaşacağını düşünmeden, buraya gelip çalıştığına göre, halklar arasında düşmanlık olmadığı ortadır.

Muhalefet ise bu iflas etmiş dış politikayı bile Türk Halkına izah edip AKP İktidarının kendisini nasıl kandırdığını anlatmaktan dahi acizdir.

Hükümet-PKK görüşmesi internet sitelerine düşmüş, Habur kepazeliği, Demokratik Özerklik, silahlı savunma gücü ve “katil başına” af konularında terör örgütüyle uzlaşıldığının gün ışığına çıkması üzerine; Başbakan ve AKP yöneticileri Türk Halkı ile alay edercesine “görüşmeyi hükümet değil, devlet yaptı gibi” İlköğretim de Yurttaşlık Bilgisi dersi görmüş herkesin bu işte bir gariplik var diyebileceği bir konuyu bile muhalefet, bunun ülkenin bölünmesi projesi olduğunu halka anlatamamıştır/anlatmamıştır.

CHP ne günden beri, Habur kepazeliğini, Demokratik Özerklik, silahlı savunma gücü, af gibi konuları kabullenmiştir? Elbette Dersim arşivlerini açacağım diyerek Atatürk’ten öç almayı düşünenlerle, PKK Avukatı ve devşirmeler dışında kalan sayıları çok az da olsa CHP geleneğinden gelen Milletvekillerinden biri hariç hiç birisi buna ses çıkartamamışlardır.

Hükümet adına yürütülen MİT-PKK görüşmesinin internet sitelerine düşmesinden sonra bir tek, o da örgütten, CHP geleneğinden gelen Bolu Milletvekili Sn Tanju Özcan tepki verdi. Diğerlerinden bu konuda tek bir ses çıkmadı.

Ana muhalefet Partisi Doğu, Güneydoğu Anadolu sorununu bir PKK avukatına teslim etmiş, o da ileride transfer olacağı BDP ağzıyla konuşarak, buna da “söyleyene değil söyletene bak” mantığı ile “benim söylediklerim parti görüşüdür” diyebilmektedir.

Sayıları azda olsa CHP geleneğinden gelen o beylere söylenecek bir çift söz var, ne yaparsanız yapın, bu yönetime ne kadar şirin görünmeye çalışırsanız çalışın, bir gün muhakkak “eski” milletvekili olacaksınız. Ama önemli olan “eski milletvekili” olduğunuz zaman bile saygın olabilmektir.

Bu olaylara tepki vermeyen CHP milletvekilleri tarihe ülkenin bölünmesi projesine ses çıkartmamış kişiler olarak geçeceklerdir.

Hükümet kıdem tazminatında Avusturya modeline geçme hazırlıkları içinde olduğunu ilan ediyor; emeğin en yüce değer olduğunu söyleyen ana muhalefet partisi bu konuda “iyidir” veya “kötüdür” şeklinde en ufak bir açıklamada bulunmuyor.

Her rejimde muhakkak iktidar vardır, ama asıl önemli olan muhalefetin varlığıdır. Bu da sadece demokrasilerde vardır. Etkisiz ve yetersiz bir muhalefet siyasi iktidarın otoriter yönetimlere meyletmesini sağlar.

Muhalefetin niceliği değil niteliği çok önemlidir. CHP ye ulusalcıların egemen olduğu zamanda bu ülkede tek başına iktidar olan AKP’nin yapmak istediği bir çok şeyi nasıl engellediği bilinmektedir.