Muhalif fırsatçılar takımı
Bilim insanları, depremin bir tabiat olayı olduğunu ve büyük depremlerin insan yapımı teknolojiler ile yapılamayacağını söylüyorlar, amenna.
Ama, Amerikalıların her zaman uğursuzluk getirdiğini de kabul etmek gerekiyor. ABD’nin gemisi de bakanı da yardımı da bizim için uğursuzluğun, felaketin ve en iğrenç tuzakların simgesi. Hal böyle olunca, başımıza gelen felaketlerde Coni’nin parmağını aramak çoğu insana mantıksız gelmiyor.
FIRSATÇILAR TAKIMI
Hatırlayın, muhalefetin kalemşorları “Erdoğan’ı yenmek için büyük bir felaket, mesela bir deprem gerekir” diyorlardı. Muhalefet depreme işte tam da bu psikoloji ile yaklaştı. Binlerce insanımızı öldüren bir afeti, karşısında birleşilmesi gereken bir felaket olarak değil, siyasi bir fırsat olarak gördü.
Depremden beklentileri büyüktü, halk oyu ile alamadıkları iktidarı ölüm ve çaresizlik sayesinde alacaklardı. Depremin üzerinden daha iki gün geçmişti ki Kılıçdaroğlu, militan söylemlerle ortaya düştü. “Yardım teşkilatı” görüntüsü ile piyasa çıkan “Gezi artığı” kimi gruplar, yalan ihbarlar ile kurtarma çalışmalarını sabote etti. Şarkıcı türkücü takımından bazı isimler “devlet yok” havası yaratmak için ellerinden geleni yaptı. Muhalif gazeteler, TV’ler ise ilk günden itibaren bozgunculuk yapmakla meşguldü.
İki şey, bozguncu takımının hayallerini suya düşürdü: Birincisi devlet umdukları gibi acze düşmedi, hemen sahaya indi, tüm imkanları ile harekete geçti. İkincisi, halk, kışkırtmalara prim vermedi. Tüm acısına rağmen birliğini bozmadı, kendi ülkesine ve devletin sahip çıktı.
ABD GAZETESİNDEN MEDET UMANLAR
İlk anlardaki toz duman dağıldığı için muhalefetin ince senaryo teknikleri ile uydurduğu yalanları da tutmuyor artık. O kadar çaresiz bir durumdalar ki ABD’li bakanın Türkiye’ye gelişinden sihirli anlamlar çıkarmaya çalıştılar. Bütün gün, “acaba, ABD’li bakan ters bir laf eder mi” diye heyecanla ajans başında beklemişlerdi.
Umdukları sinyal, New York Times gazetesinden geldi. Gazetedeki bir yazı, “Deprem sayesinde Erdoğan’ın ilk kez seçimi kaybetme ihtimali var” diyordu. Aman bizimkilerde bir heyecan, bir sevinç.. değmeyin gitsin! Kendine utanıp arlanmadan hala “solcu” diyebilen gazeteler, NYT’ın bu haberini ilk sayfadan gördüler, muhalif yorumcular ağızlarının suyu aka aka NYT’ın “müjdesini” konuşturlar!
İnsan nasıl gerçeklikten bu kadar kopabilir, akıl alır değil. Diplomalı cahiller ordusu, gerçekten de ABD’de yayınlanan bir makalenin Türkiye’deki seçim sonuçlarını tayin edebileceğini zannediyor!
ABD’li siyasetçiler bir yerleri ziyaret ederken protokol kurallarına uyarlar. Söylemek istedikleri çirkin sözleri ise ülkelerindeki sözde ‘bağımsız’ gazetelere yazdırırlar. NYT’da çıkan yazı da ABD’li bakanın söylemek istediklerinin bir yansıması ve ABD hükümetinin niyetini ifade ediyor. Buraya kadar doğru. Ancak gelin görün ki Türkiye eski Türkiye değil, ABD’nin Türkiye üzerinde artık böylesi bir etkisi olamaz. Bizim muhalefetteki dumanlı kafaların idrak edemediği şey bu.
DEPREMDE HABERCİLİK
Depremin daha ilk haftasında uyarmıştım: Sosyal medya fenomenlerinin, Youtube’çuların ortalıkta bu kadar dolaşmaları, bu kadar etkin olmaları doğru değil. “Bu insanların çoğu şöhret peşinde koşan fırsatçılar. Gazeteciliğin etiğini de tekniğini de bilmiyorlar. Kaş yapayım derken göz çıkarıyorlar.” demiştim.
Maalesef kaygılarımda haklı çıktım. Bir tanesi (Oğuzhan Uğur) şu anda savcılık tarafından soruşturuluyor. Hakkında suç duyuruları var. Çünkü “Hatay’da baraj patladı” yalanı ile çalışmaların durmasına ve enkaz altındaki insanların ölüme terk edilmesine sebep oldu. Daha masum olan bir tanesi ise dün akşam Hatay’daki 6.4’lük deprem esnasında canlı yayın yapmaya kalktı. Yaptığı tek şey “burada her şey yıkıldı” diye avazı çıktığı kadar bağırmak!
Bu yayınlar, halkı korku ve paniğe sevk ediyor, kurtarma çalışmalarını aksatıyor. Şu Youtube’çu takımı halka gerçekten bir iyilik yapmak istiyorlarsa bir an önce evlerine dönsünler.
“Onlar böyle de ‘milattan önce’ mesleğe başlamış koca koca gazeteciler çok mu iyi sanki” diyebilirsiniz. Haklısınız. TV100’ün ekran yüzü Uğur Dündar, canlı yayında depremzedeler için üzülmüş pozları kesiyor, kedi gibi miyavlayarak ağlıyordu. Yayın bitince, kameralarının açık olduğundan bihaber, kahkahalar atmaya başladı! Şu iki yüzlü vicdansız insanları hala bize “duayen” diye pazarlamaya kalkanlara yazıklar olsun.