Muhteşem sansür -(TAMAMI)
Türk sinemasının uzun bir süre kısır bir döngü içinde devinmesinin en önemli nedenlerinden biri, hiç kuşku yok ki, 40’lı yılların Mussolini polis-devlet sisteminden ödünç alınmış ve kendi ülkesinde bile bir yıl sonra yürürlükten kaldırıldığı halde, bizde bir nazar boncuğu gibi 80’li yılların başlarına dek korunmuş sansür nizamnamesi idi. Bu nizamname gereği yasaklanan filmler için gösterilen gerekçeler; kültür-sanat ortamından daha çok mizah alanının nadide örnekleri olacak denli ilginç gariplikler içermesi açısından hala akıllardadır. Örneğin kimi filmler; üniversiteye giden iki arkadaşın yurt yerine daha ucuz olduğu için bir ev kiralamaya kalkışmaları bile “komün yaşamına teşebbüs ettikleri” gerekçesiyle bu ülkede yasaklanmıştır. Kimi filmler ise; Boğaz’ın en sığ yerinde denize giren kişileri gösterdiği için “Boğaz’ın stratejik yerlerini düşmana gösterdiği” gerekçesiyle kesilip biçilip, ancak bu sahneler filmden atıldıktan sonra gösterim olanağı bulabilmiştir. Buna benzer örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Çünkü sansür tarihimiz, oldukça kapsamlı bir mizah antolojisini oluşturacak denli buna benzer garip, gülünç ve ilginç örneklerle doludur. Çünkü bir zamanların resmi kuruluşlardan birer temsilci alınarak oluşturulan Film Kontrol Komisyonları, yani daha yaygın adıyla Sansür heyeti, bırakın sinemadan anlamayı, sinema seyircisi oldukları bile kuşkulu kişilerden oluşuyordu. İşte bu tür kişiler, yani Sansür üyeleri, yıllar yılı Türk halkını korumak ve de onların kimi sahnelerden etkilenmesini engellemek için, önlerine gelen her filmin bırakın sevişme sahnelerini, en masum öpüşme sahnelerini bile kesmek konusunda gözlerini kırpmadılar. Yani biz yıllar yılı, Sansür heyetinin kestiği sahneleri görmekten mahrum olduk ve dolayısıyla da onların olumsuz etkilerini hissetmedik. Bu sahneleri yalnız Sansür heyeti izleyip kesip biçti. Yani etkilenme söz konusu olmuşsa, Sansür heyeti üyelerinden daha terbiyesiz ve de ahlaksız kimler olabilir ki?
Cinselliğe saplanan özgürlük
Günümüzde ise sansürün hem kaynağı hem de yöntemi değişti. Eskisi gibi değil. Filmler artık sudan gerekçelerle yasaklanmıyor, cinsellik yaşamda var olduğu oran ve gerçekçilikte, kendi doğallığı içinde yer alıyor. Ama cinselliğe sağlanan bu özgürlük, kimi alanlarda benzer biçimde yeşermiyor. Bir başka korkutucu boyutta karşımıza çıkıveriyor. Üstelik bunu yapan da sansür heyeti değil, onun çok ötelerinde ve de çok üstlerinde birileri.
Elbette ki, sözü Muhteşem Yüzyıl’a getireceğim anlaşılmıştır. Günlerdir bu konu tartışılıyor. Birilerinin tarihi gerçeklerden, ecdada saygısızlıktan söz edip, bu dizinin yayından kaldırılmasını talep değil, adeta emretmesiyle basılan düğme tüm yurt sathında dalga dalga yayıldı ve neredeyse sinema tarihimizin hiçbir evresinde benzeri görülmemiş bir sansür çılgınlığının yaşanması dehşetini bizlere yaşatıyor. İşin en korkutucu ve de irkitici yanı da bu.
Bir emirle heykellerin yıkıldığı, bir başka emirle dizilerin, filmlerin yasaklandığı ya da yasaklanmak istendiği bir ülkede acaba nelerden söz edilip, nelerden söz edilemez? Bir düşünün... Ürpermemek mümkün mü?