23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mumcu suikastından 24 saat sonra ABD’de işlenen ‘ajan’ cinayeti!

Mustafa Mutlu

Mustafa Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

“Uğur Mumcu cinayeti, benzeri birçok siyasi cinayet gibi devlet yetkilileri tarafından bilinen, ‘Geliyorum’ diyen bir cinayetti. Gazeteci Yazar Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu suikast günü evinde ziyaret eden ve Mumcu suikastı için ‘Zaten bekliyorduk’ diyen TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un ve dönemin MİT Müsteşarı Teoman Koman’ın söyledikleri de ünlü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in ‘Kırmızı Pazartesi’ kitabında anlatılan cinayetin bir benzeriydi.
Tüm bu açıklamalar, Mumcu cinayetinin bilindiğini ama önlem alınmadığını açıkça ortaya koyuyordu.
İşte; Türkiye uzmanı CIA ajanı Lansing Bennet’in Türk istihbaratına bilgisini verdiği suikast, Mumcu suikastının ta kendisiydi.
Bennet, Uğur Mumcu’ya suikast düzenleneceği bilgisini Türk istihbaratından bir personele söylerken, suikastı kimlerin düzenleyeceği konusunda bir bilgi vermemişti.
Sadece önlemeleri için uyarıda bulunmuştu.
Türk istihbaratında çalışan kişiler de bu bilgiyi üstlerine iletmişti. Ancak buna rağmen Mumcu suikastı önlenememişti.
Ajan Lansing Bennet ise bu bilgiyi paylaşırken kendisinin de bir suikast sonucu hayatını kaybedeceğini belki de aklından bile geçirmemişti. Hem de suikasta uğrayacağını bildiği Uğur Mumcu’dan sadece 24 saat sonra, sabah işe gittiği araçta öldürüleceğini hiç düşünmemişti.
Ajan Lansing ve arkadaşı Frank’ın katili Mir Kansi bulunup ABD’de yargılanarak idam edildi. Ancak cinayetle ilgili kuşkular hiçbir zaman yok olmadı. Suikastı düzenleyen Kansi’ye, CIA içerisinden birilerinin yardım ettiği kuşkusu hâlâ devam ediyor.
Uğur Mumcu’nun hayatını kaybettiği suikastı planlayanlar ve katiller ise aradan geçen süreye rağmen hâlâ yakalanamadı.
İddiaların ve açıklamaların havada uçuştuğu suikastın sır perdesi, aradan geçen 23 yıla rağmen kaldırılamadı.”
***
Bu alıntıyı, “manevi oğlum”, gazeteci Çağdaş Ulus’un son kitabı “24 Saat”ten yaptım. Kitabın alt başlığı ise “Türkiye’den ABD’ye uzanan iki suikastın öyküsü...”
Çağdaş, geçen hafta özlemle ve saygıyla andığımız Uğur Mumcu’ya yapılan suikasta 23 yıl sonra farklı bir iddiayla yaklaşıyor...
Suikastı, CIA Ajanı Lansing Bennet’in bildiğini ve bu yüzden, Mumcu’dan sadece 24 saat sonra ABD’de, CIA’in bir tetikçisi tarafından öldürüldüğünü öne sürüyor.
***
Bu satırlar aklınıza ne getiriyor?
Cinayetin arkasında CIA’in, dolayısıyla ABD’nin olabileceğini...
Çok merak ediyorum; başta Hüsamettin Cindoruk ve Teoman Koman olmak üzere sorumlular; bu yüzden mi “işleneceğini bildikleri” bu cinayeti önleyemediler?
Bu yüzden mi katilleri sakladılar?
***
Uğur Mumcu; gazetecilikte kendime örnek aldığım, değer verdiğim ağabeyimdi.
Manevi oğlum Çağdaş, ona yapılan suikastla ilgili bu kitabıyla, Uğur Mumcu’nun yolundan gideceğini gösterdi.
Ne mutlu bana!

24 SAAT
(Türkiye’den ABD’ye uzanan iki suikastın öyküsü)

Türü: Araştırma
Yazan: Çağdaş Ulus
Yayınlayan: Tekin Yayınevi
Baskı tarihi: 2016, Ocak
Sayfa sayısı: 142
Etiket fiyatı: 15 lira



Düşünce bombardımanı!
İyi ya da kötü her türlü sıfattan ayrı tutulmayı hak eden Yalçın Doğan aşka, cezaevine, insana, savaşa, dine, bilime, tarihe, edebiyata, felsefeye, memlekete, Kemalizm’e, kendisine, “Tekeliyet”e, sosyalizme ve devrime dair “özlü sözleri”ni bir kitapta toplamış ve adına “Aforizmalar” demiş...
Yalçın Küçük, “aforizma”yı, “düşünme hali ya da bu halin verimleri, düşünme örnekleri” olarak tanımlıyor.
Kitapta beni en çok etkileyen “aforizma”, “Savaş Var” başlığını taşıyor:
***
“‘Biz’ ile ‘onlar’ arasında bir kavga var; iki yüzyıla yaklaştı, sürüyor.
‘Biz’ kütleyi ayağa kaldırmak, kendi ayaklarının üstünde kendi kafasının kontrolünde yürür hale getirmeye çalışıyoruz.
‘Onlar’, kütleyi külçe yapmak istiyor.
‘Biz’ kütleye nitelik içermek istiyoruz.
‘Onlar’, niteliği yok edip posayı yönetmeye çalışıyor.
‘Biz’ kütleyi elektriklendirmek istiyoruz.
‘Onlar’ elektrik veriyor.
‘Biz’ çalışıyoruz, çabalıyoruz; ayağa kaldırıyoruz.
‘Onlar’ falakaya yatırıyor.
‘Biz’ evrenin en güzel iki yaratığının insanın başı ile yıldızlar olduğuna inanıyoruz. Güzel insan başını daha da güzelleştirmeye çalışıyoruz. Özgür insan başının en güzeli olduğunu düşünüyoruz; güzelleştirmeyi özgürleştirmek olarak alıyoruz.
‘Onlar’, özgürleştirdiğimiz insan başlarını alıyorlar, yıldızsız bir gecenin sabahında asıyorlar.
‘Onlar’ güzel başları asıyorlar.”
***
Bu da “sosyalizm”e dair bir aforizma:
“Sovyet sosyalizmi, en çok yeni insan yaratmada başarısız oldu. Sosyalizm, Bruno kadar inançlı, Balzac kadar meraklı, Thomas More kadar bilge, Erasmus kadar şakacı, Faust kadar öğrenme tutkunu, Gide kadar dünya nimetlerine saldırgan, bir keşiş kadar oruç tutan, doğa karşısında Einstein kadar şaşıran, kütlesine Tolstoy kadar mistik saygı duyan, Bertrand Russel kadar yaramaz, Nazım kadar saf insanı yaratmaya yazgılıdır.”

AFORİZMALAR
Türü: Felsefe
Yazan: Yalçın Küçük
Seçen-Düzenleyen: İsmet Bikar
Yayınlayan: Tekin Yayınevi
Baskı tarihi: 2015, Kasım
Sayfa sayısı: 268
Etiket fiyatı: 20 lira