Murat Bardakçı’nın Enver’i
Tarihte yenilmişlerin yeri pek yoktur. Yenilgiler yalnızca yenilenlerin unutulmuşluğunu değil onun da ötesinde tarihsel süreç içinde tüm eylemlerinin nesnel olmayan ölçütlerle sorgulanıp yok edilmesi alışkanlığını beraberinde getirir. Resmi tarihler yenilenlerin öykülerine, eylemlerini ve de savaşımlarına, yenilme nedenlerinin irdelenmesinden, o dönemin kendine özgü koşullarından ya da benzeri gerekçelerinden daha çok, yenenlerin başarı öyküleri içinde yer aldığı kadarıyla yer verir. Yenilgiler ve bu yenilgilerin kurbanı olan kahramanlar her zaman, başarılı olan kahramanların onlara yer verdiği kadardır. Eksiği vardır ama fazlası hiç yoktur.“Henüz 27 yaşında iken, yani 1908’de Meşrutiyetin yeniden ilanı sırasında mükemmel ve herkese nasip olmayacak parlak bir başlangıç yapmış, Hürriyet Kahramanı diye tanınmış, duvarlar resimleriyle donatılmış, adına marşlar bestelenmiş , genç kızların rüyası, genç subayların da meslek ve başarı modeli olmuş” Enver Paşa da tarihte hep yenilmişlerin içinde yer alarak, kimi zaman unutulmuş, kimi zaman da unutturulmuştur. Enver Paşa’nın yaşamıyla koşutluk içeren İttihatçıların konumu da bir bakıma yenilmişlerin içindeki bir başka örgütsel yanını oluşturur. İttihatçılar için hep Türkiye’ye verdikleri sayısız zararlardan söz edilmiş, ama nedense onların kimi olumlu katkıları hep görmezlikten gelinerek tarihin yenilmişler kazanının içinde eritilip gitmiştir. İttihat ve Terakki’nin işbaşında bulunduğu dönemin gençlerinden olan Şevket Süreyya Aydemir, ittihatçılarla ilgili olarak kendi nesillerinin onlara hem borçlu hem de kırgın olduğunu anlatır. “Borcumuz en bayağı şekilde çürümüş, hantal, çağdışı ve her türlü haysiyetten yoksun bir istibdat idaresini cesur bir hamleyle çökertmelerinden ve genç bir nesle bir benlik gururu, bir gelecek ümidi aşılamalarından gelir. Kızgınlığımız ise, inandıkları bu ümit için, bizim neslimize verdiği hayal kırıklığındandır” der.
YENİLMİŞLERİN İZİNDE“ENVER”; Murat Bardakçı’nın tarihimizdeki kimi “yenilmişlerin” izinden giderek, onların bilinmeyen kimi yönlerini belgeleriyle ortaya koyan ve şimdilik son olan çalışmalarından biri. Kitaptaki belgeler eşliğinde anlatılan Enver kadar (kitapta hep Enver diye geçiyor) Bardakçı’nın oldukça uzun önsözü de yakın dönemlerin tarihinin deyim yerinde ise “müthiş” bir özeti. Akıcı bir Türkçe ile, bu dönemin olaylarıyla yakınlık duyan herkesin merak ettiği, düşündüğü, ama çeşitli nedenlerle bir türlü sormaya cesaret edemediği soruların da yanıtları var. Örneğin bu sorulmayan sorulardan biri de, Enver Paşa’nın mücadelesinde mağlup olmayıp da galip gelmesi sonucu ne olabileceğidir. Bardakçı buna da oldukça açık ve net bir yorum getirmiş. Ayrıca Mustafa Kemal’le Enver Paşa arasındaki ilişkiler de kısa ama -belgelere dayanarak, kimi mektuplarla- nesnel bir açıdan ele alınarak özetlenmiş. Bardakçı yıllar önce yaptığı “Şahbaba” (Pan Yayıncılık. 1. Basım 1998) ya da Talat Paşa gibi çalışmalarıyla çoğu tarihçinin tersine tarihimize yenilmişlerin penceresinden bakıyor. Tarihimizi bir de onların gözüyle irdelememize sunuyor. Tarafsız, yalnızca belgelerin ortaya koyduğu nesnel bir bakış açısıyla sunulan bu kitaplar sanırım resmi tarihimizin oldukça boşlukta bıraktığı pazılın büyük bir boşluğunu da dolduruyor. Tarihi bir de yenilmişlerin gözünden- hem de Bardakçı’nın o tadına doyum olmaz üslubuyla- okumaya ne dersiniz?