06 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul 10°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Murat Hazinedar ve evrim teorisi

Nihat Genç

Nihat Genç

Eski Yazar

A+ A-

‘Bencil Gen’in yazarı Darwinci bilimadamı Richard Dawkins gen ve DNA üzerine tezleriyle memleketin .mına koydu.

‘Aklın İsyanı’ kitabını okurken, sona doğru, birkaç sayfa Dawkins’in dünyanın başına açtığı belaları bir kez daha okurken bir daha kara kara düşündüm.

Acaba, Murat Hazinedar’ın ‘genlerinde’ bir sakatlık mı var yoksa CHP’nin mi DNA’sı bozuk.

Yoksa hiçbirimizde beyin yok mu?

Of ki, of...

Biliyorsunuz, evrim teorisi, en uygun olanın hayatta kalması teorisidir.

Mesela, 19. yüzyılda kusurlu insanları ıslah projesi olarak ‘öjenik’ hareket doğdu ve deli, embesil, moron tipler ana karnında tespit edilip ‘kısırlaştırılmaya’ girildi.

Çok başlarda ‘ırkçı’ tartışmalara yol açtıysa da bugün her hamile kadın karnındaki bebeğin normal olup olmadığına bakıyor, gerek ilaç gerekse cerrahi yöntemlerle ıslah programına gönüllü dahil oluyor.

Determinizme, doğanın fiziğin kaderi de diyebilirsiniz, işte bu Dawkins denen adam, Bencil Gen kitabını ilk yazdığı yıllardan sonra bir çok tartışmayla tezlerini biraz daha toparlamaya çalıştıysa da gen ve DNAların biyolojimizin her şeyi (Tanrısı da diyebilirsiniz) olduğu fikrinden vazgeçmiyor.

Genlerimiz en iyi örnekleri seçip kopyalıyor, burayı geçin sorun şurda, Dawkins, genlerimizin hep kendine yonttuğunu hep kendini düşündüğünü, öyle ki, kapitalist, ırkçı, yabancı düşmanı, saldırgan ve rakibine hiç acımayan ‘genlerimiz’in biyolojimizin kaderi-gerçeği olduğunu iddia ederek bu görüşlerini bilim dünyasına kabul ettirdi.

Ve sağcı politikacılar ve kapitalistler ve emperyalistler boş durur mu, fırsat bu fırsat, işte görüyorsunuz, bu bilimsel Darwinci tezler bizleri doğruluyor, insan evladı, kendini düşünür, yabancıyı sevmez, rakibine acımaz, genlerimizin gerçeği aynı şekilde ‘siyasetimizin de’ gerçeğidir, demeye başladılar.

Yani ‘suçlu’ genlerimiz!

Gen, DNA deyip geçmeyin insanın doğası (fıtratı) kaçınılmaz kaderi..

Çünkü bencilce davranışlarımızın ve siyasetimizin kökeninde başkasını sevmeyen kimseyle bölüşmeyen hep kendini düşünen bir biyolojik gerçeklik var.

Ve bu biyolojik bencil genler değiştiremeyeceğimiz ‘kaderimiz’ gibi duruyor mu acaba?

Hatta Dawkins genlerimiz içinde ‘em’ adını verdiği karar verici (bunu ben diyorum: Tanrı gibi) bir şey olduğu tezini ileri sürdü, kısaca genler sadece seçip kopyalamıyor, aynı zamanda, neyi kopyalayacağına da kendi karar veriyor, uzun bir tartışma konusu, bin yıl süreceği aşikar, uzatmayalım.

Dawkins’e karşı gelenler, çevrenin kültürün eğitimin hiç mi etkisi yok, deyip, itiraz etmeyi sürdürüyorlar.

Her itirazdan sonra da Dawkins tezlerini toparlayıp geliştiriyor, sayfayı çok aşar.

Bir yazar olarak benim de ‘evrim’ konusunda kendime ait görüşlerim var(!)

İnsan beyni oluştuktan sonra ‘evrim’in tamamlandığını düşünüyorum. Çünkü beyin, bilinciyle, idareyi ele aldı.

Beyin idareyi ele alana kadar, insanın doğayla savaşı ve etkileşiminde, diyelim eller, pençeler omurga, yetersiz kaldıkça, çevreyle baş etmek ve uyum sağlamak için kendine biyolojik ilaveler yapma ihtiyacı hissediyordu.

Mesela bugün basketciler uzun boylu yüzücüler geniş omuzludur. İnsan beyni bu dünyada ayakta kalmayı başarırım bu fethin inancıyla bu dünyadaki evrimini tamamladı. Şimdi felaketi çevre düşünsün, işte dünyanın evrimi başladı, doğayı bozuyoruz. Ya da insan oğlu ancak bir başka gezegende yaşamaya başlayınca evrime yeniden ihtiyacı olabilecek, çünkü uzay boşluğunda bugünkü biyolojisiyle zorlukların üstesinden gelemeyecek.

Mesela kadın genlerinde ‘doğurganlık’ baskındır, ancak, yüksek eğitim almış kadınlar bu fıtratlarının aksine çok az çocuk yapmak istiyorlar.

Beyin, insana şöyle bir güvence veriyor, tırnaklarını daha sertleştirip pençeleştirmek zorunda değilsin, ben senin görünmeyen elin olurum, omurgasına ayaklarına kaslarına beyin güvence veriyor.

Mesela bir yazara beyni şöyle güvence veriyor, sen kalkıp kas geliştirmek zorunda değilsin, otur işini yap, göbeğin büyürse büyüsün, ben seni düşünsel yeteneğinle ayakta kalmanı sağlarım.

***

Peki hayvandan insana beyin nasıl gelişti, sorusuna, ses, dil ve kodlama becerilerinin gelişmesi olarak tezler ileri sürülür, benim görüşlerim(!) çok daha ilkel ve acemice, olsun, şöyle düşünüyorum, biyolojik bir kusur olarak üç kollu altı parmaklı iki kafalı bir çok doğum vakası gerçektir, işte bir gün bir hayvanın kafatasında gereğinden fazla büyük bir beyin biyolojik bir kusur olarak dünyaya geldi.

Yani beynimizin biyolojik bir kusur sonucu oran olarak büyüdüğü tezimi beğenirsiniz beğenmezsiniz, bilemem.

CHP Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar vakasını önümüze koyduğumuzda, bütün tezlerimiz doğrulanıyor.

İnsan bencildir, saldırgandır, başkasını düşünmez, kendine yontar, sırf karnını doyurmak için yağma, talan işine gelir.

Oysa CHP sosyal bir partidir, sosyal değerlerin, diyelim ‘kültürün’, ‘eşitliğin’, ‘bölüşmenin’ bilincin gelişmesiyle gerçekleşeceğine inanır.

Biz yazarlar da insan ve toplumun karşısına ‘bilinçle’ ve bilincin tezahürleri sanatla estetikle, edebiyatla, şiirle çıkarız bilim, sanat, siyaset, hepsinin direksiyonu ‘düşüncedir.’

Bilinç dediğimiz de düşünce, muhakeme, akıl, fikir, hepsi ‘beyinle’ ilgilidir.

Beyniniz yoksa, hep kendini düşünen, hep kendine yontan ‘genler’ yani ‘bencil ben’ baskın çıkar.

Kendi menfaatleri için yaşayan yazarlar-siyasetçiler-belediye başkanları ‘baskın çıkar.’

Ve bu bencil genlerimiz biyolojik kaderimizdir, deyip, bilince beyne düşünceye fikre uğramadan, defteri kapatırız.

Ve hep kendini düşünenleri kopyalarız ve hep hırsızları çoğaltırız ve hep başkasını düşünmeyeni çoğaltırız. Ve farelerin ve çekirgelerin sayısı insanların sayısını geçer.

***

İşte Beşiktaş Belediyesi’nden bir cesur arkadaşımız bu ‘kötü örneklerin kopyalanmasına’ karşı çıktı ve İçişleri Başkanı’na Murat Hazinedar’ın şaibeleri ve FETÖ'cülüğünü şikayet etti.

Üstüne CHP Parti Meclisi'nden kırk üye de bu hırsız genlerin çoğalmaması için Kılıçdaroğlu’na Murat Hazinedar’ın disipline verilmesi için şikayet etti.

Bu kahraman şikayetçi arkadaş ve bu kırk parti üyesi, ‘beyni’ olan insanlar.

Ancak İstanbul İl Başkanlığı bu kahraman arkadaşımızı, sen nasıl bir belediye başkanımızı şikayet edersin diye partiden kovuyor ve Kemal Kılıçdaroğlu da kırk meclis üyesinin şikayetini ciddiye almıyor.

Buradan nasıl bir biyolojik sonuç çıkaracağız!

CHP’de iki ayrı düşünce hakim.

Birinci düşünce, gen bencildir, yemesi içmesi çalması insan fıtratına uygundur, diyor. Biyolojik davranışlarımız bunun evrimsel kanıtıdır, iddiasında.

Diğer düşünce, gen’lerimiz bencil dahi olsa, düşünceyle bilinçle kültürle eğitimle bu bencilliği kırmalı ve yok etmeliyiz, diyor.

Bakalım, CHP’de hangi evrim düşüncesi kazanacak?

Beyinden düşünceden kültürden bölüşmeden gelenler mi, kazanacak!

Yoksa…

Kendi çıkarından başka hiçbir değeri düşünmeden yalayıp yutanların kopartanların çalanların ısıranların soyundan gelenler mi kazanacak!

Ben isterim ki ‘düşüncenin’ soyundan gelenler kazansın, yoksa...

Mesela bencil ben’in kalıtımsal gerçeğinden gidersek, AKP’yle FETÖ’yle aynı ‘genetik’ yapıya çıkarız.

Mesela, diyelim, elde ayakta yok, yoksul 20 yaşında çocuk, şehit olmuş, dağın başında uzanmış yatıyor.

Düşünen beyin, bu şehidin ne için öldüğünü bildiği için, o şehide saygı gösterir, cenazesini kutsayarak ihtiramla kaldırır.

Belediyenin parasının bu şehidin parası olduğunu düşünür onun yetimlerini düşünür.

Ama, Bencil ben’in tezlerinden gidersek, akbabalardan farkımız olmaz, sırf karnımız doysun diye o cesedin bağırsaklarını yer gözlerini oyarız.

Bu halkın sağlığa eğitime güvenliğine gitmesi gereken bu halkın vergi ve kazançlarını sırf kendi keyifleri için çarçur edenlerle bu akbabaların biyolojik olarak farkı yoktur, aynı, genetik kodlar aynı DNA’ların kopyalarıdır.

Ve leş yiyicilerden birini şikayet ettiğinizde, leş yiyicilerin hepsi topluca o et parçalarını çekip sicim gibi uzattığı gagalarıyla yemeyi bırakıp, sizin üstünüze saldırıya geçerler.

Sen nasıl olur da bencil genlerimize hakaret edersin diye işinden gücünden olur partiden atılırsınız.

Ey, Murat Hazinedar’ı şikayet edip kovulan, CHP’li genç!

Bu kadar şaibe ve hırsızlığı bağırıp çağırdık, bir tek sen, üstüne aldın ve yurttaş vazifeni yerine getirdin..

Seni kutluyorum.

Bu leş yiyiciliği genlerimize yazan Allah dahi olsa...

Allah’ını tanımayacaksın.

***

Başına sokakta bir iş gelmesin diye adını veremiyorum, ama, bir beynin olduğunu...

Bir insan olduğunu gösterdin.

***

Sahi, CHP’de ‘insan’ var mı, beyin var mı, düşünce var mı, bilinç var mı?

Sahi CHP’deki şaibeleri, leş yiyicileri koruyan gazeteler, yazarlar, niçin susuyorsunuz, adlarınızı buraya yazıversem, utanır mısınız?

Hiç sanmam...

Genlerde utanma var mı, DNA’nın yüzü kızarır mı?

Bizi utandıran ve yüzünüzü kızartan şey nedir, sosyalliğimizin kültürü yani beynimiz mi düşüncemiz mi?

Akbabaların kurtların sırtlanların yüzleri hiç kızarmış mıdır, tartışmayı biraz da siz sürdürün...