23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mürekkepli kerhane ve Hollanda’nın Suriye oyunu

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Udo Ulfkotte Alman asıllı bir gazeteciydi. 2017’de 47 yaşında öldü. Öldürüldüğü yönünde ciddi emareler var. 2 seneye yakın yaşadığım Freiburg şehrinde Hukuk ve Orta-Doğu Siyaseti okudu. 1986-1998 yılları arasında 12 sene Irak, Afganistan, İran, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman’da yaşadı. Suriye ve Lübnan’a da sıkça geldi. Gazeteci kimliği dışında Konrad Adenauer Foundation (Vakfı) yönetimindeydi. Almanya’nın en etkili vakfı kabul edilen, zahiren partiler üstü bağımsız, şeklen Merkel’in tabi olduğu Hristiyan Demokrat Partinin (CSU) vakfı görünümündedir. Dünya genelinde 78 ofisi ile Almanya devletinin çıkarlarına hizmet etmektedir.

CIA’NİN EĞİTTİĞİ GAZETECİLER

Udo Ulfkotte, Almanya’nın en popüler ve muteber gazeteleri arasında sayılan Frankfurter Allgemeine Zeitung’ta 2003’e kadar çalıştı. “25 sene gazeteciydim. Yalan söylemek, aldatmak ve kamuoyuna hiçbir zaman gerçeği söylememek üzerine eğitildim. CIA, Alman İstihbaratı, Batılı istihbarat örgütleri, sivil toplum örgütleri ve ABD’li milyarderler tarafından maaşa bağlandım. Etkili gazeteciler bu çevrelerin çıkarına uygun olarak toplumu manipüle etmek için kullanılmaktadır.” demişti. 2014’te yayınladığı ve en çok satan kitaplar arasına giren ‘Satın Alınan Gazeteciler’ kitabında, Almanya’da medyanın Alman ve yabancı istihbarat, tekelci finans kuruluşları ve bunlarla bağlantılı olan nüfuzlu siyasiler tarafından kontrol edildiğini yazar.

Birçok maruf gazetecinin CIA’den para aldıklarını, NATO’yu aklayan yazılar yazmak, ABD ve Batı’nın çıkarlarına uygun haber yapmak ve kamu mühendisliği için kendilerine servis edileni paylaşmakla görevli olduklarını anlatır. Almanya ve Batı medyasını “mürekkepli kerhane” olarak vasıflandırmıştı. Bir Hollanda-İngiltere ahtapotu olan Shell şirketinden Nijerya’da doğaya verdiği zararı ve ucuz iş gücü olarak istihdam ettiği mahalli işçilerin insanlık dışı yaşam koşullarını örtbas etmek için çok yüklü bir rüşvet aldığını söylemişti. Royal Dutch Shell bünyesinde 86 bin kişi istihdam eden, toplam varlıkları 400 milyar, 2020 yıllık geliri 181 milyar dolar olan, 7 Kız Kardeşler olarak bilinen dünyanın en büyük enerji ahtapotundan biri. İnsanlar genelde ABD, İngiltere, Fransa gibi devletlerin işgal, talan ve sömürgeleştirme tarihine vakıftır. Çok az insanımız Holanda’nın, dünyanın birçok kıtasında tesis ettiği sömürgelerinde uyguladıkları vahşeti bilmektedir. Bu devletin 17. yüzyıldan itibaren sadece Güney Afrika’da yerli halka yaptıkları, 20. yüzyılın sonuna kadar Güney Afrika’da resmi ırkçı “Apartheid” rejimini yaşattığını, Shell’in faşist Nazi Almanyası ile bağlantıları ve bu rejime verdiği açık destek not edilmelidir.

‘BERLİN, WASHINGTON’UN KUKLASI…’

Udo Ulfkotte, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın ABD’nin hegemonyasına girdiğini, Berlin’in Avrupa Birliği’ndeki nüfuzuna rağmen Washington’un kuklası olduğunu iddia etmişti. Der Spiegel’den Die Welt gazetelerine kadar Alman medyasının ezici çoğunluğunun “embedded” yani NATO, ABD, İsrail, CIA ve Batı istihbaratına “iliştirilmiş” olduklarını örneklerle anlatmıştır. Almanya’nın, CIA ve Ulusal Güvenlik Ajansının (NSA) cirit attığı ABD askeri üsleri tarafından işgal edildiğini, Merkel’in bile bunlar tarafından dinlendiğinin ifşa olduğunu söylemişti. Udo’nun ölümünden sadece dört gün sonra 17 Ocak 2017’de Tamer Korkmaz ‘Enseye Tokat’ yazısında Udo’nun ‘satılmış gazeteciler’ kitabına istinaden hangi “Türk” medyası ve gazetecilerin “ABD'nin ve İsrail'in menfaatleri doğrultusunda iliştirilmiş gazetecilik!” yaptıklarını ve CIA ile BND hesabına faaliyet gösterdiklerini köşesine taşımıştı.

ABD’NİN FONLADIĞI TÜRK NEŞRİYAT

CIA ve Alman istihbaratının en çok beslediği Bild gazetesinin yöneticilerinden Kai Dickmann’ın Ertuğrul Özkök ve Doğan medya ile muhabbetini anlatır. Bu bağlamda ABD ve AB tarafından fonlanan “Türk” neşriyatın “demokrasi, halkların demokrasisi, özgürlük, insan hakları, ana dilde eğitim” propagandası yapan etnik bölücü ve mezhepçi medyanın üstlendiği misyon daha iyi anlaşılmaktadır.

Udo Ulfkotte, Frankfurter Allgemeine Zeitung’tan ayrıldıktan sonra, yaşadığı mekân Alman polisi tarafından basılır. Alman Ulusal Güvenliğine tehdit oluşturuyor denilerek kompüteri ve evindeki tüm elektronik eşyalarına el konulur. Bu açıklamalarından sonra hedef tahtasına konulan Udo, Wikipedia ve Batı medyasının itibarsızlaştırma haberlerine maruz kaldı.

GİZEMLİ ÖLÜM

Bir zamanlar hegemon güçlerin medarı iftiharı ve parlak gazetecisi olan Udo Ulfkotte kendisini ‘yabancı müstevlilere ve onların liberal ideoloji adı altında Almanya ve Avrupa toplumunu ahlaksızlaştıran yaşam tarzlarına karşı” konumlandırdıktan sonra, “ırkçı, faşist, İslam düşmanı, yabancı düşmanı, şizofren, komplo teorileri ile kafayı sıyırmış, fanatik Alman milliyetçisi’ olarak tanıtıldı.13 Ocak 2017’de evinde bir kalp krizi sonucu öldüğünü iddia ettiler. 5,5 ay kanıt toplayan ve ölümünü detaylı olarak araştıran araştırmacı gazeteci yazar Jonas Schneider, ‘Udo Ulfkotte'nin Gizemli Ölümü: Bir Cinayetin Kanıtı’ adlı kitabında Udo’nun öldürüldüğüne dair ciddi tıbbi delillerin olduğuna ancak Alman savcıların bu konunun üzerine gitmekten bir gizli el tarafından alı konulduklarını iddia etmiştir.

HOLLANDA GERÇEĞİ

Suriye’ye ihraç edilen terör savaşının olmuşsa bir hayrı o da şeytanların yüzlerindeki melaike maskesini indirmesidir. Hol-Land, Çukur Ülke demektir. Nieder-Land, Alçak Ülke demektir. İsmiyle müsemma, sahip olunan ismin içerdiği manayı özellik olarak kendinde barındırma hali demektir.İsminin içerdiği manaya uygun davranan bu ülkenin genelde Dünya özelde Suriye siyaseti hem çukur hem de alçak. Çok mu ağır bir ifade kullandım? İkiyüzlü, işgalci, talancı ve soykırımcı bir zihniyetin tecelli olmuş halini daha ağır ifadelerle tanımlamak isterdim.

Hollanda, Suriye savaşı ateşine, IŞİD’e karşı mücadele yalanı ile milyonlarca dolar para aktardı. 2015-2018 yılları arasında bizzat Hollanda yargısının terörist olarak kabul ettiği 22 muhalif silahlı örgüte milyonlarca dolar para yardımı ve askeri teçhizat sağladı. Özgür Suriye Ordusu adlı örgüte 70 milyon dolar para yardımında bulundu. Hollanda hükümeti ve medyası 2020 yazına kadar, Suriye devleti ve ordusunun tutuklanan muhalefet mensuplarına karşı “işkence yaptığı”, “yargısız infaz ettiği”, “sivil halka karşı kimyasal silah, aşırı güç ve katliamlar yaptığını” iddia etti. Suriye hükümetinin Uluslararası Mahkemede yargılanması için çağrıda bulundu. Dışişleri Bakanı Stef Blok Mart 2020’de İdlib bölgesinin “uçuşa yasak bölge” olmasını talep etmişti. Suriye devleti Hollanda’nın terör örgütleriyle olan ilişkilerini belgeleyen kapsamlı bir dosya hazırlamış ve Hollanda hükümetini teröre destek veren ülke hasebiyle BM’ye şikâyet etmişti. 2020’den sonra Hollanda U dönüşü yapar.

Uzun yıllar Hollanda’nın Suriye tavrını alkışlayan sayın hükümetimiz ve medyası Çukur ve Alçak ülkeyi yere göğe sığdıramamıştı. Şimdi ise Hollanda yargısı ve meclisi, “Suriye’de savaş suçu işleyen muhalif örgütlere yönelik Hollanda hükümetinin desteğini” araştırmak üzere bir komisyon kurdu. Bu örgütlerin temsilcilerinin Türkiye’de yaşadığını ve TSK’nın denetiminde olan bölgelerde faaliyet yaptıklarını söylüyor. Hollanda Temsilciler Meclisi Soruşturma Komisyonu “Türkiye’nin kontrolünde olan” bu örgütlerin liderlerini, komutanlarını ve finans çevrelerini soruşturmak istiyor. AK Parti hükümeti konunun hassasiyeti sebebiyle bu soruşturmaya karşı çıkıyor. Kimlerle ne konuşulacağını önceden bilmek istiyor. Hollanda bu talebi, “soruşturmanın seyrine ve bağımsızlığına gölge düşüreceği” iddiasıyla ret ediyor. Bu konunun Hollanda tarafından bu aşamada gündeme gelmesinin TSK’nın YPG/PKK’ya karşı yapacağı askeri operasyon hazırlığı esnasında gelmiş olması manidar. Ancak daha önemli olanı ise bu soruşturmanın önümüzdeki dönemde Erdoğan hükümetine karşı siyasi baskı ve uluslararası mahkeme için bir ön hazırlık çalışması niteliğinde olduğu aşikâr. Türkiye, eski “dost ve müttefiklerin” bu oyunlarını ancak Suriye meselesinde samimi bir U dönüşü ve Şam ile anlaşarak bozabilir.