16 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Müslüman Kardeşler belası (2) -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Müslüman Kardeşler örgütünün amblemini tarif edelim: Bir yuvarlak zemin. Zeminin üzerinde bir yarım dünya gölgesi. Yukarıda yeni bir hilal. Zemini çapraz kesen iki kılıç. Kılıçın uçlarının arasında bir Kuran.

Yuvarlak zeminin çevresinde: “Allah hedefimiz. Kuran anayasamız. Muhammed liderimiz. Cihad Yolumuz. Allah yolunda ölmek en büyük arzumuzdur.”

Ve kılıçların altında: “Hazır ol!”

***

AKP tarikatının gizli kasada duran gizli programında mutlaka bunun benzeri bir amblem vardır. AKP’nin gizli kasasında yoksa, Recep Tayyip Erdoğan’ın kafasına ve ruhuna kazınmıştır bu amblem.

Böyle olmasa, Suriye’de ve Mısır’da Müslüman Kardeşler’in zaferi için Türkiye’nin iç ve dış güvenliğini, barış ve geleceğini tehlikeye atar mıydı?

R.T. Erdoğan için İslam’ın evrensel zaferi Türkiye’den çok daha önemlidir. Zaten o evrensel zafer gerçekleştiğinde Türkiye “İslam Ümmeti” içinde eriyecektir.

***

Özellikle televizyonlarda, Türkiye’de, başta en cahiller ve en gevezeler olmak üzere herkes, konuş Allah konuşmaktadır. Bu konuda bilgi sahibi olmak için gazete yazıları, dost yarenlikleri, internet falan yetmez. Kitap okumak gerekir. Ben size kendi kitabımı (Demokrasi ile Diktatorya Arasında, İmge Yayınları) tavsiye edeceğim. En azından “Arapların Büyük Travması” ve “Arap Baharı” üzerine 50 sayfalık bir bölüm okuyabilirsiniz.

Şimdi, bu yazılardan birini okuyalım:

Müslüman Kardeşler (Hürriyet Gazetesi, 08.02.2011)

Müslüman Kardeşler’in Mısır’da Türkiye’nin rejiminin benzeri bir yönetim tarzı istediğine dair bir tevatür dolaşıyor ortalıkta. Laiklik denen o büyük engelle birlikte bunun mümkün olduğunu ve olacağını sanmıyorum. Ancak onların istediği rejim AKP hükümetininkine benzer bir rejim olabilir. O da AKP rejiminin görünen değil görünmeyen yüzüdür.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Başbakanı da aralarında olmak üzere günümüz AKP’sinin bütün ileri gelenleri, Hasan el-Benna ve Seyyid Kutup gibi Müslüman Kardeşler önder ve kuramcılarının rahle-i tedrisinden geçmiştir. 1970’li yıllarda bu iki önderin kitaplarını hatmetmişlerdir. Şimdi bile ezberden tekrarlayabilirler!

Başbakan Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde Müslüman Kardeşler liderlerini ağırlamış (Cumhuriyet, 4.12.03), ilk başbakanlığı döneminde Müslüman Kardeşler’e gösterdiği yakın ilgi dolayısıyla Mübarek yönetimini epeyce kızdırmıştı.

***

Hasan el-Benna ile Seyyid Kutup’un kitaplarının Türkçe çevirilerini bulmak mümkündür ama Müslüman Kardeşler’in ne ve kim olduğunu konu edinmiş kitap hemen hemen yok gibidir. Ben bir tek kitap biliyorum: “Yrd. Doç. Dr. A. Vehbi Ecer, ‘Tarihte ve Günümüzde İhvan Ül-Müslimin Örgütü’, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 1992-2000)

Müslüman Kardeşler’in, Atatürk’e ve devrimci cumhuriyete sempati duyduğunu söylemek mümkün değil. Dr. A.Vehbi Ecer, adını verdiğim kitabında bu konuda şunları yazıyor: “Çağdaşlaşmayı ve batılılaşmayı Hıristiyanlaşmak ve Müslüman olmaktan çıkmak olarak gören Müslüman Kardeşler (MK), Türk kurtuluş hareketini olduğu kadar Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik ve milli devletin mahiyetini de anlamaktan mahrumdur. Hasan el-Benna ‘İslamın emrini hükümran kılıp ictimai nizamın tatbikini istedikten sonra ‘Bu hüküm yerine gelmedikçe, insanlar Allah’ın hükmüyle hükmetmedikçe herkes günahkardır’ demekte; Seyyid Kutup ise buna razı olmayarak ‘kafirdir’ hükmünü vermektedir. Bu sebeple, ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesine ve bu ilkenin sahibi Atatürk’e iyi gözle bakmamaları tabiidir. Hasan el-Benna Türkiye’yi tamamen Batı medeniyeti (zihniyeti) altında kalan ülkeler grubunda sayar. Atatürk’ün inkılap hareketini ve 1924 yılında hilafeti kaldırmasını dinden insanları uzaklaştırma hareketi olarak görür. Hatta Atatürk hakkında ‘Türkiye’de İslam’ı yıkan insan’ tabirini kullanacak kadar insafsız ifadeler kullanırlar.” (s.92-93) Yazar, sayfanın altında aralarında el-Benna da olmak üzere kaynaklarını açıklar.

***

Müslüman Kardeşler’in ikinci önder ve kuramcısı Seyyid Kutup, İslam şeriatının egemen olduğu tek bir Müslüman devleti düşünmektedir: “Meydanda tek hizip (topluluk, grup) vardır, o da Allah’ın hizbidir. Bunun sayısı hiçbir zaman artmaz. Meydanda tek nizam vardır, o da İslam nizamıdır. Geriye kalanların topu cahiliyet nizamıdır. Meydanda tek şeriat vardır, o da Allah’ın şeriatı!”(s.99)

Tarih boyunca hep Mısır Türkiye’yi etkilemiş ve bunun tersi hiç görülmemiştir. Bu nedenle Müslüman Kardeşler Türkiye’den etkilenmez, tam tersine Türkiye’yi etkiler. Zaten etkilemekte, etkilemekteydi. Mısır Laik ve demokratik bir Cumhuriyet istemiyor. Onun gönlünde yatan (nasıl olacak ise) adil, merhametli ve açık elli bir Selefî Despotluk!

2 yıl 6 ay 19 gün sonra

Okuduğunuz yazının yayımlanmasından bu yana 2 yıl 6 ay 19 gün geçmiş. Olan biten yazımı doğrular nitelikte. Yazının en önemli cümlesini yazayım:

“Ancak onların istediği rejim AKP hükümetininkine benzer bir rejim olabilir. O da AKP rejiminin görünen değil görünmeyen yüzüdür.”

AKP’nin görünmeyen yüzü, Müslüman Kardeşler’in ambleminde yazmaktadır. (DEVAM EDECEK)