Mutlu aşk var mıdır? (4)
Uzun dolunaylı yaz gecelerinde, Nora ve John şarkılarla, danslarla ve çılgınlar gibi sevişerek adeta kendilerinden geçiyor, çok mutlu saatler yaşıyorlardı. Sonra yaz bitti, sonbahar geldi. John Cambridge’de bir konferansa konuşmacı olarak davet edilmişti. Nora da konferansa katılmış, ancak
John’un çeşitli ülkelerden gelen, ona hayran kadın katılımcılarla sohbetleri yine çılgına çevirmişti Nora’yı ve yaptıklarıyla John’u çok güç durumda bırakmıştı. John’un ona bu kadar âşık olduğunu
bilmesine rağmen, kendini tutamıyor, kontrol edemiyordu bir türlü. John çok kızmıştı ve Nora’ya ikinci kez ayrılmak istediğini söylemişti. Uzunca bir süre görüşmediler, ama yine de arada yazışmaktan kendilerini alıkoyamıyorlardı. Nora, John’a ondan asla vazgeçmeyeceğini söylüyor, yalvarıyor, özürler diliyordu.
NORA’NIN GERÇEK YÜZÜ
İlk buluşma günlerinin yıldönümü olan 24 Kasım, onların miladlarıydı. John olan biteni unutup, ona çiçekler ve bir mektup yollamıştı. Diyordu ki; “Nora, aşk geceler boyu onu hayal ederek, gördüğün her rengi, kokladığın tüm kokuları, duyduğun her melodiyi, ay ışığını, güneşin doğuşunu, batışını, gecenin sessizliğini onsuz olsan da onunla birlikteymiş gibi kokusunu duyarak yaşamaktır. Bak, ne yaşarsak yaşayalım, tanrısal bir güç bizi tekrar bir araya getiriyor ve her seferinde aşkımız daha da güçleniyor. Öyle çok seviyorum ki seni, kır çiçekleri gibi... Seni özlüyorum, yanımdayken bile. John.”
Aralık ayında İşçi Partisi’nin kendi seçimleri vardı. En küçük mahallelerden genel merkeze kadar parti delegeleri, temsilciler, yöneticiler ve merkez kurulları bu seçimlerle belirleniyordu. Nora’da
çok yoğun çalışıyordu; John’a seçim çalışmalarım var deyip ortadan yok olmuştu. Tam da bu günlerde, John bir Londra gidişinde Nora’nın partisinden bir arkadaşına rastlamıştı. Adam İşçi Partisi, Nora ve çevresindekiler hakkında korkunç şeyler anlatmış, gazete manşetlerini ve Nora’nın partililerle sarmaş dolaş çekilmiş özel fotoğraflarını göstermişti John’a. John kahrolmuştu; bu kadının partide yükselmek uğruna yapamayacağı şey yoktu. Yakışır mıydı bunlar John’un kadınına? Artık ona güvenini tamamen yitirmiş, kendini ve tüm geleceğini, hep şüphe duyacağı bir kadının ellerine bırakamayacağını anlamıştı. Üstelik Nora’nın hayattaki önceliği de aşkı değildi; ailesi, partisi ve yükselme hırsıydı. Çok yormuştu bu kadın John’u, artık ondan uzaklaşmalıydı, her tür ahlaksızlığın, kahpeliğin yaşandığı Nora’nın dünyasında John olamazdı. Yine de aşkı için intihar
eden bu kadını bırakmaya yüreği razı olmuyordu John’un. Ona bir şans daha vermek için, Nora’nın doğum gününde ve hemen arkasından gelen yılbaşında muhteşem sofralar ve hediyeler hazırlayıp,
mutlu etti Nora’yı, son bir kez daha uyardı.
Ama Nora yeni yıldan sonra da John’u mutsuz edecek ne varsa yapmayı sürdürdü. Londra’da genel merkez seçimlerinde yine John’un kabul edemiyeceği davranışlar sergiledi.
Sona yaklaştık, haftaya buluşmak üzere haydi, rastgele!