23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mutlu aşk var mıdır? (5)

Ethem Gönenç

Ethem Gönenç

Eski Yazar

A+ A-

John’un aşık olduğu kadınlar hep masumdu, asla böyle kıskanmamıştı onları, bu ilk kez başına geliyordu. Sakın bu Nora bir kaltak olmasındı? Kaltaklık bir hastalıktı ve her kadın bu hastalığa yakalanabilirdi. Nora da onlardan biri miydi acaba? Yok, artık bunlara katlanamaz, bu şüpheyle yaşayamazdı. Bundan kurtulmanın tek bir yolu vardı; Cambridge’i terkedip başka bir yere taşınmak. Bu yer Weymouthe olabilirdi pekâlâ. Deniz kenarında, muhteşem bir doğaya sahip, romanlarını yazabilmesi için de son derece sakin bir kasabaydı. Üstelik çok da dostu vardı orada. Ama Nora diyabet hastasıydı, zaten bir kez intihara da teşebbüs etmişti, tekrar edebilirdi, onu sinirlendirmeden gitmeliydi Cambridge’den. Ve ona yazdı; “Nora, sana yalvarıyorum, sıfırla hayatını, her şeyi bırak, Weymouthe’a gidelim ve yeni bir hayata başlayalım. Hadi yüreğinin sesini dinle! Bir Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğabilirsin, sadece bir adım atmalısın, gerisi gelir. Bir ay düşün, sonra kararını ver, ben beklerim.”
Nora hemen yanıt vermişti; “Düşünmeme gerek yok, biz ayrı dünyaların insanlarıyız, hayat anlayışımız çok farklı. Bundan sonra da ne sen değişebilirsin ne de ben. Bir yıldır zaten bekliyordum Cambridge’den taşınacağım demeni. Çünkü sen bir yere bir kişiye ait olamazsın, altmış beş yıl hayatın böyle geçmiş. Ben çocuklarımı bırakıp seninle gelemem, beni annelikten silerler. Bu üzüntüyle de seni mutlu edemem, yaşayan bir ölü olurum. Bana bugüne kadar rüyamda bile göremeyeceğim güzellikler yaşattın, minnettarım sana, ama senin beklentilerini karşılayamam. Bir daha hiç görüşmeyelim, sevgimizi içimize gömelim, sadece güzel anılar kalsın aşkımızdan geriye. Ama Cambridge’i çok arayacaksın; benim sevgimi, kadınlığımı, koynunda döktüğüm mutluluk gözyaşlarımı. Ben yapayalnız, aşksız, sevgisiz öleceğim, biliyorum. Sen de bil ki Cambridge’i terk ettiğin gün seni kalbimden atacağım, beynimde öldüreceğim. Biliyorum benden hep şüphelendin. Ben özgür ruhlu, coşkulu bir İrlanda kadınıyım, kendimden emin olduğumdan içimdeki coşkuyu her ortamda sergilemekten çekinmem. Ama hepsi bu, sen anlayamadın, asla sana ihanet etmedim. Unutma sen kocamdan sonra ilk erkeğimsin, ilk ve de son aşkımsın. Hoşça kal John!”

ACI SON
John’un istediği olmuştu, kırmadan, dökmeden ayrılmışlardı. Kendi kendine diyordu ki; “Üzülme, hırpalama kendini John, eğer hayatına eşlik etmek isteseydi seninle gelirdi, sen elinden geleni yaptın bu aşkı yaşatmak için.”
Ama içinde bir burukluk, yüreğinde bir sızı kaldı John’un. Nitekim Norasız gidemedi Weymouthe’a, onun yerine Londra’ya kızlarının yanına döndü. Bir daha da hiç mutlu olamadı. Nora’ya mı ne oldu? Birkaç yıl sonra ağır bir diyabet krizi geçirip ışıklara yürüdü.
İşte böyle! “Mutlu aşk yoktur! Bir tek aşk yoktur acıya gark etmesin, bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara, bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda ve bir tek aşk yoktur, yaşayan gözyaşı dökmesin” diyen Louis Aragon haklı çıktı. Haydi, yine de rastgele tüm aşıklara!