29 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mutluluk

Bülent İnce

Bülent İnce

Eski Yazar

A+ A-

Özellikle C’nin devamlı davet edip durduğu eve nihayet gidebildim. İçeriye kendi evime hep nasıl giriyorsam öyle girmeye yeltendim: Tekerlekli sandalyemden inip çömelerek, ayaklarımı ellerimin yardımı ile yürütür bir şekilde... Aslında tanımadığım insanların arasında böyle yürümekten rahatsız olurum. Esasında yürümek değil daha çok sürünmek benimki. Görünüş itibariyle de biraz rahatsız edici sanırım. Yıllar önce bir arkadaşım paytak paytak yürüyorsun, ördek gibi demişti. Tabii şaka ile söylenmiş bir söz, ama içimde yer etmiş demek ki... Neyse.

Bu tür durumlarda içeriye tekerlekli sandalye ile davet edilmeyi umarım hep. Ama evlerin içi tekerlekli sandalye kullanmaya uygun değildir genellikle, küçük ve dardır. Geleneksel ev tipleri şimdikilere göre daha genişti. İstanbul kentsel dönüşüme uğratılmadan önce, kadim semtleri böyle geniş ve ferah müstakil evlerle doluydu. Engelliler bu tarz geniş evlerde tekerlekli sandalyeleriyle bir nebzede olsa rahat hareket edilebilirlerdi. Şimdi o evlerin yerinde bırakın yeller esmeyi, fırtınalar kopuyor. Kentsel dönüşüm projelerinin engellileri dikkate almadığını hatta onlara son derece zarar verdiğini hep söylüyorum. Şunu da ekleyeyim, engellileri dikkate alan az sayıdaki projede sadece dış mekanlarla yetiniliyor, konutlara girişte birkaç basamak da olsa merdiven muhakkak oluyor, asansör büyük çoğunlukla dar oluyor, konutların içiyse, hele hele tekerlekli sandalye ile hareket etmek için son derece küçük, biçimsiz ve dar yapılıyor.

Mekanlar daraldıkça nahoş durumlardan kaçmak da zorlaşıyor. Tekerlekli sandalye oysa engelli için özgürleşme aracıdır, nahoş durumlardan onu kurtarıp eşitliğe yaklaştırır. Engellinin sandalyesinin ya da koltuk değneğinin olmadığı durumlar, yani kaçamadığı durumlar, engelini saklaması gerektiği durumlar, örneğin eve misafirin gelmesi, çok zor durumlardır. Eve misafir gelir, siz, size tahsis edilen bir köşede saksı gibi oturmak, size yönelen aşırı ilgi ve bazen de abartılı sevgi gösterilerine cevap vermeye çalışarak saatler sürecek bir işkenceye katlanmak zorunda kalırsınız. Ta ki misafir gidene kadar...
C, beni kapıda görünce heyecanla boynuma sarılıp, "hoş geldin Bülent abi" diye bağırdı. Beni kaptığı gibi sandalyemle içeri taşıdı. Sevindim, sandalyemden inmemiştim. İp gibi dizilmiş bir şekilde beni karşıladı ev halkı. Hepsi ayakta, saygılı bir şekilde beni baş köşeye geçirdiler. Gözüm S’yi arıyordu, göremedim onu. Başta baba olmak üzere herkes tek tek elimi sıkarak ‘hoş geldin’ dedi. Tertemizdi ev... Ağır baharat kokusunu saymazsak, her şey yerli yerindeydi. Tertip, düzen, yoksulluğa çare olmamıştı gerçi. Birbirini tamamlayamayan, birbirlerine uymayan eşyalar, hepsinin bir yerlerden bağış olarak geldiğini gösteriyordu. Anne karşımda çekingen bir şekilde oturmuş, sözlerimi, davranışlarımı dikkatle takip ediyor, küçük kızın sürekli benden bir şeyler istemesi karşısında ki mahcubiyetini hissettiriyordu. Sağlığını, halini hatırını sordum, S’yi sordum, hepsine "iyi" dedi. Aslında, sağlığı da dahil, hiçbir şey iyi değildi, biliyordum. Her cevap verdiğinde, kocasına bakıyor, öyle cevap veriyordu. Konuşmak için onay alıyordu bir nevi. Babaya S’nin nerde olduğunu sorduğumda, içeride olduğunu söyledi, karşıdaki odayı işaret ederek. "Senden utanıyor" dedi. C ve S, zihinsel engelli iki kardeş. Sürekli evden kaçıyorlar. Polis kayıtlarında ismi en fazla geçen çocuklar belki de. Polisler isimlerini biliyor, ama başka kimse de bilmiyor. Deli diye anılıyorlar mahallede. Sahip çıkılarak, doğru bir eğitimle evden kaçmaları önlenebilir muhakkak. Babanın çaresizliğini tarif etmek mümkün değildi. Yoksulluk, çocukların verdiği zorluklardan çok daha fazla vurmuştu aileyi. Sofraya oturduğumuzda S, ürkekçe kapıyı açtı, son derece mahcup, geldi yanıma oturdu. Mahcubiyeti, bir daha evden kaçmamak için bana verdiği sözü tutmamasından kaynaklanıyordu. Günler sonra büyük aramalar sonucu bulunmuştu. Annenin S aranırkenki çaresizliğini düşününce, o gün, yarına dair bütün endişeye ve ağır yoksulluğa rağmen, çok mutlu bir aile sofrasında yemek yedim. Hayatımda yediğim en güzel yemeği yedim. Saatlerce sohbet ettik. Nadirdir, ama yoksulların mutlu olduğu anlar eşsizdir.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları