24 Aralık 2024 Salı
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Müzik Diyarı Hannover 1 - Joachim ve Brahms’ın Hannover’de karşılaşması

Kemal Cem Yılmaz

Kemal Cem Yılmaz

Eski Yazar

A+ A-

1853’te 19. yy.ın en önemli kemancılarından biri olan Joseph Joachim, Hannover’de henüz kariyerinin başlangıcındaki genç piyanist ve besteci Johannes Brahms ile tanışır. Batı Müzik Tarihine yön verecek derin bir dostluğun başlangıcıdır bu karşılaşma. Bir tarafta Brahms; daha tanınmayan deli dolu bir deha. Diğer tarafta Brahms’tan 2 yaş büyük Joachim; gencecik yaşta “Kralın Baş Kemancısı“ unvanını kazanmış ünlü bir keman virtüözü.

Birbirini bulmuşlar gibi. Tencere kapak. İkisi de aslına bakılırsa Alman Musiki Dünyası’nın iki ayrı ucunu temsil ediyordu. Bir tarafta Avusturya-Macaristan topraklarında doğup büyüyen Yahudi bir aileden gelen yetenekli ve son derece başarılı kemancı Joachim. Diğer tarafta, derin felsefi Alman ruhunu veya “Kuzeyli ruhu“nu romantik çağda sanatsal anlamda zirveye taşıyan Brahms.

Brahms ile tanıştıktan sonra Joachim Londra’da yaşayan kardeşine şöyle yazar:

“Şu an tek görüştüğüm kişi Brahms adında genç bir Hamburglu besteci, 20 yaşlarında beste ve piyano çalmada muazzam bir yetenek, onu tanınmamanın karanlığından kurtarmak bana nasip olmuştur. İlerde hakkında daha ayrıntılı yazacağım…“

Joachim, Brahms’ın Hannover’deki Saray konserlerine katılmasını sağlar ve dönemin sanat başkenti sayılacak Weimar’da yaşayan, dönemin en büyük müzik otoritelerinden Franz Liszt’e tavsiye eder.

Ancak Brahms ve Liszt, romantik anlayışın iki ayrı ucunu temsil eden kişiliklerdi. Beethoven’ın bıraktığı mirastan yola çıkan Liszt, Macar ruhunu daima yaşatan, piyanonun imkanlarını en uç noktalara kadar zorlayan virtüözite ve duygusal patlamanın simgesiyken; Brahms, daha fazla Alman ses sanatı geleneğinden gelen sadeliği ve daha içtenlikli bir duygusallığı temsil ediyordu. Genelleme yaparsak, şöyle de diyebiliriz: biri çok notayla romantizmin coşkulu, devrimci fırtınalı ruhunu yansıtıyordu, diğeri az notayla romantizmin hasretlerini, imkansız aşkı ve yalnızlığı yansıtıyordu. Romantizmdeki duygusal yoğunluğun iki farklı çıkış yolu. Biri daha fazla dışa vuran, dünyayı kucaklayan ve titreten bir duygusal yoğunluk; diğeri ise içe yönelik, hasretlerle dolu bir duygusal yoğunluk. Dolayısıyla bu görüşmenin Brahms için çok da faydalı olmaması şaşırtıcı değil.

Ancak bu pek verimli geçmeyen Weimar ziyaretinin ardından Joseph Joachim arkadaşını umutlandırmaya devam etmiştir. Bu sefer onu kendi tarzına çok daha yakın olan, Liszt’in yanında dönemin ikinci büyük Alman müzik otoritesi sayılabilecek Robert Schumann’ı ve 19. yy.ın en önemli kadın piyano virtüözü ve eşi Clara Schumann’ı ziyaret etmeye ikna eder.

Joachim, Schumann’lara şöyle yazar:

“Brahms olağanüstü bir kompozisyon yeteneğidir. Çalışında oldukça yoğun bir ateş var; söylemek isterim ki, kaderimsi enerjisi ve ritimdeki kesinliği bu sanatçının geleceğini göstermektedir. Kompozisyonları daha şimdiden onun yaşındaki hiçbir sanat müridinde karşılaşmadığım kadar anlam taşımaktadır."

Bundan sonrası Alman romantizminin destanlarından biridir. Brahms ve Schumann’ın her ikisinin de yaratıcılığını derinden etkileyen ilişkisi ve Brahms’ın Clara Schumann’a karşı daha sonra hissettiği platonik aşkın başlangıcı. Bu Batı müzik tarihine damgasını vuran, nice zamansız başyapıtların manevi zeminini oluşturan derin ilişkinin temeli ise Hannover’de kurulan ömürlük bir dostlukla atılmıştır…

HANNOVER’İN YEŞİL CİĞERİ

Joseph Joachim ve Johannes Brahms, Hannover Müzik ve Tiyatro Yüksek Okulunun hemen arkasında başlayan Eilenriede ormanında sıkça yürüyüşler yaparmış, sohbetler edermiş. Eilenriede Hannover’in ciğeridir. Şehrin ortasında bugünkü haliyle 640 hektarlık bir orman. Ceylanlar, geyikler insanlarla yan yana yaşıyor. Ormanın içinden geçen Steuerndieb (“Vergihırsızı“) araba yolu hafta sonları araba trafiğine kapatılıyor. Hayvanlar rahat etsin diye iki gün. Resmen insanlarla birlikte, ağaçlar da hafta sonu tatiline giriyor.

İnsanoğlunun doğa ve gelecek nesillerle barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için radikal bir zihin değişikliği yapmak zorunda kaldığı bir zamanda Eilenriede’yi düşündükçe; geleceğin şehir anlayışını Hannoverliler sanki 150 evvel kurmuşlar gibi geliyor.

Dar sokaklardan sıyrılıp 5 katlı tarihi Jugendstil apartmanların hemen karşısında, nesilleri gözlemlemiş 30 metre yükseklikte ağaçların arasında, tertemiz havasıyla yemyeşil bir huzur cennetine dalabilirsiniz.

Müzik ve Tiyatro Yüksek Okulu, Hannover’in tam kalbindeki Königstrasse’nin (Kral Caddesi) bir ucunda bulunmaktadır. Diğer ucunda ise Almanya’nın en önemli ve en tarihi Opera binalarından biri; bugünkü adıyla Aşağı Saksonya Devlet Tiyatrosu, şehrin en merkezi noktasında görkemli klasik mimarisiyle yükselmektedir.

(DEVAMI HAFTAYA)
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları