Nasıl bir demokrasi?-(TAMAMI)
Son günlerde bazı gazetelerde, birileri ne isterse bu ülkede o olacakmış gibi bir rahatlık içinde 2014 planları yapılmakta. Önce 2014’te Tayyip Bey’in Çankaya’ya çıkacağı, 2014 ve 2015 sürecinde ise geçici bir süre için Bülent Arınç’ın Başbakan olacağı, 2015 seçimlerinden sonra da bu defa Abdullah Gül’ün görevi devir alarak Başbakan olacağı dile getiriliyor.
Bu anlatımın hiçbir yerinde ne halk ne de muhalefet var; bir kısım çevreler tarafından dayatılan Putinizm var. Putunizm’i içine sindiren ülkelerde, yol ve yöntem hep aynıdır.
Önce basın susturulur. Bunu yapmak için yargı kullanılır.Yargı kararlarıyla, yazan, çizen, düşünen ve düşündüğünü halkıyla okuyucusuyla paylaşan tüm gazeteciler, sudan sebeplerle mahkemelere sevk edilir. Bunları kolaylıkla tutuklayan hakimlerden birazcık vicdanı sızlayanlar, eşine dostuna yakın çevresine üstündeki baskıyı anlatmak için “ Ah ah bilemezsin neler çekiyoruz, evde çoluk çocuk olmasa ne yapacağımı bilirim ama” diye dert yanarak, sızlayan vicdanlarını rahatlatmaya çalışırlar.
Putinizm heveslileri duracak
Biçimlendirilmiş Yargıtay da bu kararları onaylamaya başlayınca toplumun ve basının üstündeki baskı giderek artar.
Gazeteciler meslektaşları içeri alınıp hücreye tıkılırken “bizden”, “bizden olmayan” ayırımı yaptıkları için siyasal iktidarın işi çok kolaydır.
Halbuki toplum tarafından içeri alınma nedeni bilinen gazetecilerin yargılanmaları sırasında tüm gazeteciler ve onların yayın kuruluşları tek vücut olarak bu yargılama safhalarını ayrıntılı bir şekilde yayınlasalar, bu konu kamuoyunun sorunu haline gelir ve bazı insanları da yüreklendirdiği gibi, iktidarı da bir daha böyle haksızlık yapmaktan alıkoyar.
Hele böyle bir ortam içinde bir tane yargıç bile sadece hukuku uygulayarak kendisinden istenen bir talebi ret etse, hukukun üstünlüğünü kendisine baskı yapanların suratına vurabilse, Putinizm heveslileri muhakkak duracaklardır.
Sandıkta ödenen bedeller
Bütün bunlar olmadığı için iktidar kendi içinde düzenlemeler yapıyor. Halkı ve muhalefet partilerini yok kabul ediyor. O kadar yok kabul ediyor ki; 2014’de yapılacak (bana göre 2012’de olması gerekiyor) Cumhurbaşkanlığı seçimini kendisinden başkasının kazanabileceğini düşünemiyor bile.
Bu halkı yok kabul etmektir. Bu halk kendisini yok kabul eden birçok siyasetçiye sandıkta ağır bedeller ödetmiştir.
Tayyip Bey ve arkadaşları kendilerini iktidara getirenlerin sadece gericiler olduğunu düşünüyorlarsa bunda büyük bir yanılgıya düşerler. Zira bu ülkede aldıkları oy kadar gerici yoktur. Bu ülkenin Cumhuriyet ve Cumhuriyetin temel değerleri ile sorunu olmayan bir çok mümininden de oy almışlardır. Onların oyları AKP için cepte keklik değildir.
Muhalefet sorunu
AKP iktidarının en büyük şansı 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu sürecinde %42 hayır oyu içindeki %35 lik CHP oylarının muhafaza edilememiş süratle düşüşe geçmiş olmasıdır. Ama CHP içindeki hareketlenme bunun böyle devam etmeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Eğer bir ülkede, bugün bizim ülkemizde olduğu gibi, meclis açık ve hür ve serbest seçimlerin varlığı henüz tartışma konusu olmamasına rağmen, iktidarı ellerinde bulunduranlar, halkı ve muhalefeti yok kabul ederek, gelecek on yılları planlayabiliyorlarsa; o ülkede ciddi bir muhalefet sorunu var demektir.
Hiçbir demokratik ülkede böyle bir planlama yapılamaz, yapılamaması gerekir. Eğer böyle bir planlama yapılabiliyorsa orada demokrasi bir kanadı eksik bir kuş demektir.
Meclis içindeki muhalefeti zayıf, susturulmuş basını nedeni ile demokratik toplumsal muhalefeti de oluşmayan ülkelerde rejim yavaş yavaş otoriter bir yapıya bürünür. Bu da en çok ülkenin aydınları ile kendisini aydın zannedenlerine zarar verir.