Nasıl bir Türkiye istiyorsunuz?
Nasıl bir Türkiye istiyorsunuz?
Karar zamanı. Geleceğimize kaderimize karar vereceğiz. Biliyorum bazılarınız artık Türk vatandaşı bile değil. Yaşadığınız ülkelerin yasaları gereği çıkmak zorunda kaldınız. Sigortanız, emekliliğiniz geçerli kalsın istiyorsunuz… Gerçi onlar da eskisi gibi değil. Eğer bir evde iki kişi emekli değilse yetmiyor. Kiralar arttı, yaşam pahalılaştı. Enflasyon hissettirmeden yavaş yavaş can acıtmaya başladı. Diş yaptırmaya, göz baktırmaya Türkiye’ye geliyorsunuz.
Ama biz öyle bir kültürün mirasçısıyız ki…
Geçim derdindeyiz yanıyoruz. Kira derdindeyiz, denkleşmiyor.
Deprem bölgesinde yurttaşlarımız. Donuyor.
Olsun biz Çanakkale’de yanmışız. Şarkışla’da donmuşuz.
Düğüne gider gibi canımızdan vazgeçmişiz.
Ama vatanımızdan vazgeçmemişiz. Bağımsızlığımızdan vazgeçmemişiz.
Sizler de öylesiniz. Gönlünüz gözünüz hep vatan ateşiyle yanar.
Para pul hepsi bir yana gelmeseniz de gitmeseniz de sırtınız dayayacağınız sağlam bir anavatana ihtiyacınız var. Yaşadığınız toplumun en üst kesimlerine de gelseniz. Doktor oldunuz, nükleer fizikçi, alimlerin alimi ama siz ikinci sınıfsınız. Onlar bize benzemez. Biz konuklarımızı baş üstünde tutarız, yemez yediririz. Onlar Batılı, biz Doğuluyuz.
Gururluyuz.
Bu milleti çıkmazlarda bırakamayız.
Görev bizi çağırıyor.
İşte bu seçim onun için önemli.
Dünyada dengeler değişiyor
Dolar saltanatı çöküyor diyorduk.
Gerçekleşiyor.
Türk milleti engelleri hep aştı
Yine aşacağız
İlk Meclis’te tanımlandığı gibi bir “vekalet” işi milletvekilliği. Ama milletin arzusunu gerçekleştirmek için vekalet.
Nabzına şerbet değil.
Geleceği doğru okumak.
Ve ileriye taşımak.
1919’da Samsun’a çıktığımda… diye başlar ya söze Mustafa Kemal.
O nasıl karanlık gece!
“Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.”
“Bu vaziyet ve şartlar karşısında kurtuluş için nasıl bir karar hatıra gelebilirdi?”
Üç seçenek sayıyor Atatürk:
İngiltere himayesi talep etmek.
Amerika mandası talep etmek.
Ya da yerel kurtuluş çarelerine yönelmek.
Oysa bir tek karar vardı:
“O da milli hâkimiyete dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.”
İşte bir milletin doğuşu bu kararla oldu.
Öyle de yaşatacağız.
Vekalet devam ediyor.
Engeller aşılıyor.
Yola devam.
Hem siyasi hem de ekonomik bağımsızlık fikriyle donatılmış, bir koçbaşı gibi emperyalist Batı’ya uzanmış Türkiye bir tehlikedir.
Türkiye bugün de aynı tayin edici ciddi görevle karşı karşıyadır.
Seçimlerin kan gölüne çevrilme tehditleri bu amaçla savrulmaktadır.
Kararlarımızı bu sorumlulukla vereceğiz.
Bu sorumlulukla oy kullanacağız.
Vatanımızı gül bahçesine çevireceğiz.
Ta oralardan bu kokuyu duyacaksınız.
Mis gibi!
Ciğerleriniz bayram edecek. Sevinçle dolacaksınız.
Peki, nasıl milletvekili olacağız.
1931 seçimlerinde Gazi M. Kemal, Parti Reisi imzasıyla ikinci seçmenlere bir beyanname yayımlar. Parti’nin millete sunduğu fikirlerine, faaliyetlerine, görüşlerine katılmayanların “tahlil ve tenkitlerine” ihtiyaçlarının olduğunun altını çizer.
“Parti’nin millete arz ettiği esas noktalar dahilindeki mesai ve faaliyetin fikirlerine ve görüşlerine iştirak etmeyen milletvekilleri tarafından tahlil ve tenkit edilmesini lüzumlu” gördüklerinin altını önemli çizer.
Çünkü:
“Bunda bilhassa bekledikleri fayda Fırka’nın candan, vatanperverane gayretlerinin ortaya konulmasına, genişletilmesine fırsat bulmak ve çoğunlukla tahrif edilen hakikatlerin iyice anlaşılmasını kolaylaştırmaktır.”
Onun için Partili arkadaşlarından, kendi programlarına taraftar olmayan adaylara oy verme gibi ağır bir fedakârlık ister.
Bu fedakârlık memleket idaresi için mebus seçmek vazifesi kadar önemlidir.
Dikkat edilmesi gereken vasıflar laik, cumhuriyetçi, milliyetçi ve samimi olmaktır.
MİLLETVEKİLİ OLMA KISTASLARI
Ayrıca Genel Sekreter Recep (Peker) imzalı Fahrettin (Altay) Bey’e gönderilen bir yazıda bir vekil tanımı vardır.
Devrim hükümetinin milletin vekiline bakış açısını ve değer yargılarını yansıtıyor.
Konya’dan bir çiftçi milletvekili yapılmak istenir. Özellikle Cumhurbaşkanı’nın ricasıdır.
Adayda bulunması istenen özellikler şunlardır:
“Aday mütegallibe olmamalı, kimsenin adamı bulunmamalı, az çok arazi ve çift çubuk sahibi olmalıdır.”
KİM ÇIKACAK KÜRSÜYE
Bu kıstaslar çoktan unutuldu.
Biz yeniden canlandıracağız. Kurtuluş Savaşı gibi günlerden geçiyoruz.
Türkiye’nin önünde zorlukları nasıl aşacağız?
İşte bu seçimde her attığımız adımı her kararı bu sorumlulukla 40 kez gözden geçireceğiz.
Kim milletvekili olacak?
Kim karar verici yerlere gelecek?
Milletin Meclisindeki o kürsüye kim çıkacak?
Evet, liyakat!
Evet, sanayicimiz, işçimiz, çiftçimiz, esnafımız, kadınımız, gencimiz, engellimiz… onların sesi yükselecek Ankara’dan. Yurtdışında yaşayan milyonlarca yurttaşımız seçimden seçime oy için hatırlanmayacak. Dertleri derdimiz olmalıdır. Sahipsiz olmayacaklar. Arkalarında başı dik bir Türkiye olacak. Dediğini yedi düvele daha önce kabul ettirmiş. Yine ettirecek!
Ama hepsi bir yana!!
Karnından, kursağından ABD Başkanı Biden’ın konuştuğu, bölücülere, yobazlara yol vermeyiniz!
Memleketin iyice batağa sürüklenmesine izin vermeyiniz!
Vatan Partisi’ne yetki veriniz.
Bu seçimlerde kim cumhurbaşkanı olursa olsun, Meclis’te mutlaka Vatan Partisi olsun.
Meclis’in güvencesidir.
Geleceğimizin güvencesidir.
Çünkü Türkiyem zorlukları aşsın istiyorum!
Çünkü Türkiyem Ankara’dan yönetilsin istiyorum!
Onun için adayız.