11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Nasıl diktatör olunur? -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

NASIL DİKTATÖR OLUNUR?
12 Haziran seçimlerinden sonra hiç beklenmedik olayları yaşıyoruz. Bunlardan biri Fenerbahçeli Başbakanın iktidarında Fenerbahçe Kulübü başkanı Aziz Yıldırım’ın 10 Temmuz akşamı tutuklanıp hapishaneye gönderildiği haberi. 2. ise Deniz Feneri'yle ilgili raflarda bekleyen dosyaların 3 yıl sonra sanki bir emr-i hak vaki olmuş gibi RTÜK eski başkanı Zahit Akman’ın soruşturmaya alınması, 4 arkadaşıyla tutuklanması. Almanya’da 3 yıl önce karara bağlanan ve neredeyse hüküm giyenlerin tahliye edilmesine ramak kalmışken RTÜK eski başkanının dosyasının alelacele açılması. Bunlar demokratik hayatın cilveleri bir gün baş tacı edilirsiniz yarın dönem tercih devridir, hapishaneye yollanırsınız!
Bu olaylara doğru teşhis koyabilmek için sizi bugün “yeter söz milletindir” diyen DP’nin elini sıkıca tutan ulusal iradenin 14 Mayıs 1950’de DP’yi tek başına iktidara getirivermesi olayı bir miheng taşıdır. İsterseniz oradan başlayalım.
DP, milletvekilliklerinin neredeyse tümünü (396) almıştı. Uzunca bir siyasi döneme imza atan CHP ise sadece 68, Millet Partisi 1 milletvekili çıkarmıştı. Bu bize o günlerde garip gelen bir meclis yapısıydı ve Meclis'te 7’de bağımsız milletvekili vardı. İsmet Paşa gece yarısı seçim sonuçlarını öğrenmiş ve kararını vermişti. Eşi Mevhibe hanıma:
”- hanımefendi aşağı inmeye hazır mısın?” diye sormuş, ve İnönü ailesi uzun yıllar ikamet ettiği Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nden yine Çankaya’daki Pembe Köşk’e yerleşme hazırlıklarına başlamıştı. Milli Şef İsmet Paşa DP genel merkezini arayarak hükümeti devredeceklerini bildirmiş, DP genel başkanı Bayar, Kemal-i nezaketle Cumhurbaşkanından meclis açılana kadar hükümet görevinin başında kalmasını rica etmişti.
22 Mayıs 1950’de meclis en yaşlı üye Kars milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın’ın başkanlığında toplanmış ve Cumhurbaşkanlığına 66 oya karşılık 387 oyla Celal Bayar’ı seçmişti. Ankara görülmemiş bir gün yaşıyordu. Cumhurbaşkanı Bayar, artık muhalefet lideri konumunda olan İsmet Paşa'yı evinde ziyaret etti ve o ziyareti yıllar sonra Çiftehavuzlar’daki evinde bana şöyle anlatmıştı:
”- Devleti İsmet Paşa'dan devralmak isterim. Ona dedim ki "İşte geldim bana devredecek bir şeylerin olmalı." Paşa bana, "Devredecek bir şey yok" dedi. İsmet Paşa bana böyle deyince ben de ona "Şunu bana teslim etmeyecek misin?" diye sordum. O da bana, "Teslim edecek ne var ki?" diye cevap verdi. Şaşırdım kaldım” demişti. 1 Haziran günü DP’nin 4 kurucusundan biri olan Adnan Menderes Cumhurbaşkanını – Randevu alarak- ziyaret etmiş. Bayar, o günü şöyle anlatıyordu:
- Geldiler ve Adnan bey’in benimle görüşmek istediğini söylediler. Buyursun gelsin dedim. Adnan bey o kibar tavrıyla yaklaştı sıkıntılı bir hali vardı. Bana dedi ki:
-Sayın Cumhurbaşkanı sizi rahatsız etmekteki maksadım Başbakanlık için Fuat Köprülü hocayı seçmenizi istirham etmekti. Ben güldüm; "Yok,yok benim başbakanım siz olacaksınız. Siz nereyi tensip ederseniz Köprülü’yü oraya siz koyarsınız" dediğimde Menderes şaşırmıştı. Yüzü kızardı ve ‘ Nasıl tensip ederseniz Cumhurbaşkanım’ dedi ve çıktı.”( Bkz- 1Numaralı Tanık-3. Baskı-İsim yayınları- KA)
2 Haziran günü Adnan Menderes hükümetini kurdu. O hükümette Prof. Fuat Köprülü Dışişleri bakanıydı ve o hükümetin en önemli işi önce Türkçe okunan ezanı Arapça'ya çevirmek oldu.(5665 sayılı yasa ile) Sonrada halk evlerine el attı ve CHP’nin mallarına el koydu. Oysa dış politika da çok önemli olaylar gelişiyordu. 25 Haziran’da Kuzey Kore orduları Sovyetlerin desteğini de alarak Güney Kore’ye saldırmıştı ve Uzakdoğu’da kıyamet kopuyordu. Peki, Türkiye ne ile meşguldü? 26 Haziran’da DP’nin özel eğitimli tokat milletvekili Ahmet Gürkan’ın İsmet Paşa ailesini hedef alan bir iddiayı meclise taşımasıyla. Gürkan İTÜ pansiyon amiri Mustafa Kayalıbay’ın 1945 yılında bir trafik kazasında ölen oğlunun ölümünden İsmet Paşa ailesini sorumlu tutuyordu. İsmet Paşanın oğlu Ömer İnönü bu işe bulaştırılmak isteniyordu. Amaç İsmet Paşayı bir an önce tarihe gömmekti. Dışişleri bakanı Köprülü’nün uğraşı ise, Kore’ye asker gönderme pazarlığıydı. Henüz ne BM kararı, ne de Meclisin kararı vardı. Askerler tıpış, tıpış ölüm yolculuğuna gemilerle çıktılar. Nasıl? tek adamın kararıyla! Bu günleri andırmıyor mu?
Görüyorsunuz. O günden farklı bir durumumuz yok. DP’nin iktidara ilk geldiği gün eski defterleri açmak için fırsat aramasıyla ustalık devrine giren AKP iktidarının spor klüpleri ile 9 yıl sonra RTÜK başkanının Almanya’da karara bağlanmış dosyasıyla ustalık devrinde uğraşmayı 3yıl sonra sürdürmesi birbirine benzemiyor mu? Bunlara bir de Suriye’ye asker gönderilmesi ya da füze rampaları kurulmasının kararının alınmasını eklerseniz demek ki siyaset cephesinde 61 yıl sonra değişen pek bir şey yok. Menderes o tarihten sonra tek adam olmanın tadını çıkara, çıkara Tahkikat Komisyonu kurarak diktatör olmak istiyordu. 27 Mayıs yetişti, hapishanelerdeki gazetecileri dışarı salıverdi. Siyaset adamlarının ille başının üstünde Damokles’in kılıcı mı olmalı, Diktaya heves etmesinler.Demokrasiye makas değiştirmeye alışmasınlar..