Nasıl geçti habersiz!
Olağandışılığın yükseliş eğiliminde olduğu ve geleceğe yönelik belirsizliklerin kontrolsüz bir şekilde arttığı koşullarda, bu senenin son yazısını yazmaya çalışıyoruz. Geride bırakmaya hazırlandığımız 2018 yılının ilk haftalarındaki iyimser eğilimler ile son haftalarda yaşanan çok tehlikeli dalgalanmalar arasındaki büyük farkı özetlemeye çalışmak kolay olmuyor. Kendi çıkarlarını korumak adına etkili ve yetkili kesimlerin olumsuzluklar karşısındaki tavrı ise kesinlikle güven vermiyor. Korkuya bağlı akıl tutulmasının ürünü niteliğindeki iyimser zorlamalar ise kimseyi rahatlatamıyor.
Öncelikle sormak gerekiyor, ne oldu da 2018 yılının ilk haftalarındaki eğilimler tam aksi yönde değişti ve korkuların büyümesi engellenemedi? ABD yönetiminin küresel işleyişe müdahale ederek, sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılması şeklindeki işleyişi bozması ve bu yaklaşımın etkisiz hale getirilemeyişi olumsuz yöndeki değişimler üzerinde belirleyici oldu. Başka bir deyişle arı kovanına çomak sokulması, ortalığı karıştırdı ve ortaya çıkan bazı gerçekler görünüme dayalı yönlendirme girişimlerini başarısız kıldı. Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve geleneksel olmayan politikalarla birlikte yaşamak, ağırlaşmış sorunlar ve büyük çıkar çatışmaları nedeniyle olanaksızlaşmaya başladı. 2018 küresel gidişat açısından önemli bir kırılma yılı olarak tarihe geçti.
Geniş kesimleri yönlendirememek ve kaotik ortam oluşumunu engelleyememek yönündeki korkular her tarafı sardı. Riskten kaçınma eğilimi güçlenirken, nakitte kalma ve güvenli bir limana park etme eğilimi ön plana çıktı. Faaliyet dışı gelir peşinde koşma eğiliminin modası geçti, bu yaklaşımın ömrünü biraz olsun uzatma girişimleri başarısız oldu. Birikmiş tepkiler, son aylardaki ateşkes girişimlerine ve farklı türden arayışlara rağmen sahne almaya başladı. Gelişmiş ülke para otoritelerinin normalleşme yönündeki tercihleri de bu sürece katkı yaptı.
Tüm bu süreç, hem güvensizliği artırdı ve hem de yeni arayışlara devreye soktu. Tüm kesimleri, günün kurtarılmasını mümkün kılacak şekilde yönlendirmenin olanaksızlaşması sonuç üzerinde etkili oldu. Ticaret savaşları, jeopolitik gerginlikler, ödemeler sistemini kontrol edenlerin yaptırım tercihleri ve büyüyen çıkar çatışmaları ayrışmaları hızlandırdı. Geleceğe yönelik tüm beklentilerin olumsuzlaşması engellenemedi.
Çok kutuplu bir dünyaya geçiş hızlanırken geçiş sürecinin sancısız olamayacağı açığa çıktı; iflasa koşan küreselleşme kendi zıddının boy vermesine katkı yaptı. Finansal kesim ve çok uluslu şirketler kendi başlarının çaresine bakmak arayışına zorlandı. Küreselleşme tekleyip korumacı eğilimler devreye girdikçe, sistemik risk algısı hatırı sayılır ölçüde güçlendi. Kendi çıkarlarını korumak veya geliştirmek adına korkunun etkili bir silah olarak kullanılması, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı bir dönemin altyapısını hazırladı.
Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve geleneksel olmayan politikaların, sahne almaya başlayan ekonomik-sosyal ve siyasi sonuçları aktarmaya çalıştığımız eğilimleri besleyen yan faktörler oldu. 2019 yılı ve sonrasına ilişkin endişe ve korkular bastırılamayacak şekilde ön plana çıktı. Görüntüyü kurtarmak adına olumsuzluklara kayıtsız kalanlar, ne yapacağını bilemez hale geldi; uydurmak mecburiyetinde kaldıkları senaryolar fiili durumu değiştiremedi. Yeni küresel krizlerin veya başkalarının deyişi ile kusursuz fırtınaların altyapısı eksiksiz bir şekilde oluştu.
Geride bırakmaya hazırlandığımız 2018 yılı genelinde, ülkemizde de ilginç gelişmeler yaşandı! Bir yandan küresel ölçekte yaşananları görmezden gelip her şeyin düzeleceğini varsayarak durumu idare etmeye çalıştık; diğer yandan yaşanacak olağandışılıklardan nasıl yararlanabiliriz arayışına girdik. Küresel koşullardaki olumsuzluklara direncimizin olmadığını unuttuk ve insanlarımızın gerçeklerden haberdar olmasını engellemeye çalıştık! Farklı hesaplar arasındaki büyük çelişkileri görmezden geldik ve salt iyi niyetin yeterli olmayacağını pek hesaba katmadık.
Hem hayallerimiz ve hem de nasıl aşacağımızı önceden düşünmediğimiz ciddi sorunlarımız var! Asıl önemlisi küresel koşullardaki değişim ise öncelikle ciddi bedeller ödememizi ve zorlu engelleri hatasız bir şekilde aşabilmemizi gerektiriyor!