23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

NATO’dan çıkmak

Serhan Bolluk

Serhan Bolluk

Gazete Yazarı

A+ A-

Vatan Partisi’nin kampanyasına, konuşmaya değer iki tepki geldi.

NATO’dan çıkmak kapsamlı bir planın parçasıdır. Türkiye’nin bağımsızlık ve güvenliğini garanti altına almadan eyleme girişmek sakıncalıdır.

Kalalım ve ABD-İsrail’in savaş aygıtını felç edelim.

İkinciden başlayalım.

Yakın zamana kadar partimizin karar organlarında da tartışılıyordu. NATO’da kalıp Almanya-Fransa ekseniyle birlikte, ABD planlarını sekteye uğratmak diye özetleyebiliriz. Dayanağı Avrupa’yla ABD arasındaki siyasal ve ekonomik savaş. Örgütün bir süredir ortak davranma sıkıntısı yaşadığı da güncel bir gerçek.

Bunlar yabana atılacak olgular değil. Ancak kalıntı terimle söyleyelim, “Atlantik”teki yarılmanın geldiği düzey aynı zamanda bu formülün zayıf yeri. Kanaatimce artık bir Atlantik’ten söz etmek mümkün değil.

ATLANTİK ARTIK BİR OKYANUSUN ADI

Son iki gelişme… İlki İngiltere’den. Dünya kamuoyu, Rakka’daki IŞİD militanlarının Suriye’nin değişik bölgelerine ve dünyaya dağıtılıp yeniden kullanılmak üzere sağ salim tahliye edildiklerini BBC’den öğrendi. Neredeyse Alman ARD’sindeki anti-Amerikan program sertliğinde bir yayındı. Belki daha önemlisi Britanya devletini doğrudan temsil eden İngiliz Büyükelçi’nin açıklaması. Norveç^teki son tatbikatta düşman tablosuna Atatürk ve Tayyip Erdoğan’ın konması için “utanç verici diyen Büyükelçi Richard Moore, açıklamanın içine Rakka’daki vehameti büyüten sözler ekliyor: “Koalisyon olayı önceden biliyordu”… eee sonra, “Önleyemedik!”…

Yakın zaman, ABD deyince yanına hemen İngiltere’yi de koyardık. Bir süredir öyle yapmıyoruz. İkiye düştüler: ABD-İsrail.

Diğer gelişme Almanya’dan. Malum, hükümeti kuramadılar, erken seçim görünüyor. ABD’yle kavganın Avrupa’daki bayraktarı haline gelen Der Spiegel’in yorumu, anlamıyla aktarırsak şöyle: Hanımlar, beyler krizinizin nedeni bir türlü netleşememek. Asya gerçeğini gözünüze daha ne kadar sokmamız lazım. Dergideki “Avrupa’nın Göbeğinde Deprem - Berlin Hükümet Krizi ve Otokrat Yönetimlerin Zafer Yürüyüşü” başlıklı haberin çok güzel bir özetini, aydinlik.com.tr’de Berlin’den Beyhan Yıldırım’ın kaleminden okuyabilirsiniz.

Avrupa, hem de bu ekonomik krizde büyük bütçeler ayırarak kendi ordusunu kuruyor. Belçika’daki son rezaletin hedefinde sadece Türkiye yok. Dikkat buyurunuz, Avrasya’nın kavşağına saldırılıyor. Avrupa parçasının ana eksene giderek yaklaştığı koşullarda. Bu aynı zamanda Der Spiegel’e, BBC’ye bir yanıt, bir ara bozma denemesi, bir provokasyon… Büyükelçi Moore’un açıklamasına da kavganın son halkası diyebiliriz. Vatan Partisi’nin mücadelesiyle artık kadük olan “Ermeni soykırım yalanı” da benzer planlar içindi. Türkiye’yi hedef alıyor, Asya’yla Avrupa’nın arasına kama sokuyordu. Partimizin başarısının temelinde Avrupa başkentlerine bu gerçeği anlatmanın önemli etkisi vardır.

Ülkemizde hâlâ Atlantikçilerin bulunması, TV programlarında, gazete köşelerinde fikir uçurmaları yanıltmasın. Onlar artık sadece “fikir”. Eylem güçleri kalmadı.

Atlantik artık kuzeyi ve güneyiyle bir okyanus.

NATO’dan çıkmayıp Almanya-Fransa’yla birlikte örgütü çalıştırmama planı bu koşullarda arkada kalmış görünüyor.

YUMURTANIZI NASIL SEVERSİNİZ

Birinci itiraza gelirsek… Yumurta-tavuk ilişkisine benziyor. Bağımsızlık ve güvenliğimizi sağlamadan NATO’dan çıkamayız. Güzel de vatan bütünlüğümüze en büyük tehdit oradan geliyor. Bize “düşmansın” diyen bir örgüt başkanı var. Hâlâ yok biz senin yanındayız diyoruz.

Tuhaf değil mi?

Konu bence bu kadar basit, ama konuşalım.

Yine benzer bir tartışmayı, 2014’te Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Suriye ve Irak’ta operasyon yapma yetkisi veren tezkere Meclis gündemine geldiğinde de yapmıştık. Bir kısım zevat, Suriye’yle anlaşmadan operasyon yapılamayacağını savunmuştu. Genel Başkanımız birkaç Rota yazısıyla konuyu açıklığa kavuşturdu: “Milli çıkarımız için şart ve acil olan bu operasyonları yapacağız, Suriye’yle masaya oturmak da arkasından gelecek.”

Fırat Kalkanı, Fırat Kılıcı derken gelinen yer ortada. Barzani en son ABD’ye “beni sattın” derken görüldü. Trump, bundan sonra PYD’ye silah veremeyeceklerini açıklamak zorunda kaldı.

Tarihte böyle olaylar pek çok. Bir eylem yaparsınız, kalan her şey onun arkasından sürüklenir gelir. Kritik olan yumağın ucunu bulmak. Bulur da çekerseniz, karmakarışık görünen yumaktan yün çilesini sararsınız. Gelmeyenler geçmiş düzenin içinde debelenir kalırlar.

Ötesi de var, bireyciler, kendisini fasulye gibi nimetten sayanlar arasında karşı saflara geçenler de bulunur.

İyisi mi yumurtaydı yok tavuktu demeyi bırakıp mutfağa geçelim. Omlet mi, rafadan mı yumurtamızı pişirip afiyetle yiyelim.

VATAN PARTİSİ’NİN 5 MADDELİK PROGRAMI

Haklı olarak S-400’lerin ilk ödemesini ruble-TL üzerinden yapmakla yetinmeyip, bütünlüklü program arayanlar içinse beş maddelik programımızı sayayım.

Vatan bütünlüğü.

Üretim ekonomisi.

Komşularla birlik.

Avrasya’da buluşmak.

Laiklik ve aydınlanma.

Elbette bağımsızlık ve güvenliğe kavuşmak… Atatürk Devrimi’ni tamamlamak…

Beş maddenin uyum içinde uygulanması ancak bir Milli Hükümet’le mümkün. 2019’a bu seçeneği oluşturarak gidiyoruz.