NATO’dan çıkmak stratejik bir karardır
Günümüzde NATO’culuğun tutunmaya çalıştığı mevzi, “NATO’da kalma”cılığa indirgenmiştir. Olgular, Türkiye’nin güvenliğine yönelik tehditlerin ABD ve NATO’dan kaynaklandığına ilişkin oydaşmayı dayatmaktadır. Ülke güvenliği açısından komşu ülkelerle ve Avrasya’yla işbirliğinin kaçınılmazlığı da, artık yadsınamaz hale gelmiştir. Bu koşullarda Atlantik Sistemi’ne bağlılığı korumak için icat edilen formül, NATO karşıtlığını da, Avrasya’yla dayanışmayı da stratejik bir yaklaşımın parçası olmaktan çıkarıp, taktik bir düzleme hapsetmeye çalışmaktır.
NATO BİR ‘YERALTI ÖRGÜTÜ’DÜR
NATO, ABD ve ABD’nin NATO ülkeleri üstündeki hakimiyet aracı olan Gladyo demektir. NATO, özü itibariyle bir “yeraltı örgütü”dür. Ülkemizin NATO’da “veto hakkı”na sahip olması, bu yeraltı örgütünün Türkiye Şubesi’ni oluşturan FETÖ’nün darbe girişimini önleyememiştir. Türkiye, “veto hakkı”nı defalarca kullanmış olmasına rağmen, PKK-PYD’nin ağır silahlarla donatılmalarını engelleyememiştir.
Türkiye, bırakalım hava savunma sistemini, Cumhurbaşkanı’nın korumalarının silahlarını bile artık NATO’dan temin edememektedir. NATO’nun sağlamış olduğu silah ve gereçler de, gerekli mühimmat ve yedek parçanın sağlanması en kritik anda ABD tarafından “veto edildiği” için savunma güvenliğimize değil, “savunma zafiyetimize” katkıda bulunmaktadır.
NATO DAĞILMA SÜRECİNİ HIZLANDIRMAK
Amerika’nın zayıflamasına koşut olarak, Avrupa’da NATO’ya karşı merkezkaç kuvvetlerinin her geçen gün güçlenmesi, Avrupa’nın ABD hakimiyetinden kurtulma isteğinden kaynaklanmaktadır. NATO tarafından hedef tahtasına yerleştirilmiş olan Türkiye’nin NATO’da kalmakta ısrar etmesi, bu örgüte payandalık etmekten başka bir işe yaramaz. Oysa ülkemizin ABD ve NATO üslerini kapatarak NATO’dan çıkması, Avrupa’daki NATO karşıtlığına güç katarak, bu yeraltı örgütünün dağılma sürecini hızlandırır.
EKONOMİK DAYATMALAR VE NATO
NATO üyeliği, ABD’nin ekonomik dayatma ve saldırılarına karşı koruyucu bir kalkan oluşturmaz. Olsa olsa Avrupa nezdinde Türkiye’ye ilişkin “Batı’ya olan yükümlülüklerini yerine getirmeyen bir ülke” algısının yaratılmasına zemin hazırlar. Ülkemizin bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü savunmak için, bir “milli direniş ekonomisi”ni olanaklı kılacak yapısal dönüşümlerin bir an önce gerçekleştirilmesi acil bir ihtiyaçtır. Atlantik Sistemi’ne bağımlılığın ülkemizin “stratejik kaderi” olarak yorumlanmasına katkıda bulunan her yaklaşım, bu yakıcı ihtiyacın bulanıklaştırılmasına yol açmaktadır.
STRATEJİK ETKENLER BELİRLEYİCİDİR
Türkiye’nin NATO üyeliği, komşularımız ve Avrasya’yla olan ilişkilerimizde sürekli bir “tereddüt kaynağı” oluşturmaktadır. NATO’dan çıkmak, Asya’yla olan ilişkilerimizde nitel bir sıçramaya yol açacağı gibi, Avrupa’yla olan ilişkilerimizin de normalleştirilmesine hizmet edecektir.
Kısa erimli bir bakış açısıyla mevcut çerçevenin içine sıkışmak, olayların peşinden sürüklenmeyi beraberinde getirir. Olayların peşinden sürüklenen, sürece yön veremez. Sürece yön vermek, ancak doğru bir stratejik yaklaşımla olanaklı hale gelir. Bugün Türkiye’nin geleceğini belirleyecek olan, taktik değil, stratejik kararlardır. NATO’dan çıkmak da, taktik değil, stratejik düzlemde ele alınması gereken bir sorundur.