NATO’nun amirali Amerika’nın bayrağı
Emekli bir Amiral TCG Anadolu gemisinin gereksiz olduğunu, bizim böyle bir geminin bakımını bile yapamayacağımızı söyledi.
Altılı masa seçimi kazanırsa önünde milli sözcüğü olan ne varsa unutun diyorduk ya, yanılmamışız. İşte akıl aldıkları subaylar bunlar. Demek ki gemiyi limanda çürümeye terk edecekler.
Ah, öyle ya, bir de bu işin evveliyatı var. Acaba geçmişte kaç proje bu kafadaki NATO subayları tarafından akamete uğratıldı?
NATO demek işte bu kafa demektir. Daha fazla uzatıp suyu bulandırmaya gerek yok. NATO’ya üye kaldığınız her gün bu tiplerin beslenmesi palazlanması anlamına gelir. Hangi büyük çabayı gösterirseniz gösterin, bu müstemleke kafasının saflarınıza sızmasını engelleyemezsiniz. Çünkü NATO’nun ruhu, ABD’nin üstünlüğünün tartışılmaması üzerine kurulmuştur.
AMERİKAN BAYRAĞI
Tüm ülkelerin bayrakları saygıyı hak etmekle beraber, ABD bayrağının bu konudaki yeri hayli tartışmalıdır. Aslında onurlu bir halkın özgürlük idealleri ile şekillenen bu bayrak, son seksen yılda Amerikan hükümetleri tarafından o denli kirletildi ki sonunda her türlü ahlaksızlığın sembolü haline geldi. Dünya üzerindeki milyarlarca mazlum insanın gözünde o artık, bir ulusun simgesi değil, katil Coni’nin paçavrasıdır.
Elleri sayısız masumun kanı ile kirlenmiş katillerin göğsünde o bayrak var. Çocukların üzerine bombalar yağdıran uçakların üzerinde o bayrak var. Türk askerine kurşun sıkan terörist o bayrağın gölgesinde yetiştiriliyor. Dünyanın neresinde bir zulüm, bir kanlı tezgah varsa arkasından bu bayrağın askerleri çıkıyor.
İşte bu sicili bozuk bayrak, geçen gün İstanbul boğazında bir Amerikan zırhlısının güvertesinde göründü. Hem de çarşaf kadar büyüklüğü ile, tüm Türkiye’nin gözünün içine sokarcasına.
Bir ülkenin kendi gemilerine kendi bayrağını çekmesinden daha doğal bir şey olamaz. Fakat yabancı bir ülkeyi ziyaret ederken geminize normal boyutların 8-10 katı büyüklükte bir bayrak çekiyorsanız başka bir mesaj verdiğiniz açıktır.
Dolmabahçe önlerine demirleyen USS Nitze gemisindeki bayrağın da Türkiye’ye yönelik açık bir tehdit mesajı taşıdığı anlaşılıyor. ABD bu hareketi ile, “NATO üyesi her ülke benim tarlamdır, gerekirse silahlı provokasyonlar yaparım” mesajı veriyor.
Yunan hücumbotundan askerlerimize ateş açılması, ABD’nin Türkiye’de “terör saldırıları olacak” demesi, Batılı ülkelerin konsolosluklarını kapaması, Batı basınındaki iğrenç “kan banyosu” yazıları ve muhalefete gönderilen “aferinler”… Amerikan gemisindeki bayrak gösterisini bunlarla beraber okumak lazım. Hepsi aynı amaca hizmet ediyor. Batılılar, akılları sıra Erdoğan’ı korkutmak, Altılı Masaya cesaret vermek istiyor.
Erdoğan, kuru gürültüye pabuç bırakacak bir lider değil. Halkın emperyalist ülkelere karşı bilinci de çok yüksek seviyede. Ancak Batılılar da amaçlarından vazgeçmiyorlar. Muhalefetin seçimi kazanması için Türkiye’ye çok daha büyük tuzaklar kurmaktan çekinmeyecekler.
ABD’NİN GAZETECİLERİ KİM?
Bayrak provokasyonundan bir gün önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, doğrudan ABD büyükelçisine seslenerek “Hangi gazetecilere yazı yazdırdığını, hangi kirli oyunları tezgahladığını biliyoruz. Kirli ellerini Türkiye’nin üzerinden çek.” dedi.
Hayli sert ve açık bir mesaj. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir bakan Amerikan müdahaleciliğine karşı bu kadar cesur bir tavır alıyor. Bizim kafamıza takılan soru ise bu gazetecilerin kimler olduğu.
KİTAP ÖNERİSİ
Norveçli yazar Dag Solstad’ın bir edebiyat sınıfında şekillenen ve son derece insani bir kurguya dayanan Mahcubiyet ve Haysiyet romanını tavsiye ederim. Yapı Kredi Yayınları baskısı kitabı, dilimize Banu Gürsaler Syvertsen çevirmiş.