NATO’nun yeni Bağdat planı
Trump'la telefola görüşen Netanyahu "Konuşmadan İran İran İran çıktı" demiş.
Keşke o kadarla kalsa, İran paranoyası doğru, ancak işin sadece bir bölümü.
Batılı merkezlerde son iki aydır yapılan gizli ve resmi toplantıların basına sızan protokollerine bakılırsa; Şam, Bağdat, Tahran, Ankara ile ilgili yeni yıkım senaryoları, nihai paylaşım darbeleri yolda. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis Ocak ayı başında NATO Karargahı'na gönderdiği bir mektupta; Irak'a, Irak Ordusunu IŞİD'i kontrol altında tutabilecek şeklide eğitim misyonu içeren uzun vadeli ortak bir "operasyon" yapılmasını öneriyor.
NATO Dışişleri Bakanları bunun üzerine Şubat ortalarında Brüksel'de toplanıyor ve Washington'un istekleri doğrultusunda IŞİD'le mücadele bahanesiyle yeni bir Bağdat planı yapılıyor. Her ne kadar IŞİD vitrine konulsa da, hedefte ilk planda İran ve Rusya'nın bölgedeki üstünlüğünü engellemek olduğu herkesçe biliniyor, çünkü Suriye'de savaşı kaybetmiş olmalarını Moskova ve Tahran'ın Şam'la dayanışmasına bağlıyorlar.
İRAN NÜFUZU
Batılı odaklar ABD'nin 2003'te Irak'ın kanlı işgalinin Yakın ve Ortadoğu'da İran'ın güçlenmesinin yolunu açtığı görşündeler. Batı; İran'ın son onbeş yılda bölgede artan nüfuzunu şöyle özetliyor:
- ABD'nin Saddam'ı devirmesinden sonra Tahran kendisine bağı Iraklı Şiiler üstünden Bağdat'ta söz sahibi oldu, bu sayede Şii milisler Irak'ta güçlendi.
- Kuzey Irak Kürt Bölgesi Yönetimi'nin bağımsızlığı, Tahran'ın Bağdat hükümetine baskısıyla engellendi, Tahran Irak'tan ayrılmak istemeyen Kürtlerin de sempatisini topladı, etkinlik kazandı.
- Batılı devletlerin Suriye saldırısında Tahran, Şam'ı yalnız bırakmadı, bölgede askeri varlığını arttırarak; kendi topraklarından başlayan, Irak üstünden Suriye'ye ve hatta oradan Akdeniz'e kadar uzanan bölgeyi kontrol altına aldı, "İran koridoru" açtı.
- Batı'nın ortağı Suudi Arabistan'ın Yemen'e açtığı savaşta Huşilerin bağımsızlık mücadelesini destekledi, kendine bağladı.
- Batılı güçlerin Katar'a baskısı ters tepti, Katar İran'la yakınlaştı.
NATO'nun yeni hamlesiyle İran'ın Bağdat üzerindeki mevcut nüfuzunu kırmak, bölgeyi kontrolü altına almak ve Batı Asya'daki varlığını sağlamlaştırmak üzere Irak'a yerleşme peşinde olduğu görülüyor. NATO Generali James Fogo kısa süre önce bu bağlamda Bağdat'la ilk görüşmeleri gerçekleştirmiş. Yapılacaklar listesine; Irak ordusunun güçlendirilmesi, askeri eğitim merkezleri ve akademi kurulması, tıbbi eğitim merkezleri, bomba imha ekipleri oluşturulması gibi başlıklar var.
NATO'nun davetine uyduğu görülen Berlin, evvelsi gün "Irak ordusunu eğitme misyonuyla" Bağdat'a uzman asker yollama kararı aldı. Şimdiye kadar kendine has İran ve bölge politikaları olan Almanya'nın NATO'nun yeni Bağdat projesine ortaklıkla nüfuzunu arttırması bekleniyor. Öte yandan Berlin'in bölgede tıpkı güçlü bir TSK istemediği gibi, İran'ın "üstünlüğünü de istemediği" yorumları öne çıkıyor.
NATO ve Almanya'nın Irak ordusu için askeri doktrin hazırlayacağı söyleniyor, yeni doktrinlerin bölgeye yansımasını tahmin etmek zor değil.
Bundan böyle Irak ordusu milli olabilir mi? Yanıt için NATO'nun komuta kademesine sızdığı ordulara bakmak yeterli, Libya örneği iyi incelenmeli. ABD ve Almanya'nın bölgede Kürtlere verdikleri destek ortada; Türkmenlerin varlığını tek kelime ile ağzına almayan, onlardan sadece "Sünniler" diye bahseden bu güçlerin etkisi Türkmenlere nasıl yansır ayrı soru. Ve tabii en önemlisi Rusya ve İran'ın NATO'nun Irak'a yerleşmesine tepkileri ne olur?
Protokolü kamuoyuna sızdırılan; ABD, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan ve Ürdün'den oluşan beş ülkenin (Small American Group of Syria) 11 Ocak'ta Washington'da gerçekleştiridikleri gizli toplantıda kararlaştırılan "Suriye'yi çökertme ve paylaşma planı" ile NATO'nun yeni Irak hamlesi aynı karede okunmalı. Gizli toplantıda Türk-Kürt savaşının başlamış olduğunun altı çizilmiş, İsrail-İran ve Lübnan Hizbullahına karşı savaşın pek yakında patlayabileceği öngörüsüne yer verilmiş. Son gelişmeler alt alta yazıldığında Amerika ve bileşenlerinin Suriye'ye büyük saldırıyı ne zaman gerçekleştireceği sorusu ortada cayır cayır yakıyor.
Görünen o ki, Amerika bölgede kalıcılığını sağlamak özere çok daha büyük kanlı oyunlara hazırlanmış. Hedefte; İran, Türkiye, Rusya var. Türkiye dillendirilmeyen ağır tehditlerle karşı karşıya, çıkış yolunun Şam'la derhal açık diyalog ve Batı Asya Birliği tercihi olduğu daha ne kadar göz ardı edilebilir?