22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

NATO’suz Türkiye Türkiyesiz NATO

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği süreci Türkiye’nin NATO üyeliği konusunda bütünsel bir tartışmayı alevlendirdi. İsveç ve Hollanda’da Kur'an yakma eylemleri Türkiye açısından bardağı taşıran damla oldu. Dahası NATO Genel Sekreteri'nin ve ABD yönetiminin, Kur'an yakma eylemini "düşünce özgürlüğü" kapsamında değerlendirmesi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “demokrasinin koruyucusu” diye sıkı sıkıya sarıldığı NATO’nun “özgürlük” anlayışının ne menem bir şey olduğunu ortaya koymuş oldu.

ÇADIRIN İÇİ VE DIŞI

ABD ve NATO merkezlerinde “NATO’dan atalım” gibi uç görüşler dillendirilse de, ana eğilimin Türkiye’nin örgütten ayrılmasını önlemek üzerine kurulu olduğu görülüyor. 1988’den itibaren Pentagon, Dışişleri Bakanlığı ve CIA’da önemli görevler yapan Robert A. Manning, görüşünü “Türkiye’nin çadırın içinde olması, dışında olmasından daha iyidir.” diye açıklıyor. Manning, kıdemli bir CFR (Council on Foreign Relations: Dış İlişkiler Konseyi) üyesi. “Türkiye ikilemi ve ABD gücünün sınırları” başlıklı yazısında Manning, özetle çok kutuplu dünyada ABD’nin gücünün sınırlarını kabul etmesi gerektiğini, Türkiye’ye ilişkin politikanın da buna göre oluşturulması ihtiyacını vurguluyor. Manning, “Türkiye'yi saf dışı bırakılması gereken doğru yoldan sapmış (serseri) bir müttefik olarak görmek yerine biraz stratejik empati gerekiyor.” diye yazıyor. (The Hill, 18 Ocak 2023)

Bu gibi görüşleri, Türkiye’de Hükümet çevrelerinde de etkin olan ABD ile işbirliğini savunan kesimler, kendilerini doğrulama aracı olarak kullanıyor. Bunlar, “ABD’nin bize ihtiyacı var, bizden vazgeçemez.” diyorlar.

NATO ÜYELİĞİ TEHDİTLERİ AĞIRLAŞTIRIYOR

Hükümet’in ABD ve NATO ile ilişkilerini de belirleyen stratejisinin dayanaklarından biri, NATO’nun Türkiye’ye yönelik tehditleri engellediği iddiası. Biz, “Bu tehditler NATO’dan geliyor.” dediğimizde de, “İşte o yüzden eğer NATO’dan çıkarsak bizi işgal ederler.” diyenler bile var. Açıkça saptayalım, bu görüşün sahipleri ABD’ye NATO’ya karşı görünüp, ABD ve NATO yanlısı bir propaganda yapmaktadır. Çünkü gerçekte, NATO üyeliği, bu tehditlere karşı Türkiye’nin etkin bir şekilde mücadele etmesini önlemektedir.

ABD, Türkiye’yi Atlantik İttifakı’na bağlı halde tutmayı öncelikli olarak görüyor. Bunu Türkiye’nin etrafını kuşatarak, öncelikle Doğu Akdeniz’den ve Suriye’nin kuzeyinden tehdidi yoğunlaştırarak sağlamaya çalışıyor.

Gerçek durum şudur: NATO üyesi olması, ABD’nin ve örgütteki sözde müttefiği ülkelerin Türkiye’ye yönelik ambargolarını, tehditlerini engellemiyor ama Türkiye’nin bu tehditlere karşı mücadelesinde elini kolunu bağlıyor. Hatta, son olarak İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği sürecinde de görüldüğü gibi bu tehditlerin daha fazla ağırlaşmasına imkan sağlıyor.

EN TEHLİKELİ SENARYO

İddia edildiğinin tersine NATO, üyesi ülkelerin güvenliğini sağlamak değil ABD’nin dünya hegemonyasını sürdürmesinin en etkili aracı olarak işlev görmektedir. Bu durum, son olarak Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinden sonra apaçık ortaya çıkmıştır. Avrupa ülkeleri, nesnel çıkarlarına aykırı olmasına rağmen ABD’nin Moskova karşıtı dayatmalarını kabul etmek zorunda kalmıştır. Bunu sağlayan zemin Atlantik İttifakı’dır ve uygulama NATO aracılığıyla yerine getirilmiştir. NATO üyeliği, Türkiye’nin de ulusal güvenlik çıkarlarının gereği olarak nesnel müttefikleriyle ilişkilerini geliştirmesini önlemektedir.

ABD’deki politika oluşturma kurumlarında son birkaç yıldır yoğun bir şekilde yapılan tartışmalarda “Türkiye’nin örgütten ayrılması” olasılığı en tehlikeli senaryo olarak değerlendiriliyor. Üzerinde durdukları nokta, mevcut koşullarda Türkiye’nin Atlantik İttifakı’ndan kopuşunun dünyadaki tüm dengeleri ABD aleyhine değiştireceği gerçeği. ABD’nin eski Büyükelçisi James Jeffrey, Türkiye’nin NATO’dan çıkması ve dahası başka ittifaklar kurmasını “NATO’nun kuruluşundan bu yana başına gelebilecek en kötü darbe.” diye nitelemişti. (Amerikanın Sesi, 8 Aralık 2020)

O nedenle Türkiye’nin gücünün farkında olması, stratejisini buna göre kurması zorunluluğu bulunmaktadır. Türkiye’nin, NATO’dan ayrılmasıyla örgütün dağılmasına giden yol açılacaktır. Böylece, Türkiye’ye karşı Atlantik’ten kaynaklanan tehdit bertaraf edilmiş olacaktır.