22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ne Beyaz olabildik, Ne de Siyah: İki rengin arasında yaşamak

Halim Gençoğlu

Halim Gençoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Güney Afrika geride bıraktığı 30 yıllık demokrasi sürecinden sonra 29 Mayıs genel seçimlerine hazırlanıyor. Geçen cuma günü bu vesileyle Cape Town'daki Artscape Tiyatrosu'nda siyasetçilerin manifestolarını açıkladığı ve seçmenlere birçok şey vaat ettiği önemli bir etkinliğe davetliydim. En çok dikkatimi çeken şey, bu 30 yıllık demokrasiden sonra özellikle ülkedeki melez topluluğun eşitlik açısından Güney Afrika'da diğerlerinden çok daha fazlasını söylemek durumunda olmasıydı. Güney Afrikalı melezler, Apartheid döneminde ortada sıkışıp kalsalar da hâlâ Beyaz ile Siyah arasında bir muamma içerisinde yaşamaktadır. Oysa Güney Afrika'ya katkıları kesinlikle ülkedeki beyazlardan ve siyahi topluluktan daha az değildir. Güney Afrika'da tarihsel olarak uygulanan Apartheid rejiminde Müslümanların da dahil olduğu melezler "ne yeterince beyaz ne de siyah olamamak" ikilemi ile karakterize edilen zorlayıcı bir konuma sokuldular.

MÜSLÜMANSAN RENKLİ HRİSTİYAN VEYA YAHUDİYSEN BEYAZ

1948-1994 yılları arasındaki bu Apartheid rejimi, önceden tanımlanmış kategorilere tam olarak uymayan bireyleri sosyal ve hukuki ayrımcılıkla karşı karşıya bırakarak ırksal sınıflandırmaları Anayasada zorunlu kıldı. Bu ikilem, insanların keyfi ırksal kriterlere dayalı olarak dışlanma ve ötekileştirilmeye maruz kaldığı baskıcı bir ortam yarattı ve bu da Apartheid sisteminin derinden bölücü doğasını ortaya koydu. Apartheid rejimi, insanları yasal ve sosyal sonuçları olan ırksal kategorilere ayıran katı bir sınıflandırma sistemi uyguladı. Bu renkli diye adlandırılan melez topluluk, ne beyaz azınlık tarafından tam olarak kabul edilen ne de siyah çoğunluğa sorunsuz bir şekilde entegre olan ayrı bir grup olarak ortaya çıktı. Dayatılan ırksal sınıflandırmalar, ırk ayrımının her iki tarafına da tam olarak uymama duygusu arasında toplumsal beklentilerin ortasında kendi kendini tanımlayan bir kimlik oluşturma konusunda benzersiz bir mücadeleye yol açtı. Hatta Türk kökenli Güney Afrikalı Müslümanlar Cape Malay veya Renkli olarak sınıflandırılırken, Apartheid Güney Afrika'sında Türk kökenli Hristiyan veya Yahudi vatandaşların beyaz olarak sınıflandırılması oldukça tuhaftır.

Ne Beyaz olabildik, Ne de Siyah: İki rengin arasında yaşamak - Resim : 1
Güney Afrika’da seçim bildirilerini dinlerken, Cape Town Mayıs, 2024

Başka bir deyişle, Müslüman bir Türk olan Şükrü Efendi melezler için açılan Trafalgar Lisesi'nde okumak zorundayken, aynı ten rengi ve etnik kökene sahip bir Hristiyan Türk, Reginald Remzi-Bey SACS'a gitmiş ve Cape Town Üniversitesi'nde tıp eğitimi almıştı. Renkli ve Malay topluluğundan bireyler dışlanmakla birlikte ülkedeki kaynaklara ve eğitime sınırlı erişimle karşı karşıya kaldıkça, ayrımcılık ve önyargı devam etmişti. Bu nedenle, ülkenin ilk sahipleri Khoisan soyundan gelenler de dahil olmak üzere siyahi topluluk, 2024'teki Güney Afrika Ulusal Meclisi'nde hâlâ gerektiği gibi temsil edilmemektedir.

DEMOKRATİK İTTİFAK BU SİYASETLE Mİ ÜLKE YÖNETİMİNE TALİP?

Şimdi, 2024 yılına gelindiğinde 29 Mayıs'taki seçim Güney Afrikalılar için çok şey ifade etmektedir. Zira sadece siyahilere dönük politikalarıyla tenkit edilen hükümet partisi ANC ile siyonist İsrail rejimini destekleyen ana muhalefet partisi Demokratik İttifak'ın (DA) kötü yönetimi nedeniyle her iki taraf da son on yılda ciddi oy kayıpları yaşamaktadır.

Maalesef etkinlikte parti temsilcilerine soru sorma şansım olmadı fakat imkanım olsaydı DA temsilcisine soracağım soru şuydu: Birkaç yıl önce Bo-Kaap semtinde küçük sokak pazarlarında samosa ve kurabiye alıyordum. Artık Cape Town’da DA Belediyesi'nin caydırıcı zabıtası nedeniyle bu mümkün değil. Ancak aynı belediye geçen ay, evlerini Filistin bayrakları ve grafitilerle boyayan Bo-Kaap sakinlerini cezalandırmak için hiç vakit kaybetmedi. Acaba DA partisi, şehrin en hareketli semtinde küçük işletmeleri teşvik etmek için yardım dahi etmezken, siyonistleri memnun etmek için 400 yıllık bölgenin sakinlerini para cezasına çarptıracak siyasetle mi ülke yönetimine taliptir ?

Güney Afrika Müslüman Filistin