Ne kadar çabuk geçti yaz
Ne kadar çabuk geçti yaz.
Değil olgun dutların altında yürürken
Eğilip güneşte kırmızı karıncaları seçerek,
Değil çekip gitmek, serden geçerek…
Bizden geçti demiyorum, gidenler gidiptir.
*
Ne kadar çabuk geçti yaz.
Karpuz seçer gibi okkalayıp günleri,
Aşkları, kavgaları, umudu, en ağır yeminleri,
İsyan gecelerini üzüm tanesi gibi emerek…
Can şurubu tükendi demiyorum, bitenler bitiptir.
*
Ülkemin mahpusları çalıştı hücrede,
Kalın duvarlar arasında, toprağından uzak.
Böyle hayatları yaşadı insanlık,
Hatta daha ağırını yaşadı ki başımız dik,
Düşün ki, bütün görkemiyle yürüyen biziz.
*
İçerde dışarıda, yüklü meyve ağaçları,
Dalları odamızın içine kadar çiçeğini uzatır:
Kökleri kim bilir nerede, kim bilebilir,
Gün gelir erikler altında yine masalar kurarız,
Ağaçlar nasıl da tutar doğanın öğüdünü.
*
Ne kadar çabuk geçti yaz.
Oysa ne denli ağırdı acının ayak sürümesi.
Değil olgun dutların altından geçmek,
Gömlek yakasından giren sümüklü böceğin
Çıplak tende ürpertisi gibi geldi güz.
*
İçinde duyarsın kavuşup ayrılanın sesini,
Uykuda sevdiğinin öpüp kaçması gibi,
Dolunayın buluta girip girip yitmesi, dersin.
Ne kadar çabuk geçti yaz… Ne kadar,
Tatlı yemiş, mayhoş gün. Bereket versin!