Ne zaman ‘Donk’ edecek Paşama?..
2013’ün Aralık ayıydı. Kasımpaşa-Beşiktaş lig maçında, sahada -sehven- bulunan 2. topu herkes gibi dışarı atmak yerine kucakladı, gezdirmeye başladı. O sırada Beşiktaş ataktaydı ve Almeida’nın ayağındaki maç topuna nişan alarak, elindeki cephaneyi ateşledi! Tam isabet kaydetmiş, bir muhafız olarak, topu topla vurmak suretiyle kalesinin düşmesini önlemişti!..
Dünya medyasına konu oldu. Kimi adını koyup “arsız” dedi, kimi alaya alıp “vizyoner”... Sonra, kural hatası yapıldığı gerekçesiyle maç tekrarlandı ve Kasımpaşa, kazandığı maçı bu kez kaybetti. “Kasımpaşa’nın Melo’su” olarak adlandırabileceğimiz bu futbolcu, Hollanda vatandaşı Ryan Donk’tu.
Aradan bir küsur yıl geçtikten sonra Konya’da sahne aldı Donk. Terfi etmişti, bu kez Kasımpaşa’nın kaptanı olarak sahadaydı. Maç 0-0 devam ederken, yerde kalan Kasımpaşalı Babel’in sakatlandığını düşünen Konyasporlular, teamül gereği oyunu bıraktı. Fakat top oyun alanındaydı, fırsatı ganimet bilen Donk, ayağına geçirdiği topu Konyaspor ağlarına yollayıverdi.
Kural gereği “gol” olmuştu, hakem golü verdi, ortalık karıştı. Donk’u çevreleyen Konyasporlular, isyan eder, dertlerini anlatmaya çalışırken, onun mimikleri “Bana ne yaa, bırakmasaydınız oyunu...” diyordu. Sonra Kasımpaşa’nın hocası Shota Arveladze’nin talimatıyla, kaleyi açıp Konyaspor’un tekrar eşitliği sağlamasına olanak verdiler. Arveladze dahil, herkesin fark ettiği gerçeği bir tek Donk görememişti!
Donk’un, kendisini Kasımpaşa’ya getiren Gürcü hocayla yolu, 2006-07’de Hollanda’nın AZ Alkmaar takımında oynarken kesişti. Birisi kariyerinin sonunda, diğeri başındaydı. 29 yaşındaki Donk 10 yıllık profesyonellik dönemini, Hollanda, İngiltere, Belçika ve Türkiye’de geçirdi. 4 yıl forma giydiği Club Brugge’de en istikrarlı dönemini yaşadı.
Spor alanlarında giderek daha sık karşılaşır olduğumuz, bu türden saldırganlık, fırsatçılık, saygısızlık örneklerinin altında, hangi açıklanmaya muhtaç psikolojinin yattığını, Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Egzersiz ve Spor Psikolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ziya Koruç’a sordum.
Ziya Hoca özetle, “Fair play çizgisinde davranmaya çalışan kişi, bu anlamda daha önceden kişiliğinin oluşumuna destek veren benliğinin gelişim aşamalarında, bazı olumsuz örnekleri modelleyerek kendi hamurunda bir kısım istenmeyen öğeleri de barındırabilir. Onlar da kişiyle birlikte yaşamının önemli bir bölümünde devam edegelen davranışlara dönüşür.
Çocukluğun başlangıç yıllarında narsistik evreden çıkan bebek önceleri benmerkezci bir nitelik kazanır. Zaman içinde olumlu yaşantıların etkisi ile buradan uzaklaşarak, daha sosyal nitelikli bireye dönüşmeye başlar. Fakat Freud’un deyişiyle, regresyon ‘gerileme’ yaşamak ya da takılıp kalmak, bireysel yaşantımızda her zaman mümkündür.
İşte o zamanlarda da benmerkezli insan modelleri ortaya çıkar. Donk’un davranışında bu nitelikleri aramak gerekebilir. Kısaca şunu söylemekte yarar var; ‘kendi içinizde olmayan erdemi başka yerlerde aramamalısınız’. Donk, bu kapsamda yaşamında daha çok kez aynı şeyleri yapacaktır” dedi.
Dönemin Kasımpaşalı başbakanına şirinlik olsun diye, bir öbek işadamınca üretilmiş bir proje olan Kasımpaşa futbol takımı, Donk yükünü taşımaya devam ediyor. Hem de fair play ikiyüzlülüğüyle... Teknik direktörlerinin, sportmenlik ve adalet hamlesi olarak adlandırılacak “kaleyi açma ve skoru eşitleme” talimatını övünçle sahipleniyorlar da, bu olaya yol açan Donk’u tanımazdan geliyorlar.
Tam da yaranmak istedikleri “büyüklerine” uygun bir oportünizm örneği... O halde: Durmak yok, Donk’la devam!