21 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Necatigil, halk ve şiir

Gözen Esmer

Gözen Esmer

Site Yazarı

A+ A-

Sanat, edebiyat ve politika üzerine pek çok tartışma yapılır. Bağlam, kavram, tez, antitez, yorum, aşırı yorum derken, edebiyat, ideoloji ve toplum arasındaki gizli bağlar bir türlü net bir şekilde ortaya konamaz.

Olaya Jdanov gibi yaklaştığımızda edebiyattan pek bir şey kalmayacağı gibi, bugün postmodernistlerin yaptığı gibi “büyük anlatı” yani ideolojinin inkârı da edebiyatın var olmasını engeller.

Sonuç olarak edebiyat asırlık emeğin sonucunda yaratılabiliyor.

Şiirin ise bambaşka bir yeri var. Doğrudan kalbi hedef alan zehirli bir ok. Üstelik ucundaki o zehir hemen kana karışabiliyor.

Bu yüzdendir ki şiir eski dönemlerden beri ya yasaklanmış ya da kontrol altında tutulmak istenmiş.

Öyle ki Fuzuli gibi bir şaire “aldanma ki şair sözü elbette yalandır” dedirtmiş.

Şiir ve halk arasında sarsılmaz bir bağ var. Özellikle de bizde. Gerçekten şiir halkın kusursuz yaratısı.

Hangi kategoriye koyarsanız koyun, hangi etiketi yapıştırırsanız yapıştırın, istediğiniz kadar gözaltında tutun şiir her zaman toplumu dönüştürmeyi başarır.

Aklıma Cemal Süreya’nın Hükümet şiiri geliyor. Pir Sultan’a pasaport verilmez, Yunus Emre basın kartından mahrum bırakılır, “eğri büğrü” yazarsa da sigâya çekilir elbette. Ya Karacaoğlan. O kadar diyar gezdiği için belki otobüse binmesi yasak edilir.

Şiir ve politika, şiir ve halk ve hareket…

Türkiye’de neden coşkulu, insanı uyandıran bir şiir hareketi yok diye sorulur zaman zaman.

Cevabı şiir ve halk ve hareket sözcüklerinde. Devinimin, hareketin olmadığı yerde şiir de elbette patinaj çekip duruyor.

Ama bir mısra yeter diyoruz bazen. Aklıma Necatigil geliyor. Öyle “toplumcu gerçekçi” değil belki Necatigil ama bazen sorduğumuz halk neden tepki vermiyor sorusuna bir mısrayla cevap veriyor:

“İnsanlara tezgâhlara kâğıtlara kolaydı

Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı.”

Necatigil’in Çocuklar şiiri bir gerçeği gösteriyor Türk aydınına.

Öyle ki aslında herkes her şeyin farkında. Ancak iradesi ve eylem gücü elinden alınmış. 

Nazım’ın rotatifler şiirinde dediği gibi “yalanla besledikleri” bir halk, yaşayarak öğreniyor ve öğretiyor elbette. Peki eğilmek? Asırlık medeniyet sorunumuzun bir parçası değil mi

Bugün bir şiir hareketi çıkacaksa önce “bu kadar eğilen” halkı ve onun zorunluluklarını anlayarak çıkacak.

Belki o zaman edebiyat bir oyun olmaktan çıkıp insanlığın sonsuzluğuna yeniden kavuşacak.