29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Necip Fazıl, Bayar, Menderes ve ötekiler...-(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Yanlış anlaşılmasın: Necip Fazıl Kısakürek’le ilgili yazılarım, bu şair ve İslâm militanını anlatmak için değil, onun müridleri R. T. Erdoğan ile Abdullah Gül’ün gerçekçi portrelerinin ortaya çıkmasına katkıda bulunmak için kaleme alıyorum. Çünkü, “Şeyh uçmaz mürit uçurur!” misali bu durum için de geçerli. Üstelik çok geçerli!

Moskova Duruşmaları’nın ünü tehlikede

Artık Stalin dönemi Moskova Duruşmaları kadar ünlenmiş olan Silivri Duruşmaları’nı tezgâhlayanların, bu tezgâhı bir intikam ateşiyle ve geriye dönük olarak harlatıp, onaylayıp alkışlayanların, Necip Fazıl davalarını bahane ederek Cumhuriyet’in geçmişini mahkûm etmeye kalkışmaları kabul edilemez. Necip Fazıl davalarıyla, ne CHP’nin tek parti dönemi, ne de Demokrat Parti dönemi mahkûm edilebilir.

Demek ki, müridi Abdullah Gül’ün anımsamasıyla “Kanunları gerebildiğiniz kadar gerin, ama kanunları koparmayın” diye öğüt veren “Üstat” Necip Fazıl’ın kendisi bu hususta pek dikkatli davranmamış... (Can Dündar belgeseli metninden).

Hal ve Gidiş’inden bir “Bey Oğlu, Bey Torunu” kabadayısı ve şımarığı olduğu görülen Necip Fazıl’ın, 1934 yılından itibaren kendine, kendi elleriyle bir Kurban Heykeli yonttuğu anlaşılıyor. Benim açımdan bu kesin!

Bu tarihten ve Seyyid Abdülhakîm Arvasî ile tanıştıktan (1934) sonra hayatını bir tiyatro olarak sahnelediğini görüyorum.

Anılar kitabı Bâbıâli’de (Büyük Doğu Yayınları) geçmiş yıllarını, özellikle de 1930 öncesini değerlendirirken, 60’lı, 70’li yaşlarında eriştiği bilgi dağarını geçmiş yıllarına boca ettiğini, gençlik yıllarına aşı yaptığını saptadım. Bu saptama (yazarsam) bir başka yazının konusu olacak. Küçük bir örnek: 22-23 yaşındaki Necip Fazıl Efendi, 1970’lerin üstadı gibi konuşuyor. Anı yazımında sık sık kullanılan bir tür sahteciliktir bu...

Kurban’ın iktidarla ilişkileri

Necip Fazıl’ın bir yaşam öyküsünden şu bilgileri öğreniyoruz: “İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa’da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde okudu. Paris’te geçen bohem günlerinden sonra, Türkiye’ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Bir Fransız okulu, Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde hocalık yaptı (1939-43). Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı”.

Çoğu yaşam öykülerinde İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde okuduğu yazar. Kanımca, Necip Fazıl Bey, Fransa’ya Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Bölümü’nü bitirmeden gitmiş ve orada da üniversite diploması alamamıştır. Böyle bir insanın yaptığı işlere bakın!

Daha ayrıntılı bir yaşam öyküsünü bulup okursanız şaşırıp kalırsınız: Tek Parti döneminde başı sıkıştığı, canı istediği zaman iş bulup çalışmış, çalışırken sık sık iş yeri değiştirmiş...

Anılar kitabı Bâbıâli’nin 195-196.sayfalarından bir alıntı:

[“Hemen Ankara... Eski Umum Müdürü, o zaman İktisat Vekili Celâl Bayar’la karşı karşıya:

- Gel bakalım, şair, nerelerdesin? Duyduğuma göre bankadan istifa etmişsin!..

- Öyle oldu. Bir mevsim, suların dibinde yatan bir denizaltıya döndüm. Şimdi su yüzüne çıkabiliyorum.

Celâl Bayar, fazla tafsilat istemeksizin, “Şair!” diye hitap ettiği insanın her kaprisini kabule hazır ve gülümsemeli:

- Tekrar bankaya girmek ister misin?

- Onun için geldim.

Bir telefon ve her şey tamam... Kendisine bankanın kurucusu Celâl Bayar tarafından himayeli bir adam gözüyle bakılıyor, fazla ve yorucu iş verilmiyor ve “Teftiş Heyeti” kadrosuna alınmış bulunuyor.”]

Düşmanı olduğu CHP, Tek Parti döneminde bürokraside “şair”e “el bebek gül bebek” muamelesi yapılıyor, edebiyat eleştirisi de onu el üzerinde tutuyor. Yedi yıldır İş Bankası’nda çalışırken aklına bir edebiyat dergisi çıkartmak geliyor ve İktisat Vekili Celâl Bayar’ın evine gidiyor ve teklifini yapıyor. 210. sayfadan okuyalım:

[“Memleketin buna ihtiyacını takdir edersiniz. Eğer emrinizdeki bankalardan İş Bankası ve Sümerbank bana bir senelik peşin ilân karşılığı muayyen bir para verirlerse bir mesele kalmaz...

Celâl Bayar, teklifi müsait karşılıyor ve Mistik Şair’in eline o zamanın parasıyla 1600 lira toslanıyor. Bugünün 200 bin lirası denilse yanlış olmaz. Bir mebusun ayda 200 küsur lira aldığı devir.”]

Midem bulanıyor!

Muhalifin keyfine bak!

Sadece Tek Parti Dönemi’nin Bayar’ı mı? “Maarif Vekili Hasan Âli Yücel bir kitabını ‘hakkında her vasfın âciz kaldığı şaire’ diye ithaf ettiği sanatkârı Dil Tarih Fakültesi kadrosundan Ankara’da Yüksek Devlet Konservatuarı’na tayin etti.” (S.255)

Kitabı bulup olayın gerisini okuyun. Adnan Menderes’i okuyun, Türkeş’i okuyun...

Bu arada ben size kendimle ilgili bir sır vereyim: Yaşar Kemal’in tavsiyesi üzerine, Kültür Bakanı Fikri Sağlar bendenizi Paris Büyükelçiliği’ne Kültür Ataşesi ya da Müsteşarı olarak tayin edecekmiş... 7 Şubat 1992 günü görüşmek üzere beni davet etti... Zamanın Başbakan Yardımcısı (20.10.1991-11.09.1993) Erdal İnönü. Ama randevu günü Mevhibe İnönü vefat etti ve buluşma iptal edildi. Bir daha arayan soran olmadı. O sırada Mehmet Altan, Kültür Bakanlığı Başdanışmanı, Hasan Bülent Kahraman ise danışman (1991-1995)...

Hemşerim Fikri Sağlar’ı görürsem benim tayinimi neden çıkartamadı, kendisine soracağım.