Neden madencilerimizi Ankara’ya kadar yürütüyorsunuz
4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Roma İmparatorluğu’na başkentlik yapan İzmit’te zengin bir ailenin kızı olan Barbara, efsaneye göre putperestliğin egemen olduğu dönemde gizlice Hristiyanlığı kabul eder. O zaman cezası ölüm.
Barbara’nın babası Dioscorus, kentin ileri gelenlerinden biri. Barbara madencilerin çalıştığı bir mağaraya sığınır. Romalı askerler tarafından yakalanır, işkence edilir. Babasının önüne getirilir atılır. O da kılıçla kızının başını keserek öldürür. Dioscorus da tanrı tarafından cezalandırılır. Aynı gece onu da yıldırım çarpar ve ölür. Halk bunun bir işaret olduğunu düşünür.
Barbara artık bir azizedir. Azize (Santa) Barbara.
Madencileri ve yeraltında çalışanları korur.
İlkönce Anadolu’da, daha sonra bütün dünyada 4 Aralık Madenciler Günü olarak anılır.
İşte bizim bu yaşadığımız topraklarımız o kadar çok efsanelere kaynaklık etmiş, öylesine zengin ki… öylesine bereketli ki…
Yeraltı ayrı, yerüstü ayrı.
MADENCİLİĞİMİZ EN ESKİ MESLEKLERDEN
Türkiye, dünyanın en önemli maden yataklarına sahip. Linyit, taşkömürü, mermer, bor, kükürt, demir, boksit, manganez, tuz, cıva… Mutlaka hepsiyle ilgili binlerce yıl öncesine dayanan bir efsane vardır.
Madenciliğimiz de işte bir o kadar eski bir meslek.
Ormancılar gibi, tarımcılar gibi madencilerin de bu topraklara bağlılıkları, vatan sevdaları ondan mı acaba bu kadar güçlüdür.
VATAN TOPRAĞININ ONLAR İÇİN ANLAMI BAŞKADIR
Kökleri bu kadar derinde olduğu için mi...
Vatan toprağı onlar için başka anlam taşır.
Devletinin sedyesini kendi canından önde tutan can kardeşim.
Soma’da, 301 işçinin şehit olduğu maden faciasından sağ kurtulan madencim Murat Yalçın’ın sözlerini anımsıyorsunuz değil mi…
-Çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin!
Demişti…
İşte biz böyle bir mirasa sahibiz.
Böyle zenginiz.
Bu madenci zenginliği parayla, pulla, üç kuruşluk kârla ölçülebilir mi…
Geçen hafta pazar günü (1 Aralık) Yeni Ufuklar programında Çayırhanlı madencilerimiz konuğumdu.
MADENE İNEN İLK KADIN
Temmuz 1979. Türkiye İşçi Köylü Partisi’nin Milli Bağımsızlık ve Birlik gecesi için Zonguldak’taydık. Madene inen ilk kadınlardan biriyim. Yüreğimde yıllardır yerleri ayrıdır.
Çıkarken söyledikleri sözler hep kulağımda.
Bizle birlikte gelen madenci geri, işine dönecek. “Geçmiş olsun” diyor ayrılırken. Hani biz şehirliyiz de zor geldi de... ondan mı acaba...
Öyle bir yabancılaşmaya alınıyorum doğrusu. Aradan kaç yıl geçti. En ufak bir kaza bile olsa, hâlâ orada onlarla birlikte olurum, nefes alamam, tıkanırım.
“Yok” diyorlar “biz her gün çıkarken, âdettir birbirimize öyle deriz...”
Yıllarca bugün de sağ çıktık diye çalışan madenciler. İşte hele bu, beni nasıl etkiler... Nefessiz kalmak bir yana, katıla katıla ağlatır. Şuramdan hiçbir yere kıpırdamayan bir yumru…
(Bkz. (Şule Perinçek, “Öyle bir devlet olmalı ki... Kadınlar da madene inebilmeli”, Aydınlık Gazetesi, 25 Mayıs 2014, https://www.aydinlik.com.tr/haber/sule-perincek-oyle-bir-devlet-olmali-ki-kadinlar-da-madene-inebilmeli-178568)
O zamandır bu zamandır yazar, inceler dururum. Madenlerimizi nasıl geliştiririz, verimli hale getiririz, yeni teknolojiler nedir, kazalar nasıl önlenir…
İŞTE BU SESLER MECLİS’TE KÜRSÜYE ÇIKMALI
İşte şimdi Yeni Ufuklar’da sekiz aslan gibi madenci.
Hepsi için “Önce Vatan!”
Nasıl kıyıp da onları ta Ankara’ya kadar yürütüyorsunuz!
Haklı seslerini neden daha ilk baştan, Çayırhan’dan duymuyorsunuz!
“Madenlerimizin varlık satışını yapmayın, özelleştirmeyin!”
“Biz daha çok, daha çok çalışır, daha çok, daha çok üretiriz!”
“Kârı devletime kalsın!”
Diyorlar.
Başarıya ilk adımı attılar.
4 Aralık’taki varlık satışı 4 Mart’a ertelendi.
Yetmez!
Madencilerimiz “Bizleri ve kamu yararını yok sayarak alınan varlık satışı ve özelleştirme kararından acilen dönülmelidir. Bu bir hak mücadelesidir, işçinin ekmeğini, emeğini ve alın terini kimseye teslim etmeyeceğiz. Ülkemizin menfaati için, işçilerimiz ve bölge halkı için bu haklı mücadelemize devam edeceğiz.” kararındalar.
Ankara! Ankara! Duy sesimizi!
Bu ülke bağımsızlığını korumak için üretmek zorunda.
Üretecek ki başı dik yaşasın.
Kimselere avuç açmasın!
Üretmek için enerjiye ihtiyacımız var.
Kıymetli madenlerimiz yer altında neden yatsın, neden başka ülkelerden alalım…
Biz üretiriz.
Biz çok zenginiz.
Bilelim.
Bu sesler gün gelecek Meclis kürsüsünden yükselecek.
Davetimizdir!
Göreceğiz.