Neden Vatan Partisi?
Resmen dün açıklanmış olsa da 19 Mayıs 2015 günü Vatan Partisi’ne katıldım.
Neden?
Küresel bir tehdit altında yaşayan ülkemizin bu sarmaldan kurtulması için yeni bir kurtuluş mücadelesi vermesi gerektiğine inanıyorum.
Sorunlarımız birikmiş ve köklü çözümlere yönelmek mecburiyeti doğmuştur.
Sorunların temelinde, ülkenin bağımsızlığını kaybetmiş olması; halkın egemenliğini sağlayacak örgütlü yapının temellerinin zayıflatılması ve özgür düşünceli birey yerine biat kültürünün egemen kılınması olgusu yatmaktadır.
Bütün bunlar tersine çevrilmeden ülkenin yeniden ayakları üzerinde dikilmesi mümkün değildir.
Bunun için milli bir odağın teşkili zorunludur.
Bu odağın Vatan Partisi’nde oluşmakta olduğunu gördüm.
Bu kadro, Türkiye’nin geçmişiyle kavga etmiyor. O geçmişe sahip çıkmak gibi asil bir duruş sergiliyor. Cumhuriyet’i sahipleniyor ve onu daha ilerilere taşıma iradesi sergiliyor. Bundan dolayı Altı Ok’u sahipleniyor.
Bu kadro, ülkenin bekasını sağlama, halkın refahını artırma ve demokratik yaşamın kesintisiz sürdürülmesi ilkelerini hayatın merkezine koyuyor.
Bu kadro, milli tavır alıyor. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” diyerek, her türden etnik ayrımcılığa karşı eşitlikçiliği, Türk kimliğini, Cumhuriyet vatandaşlığını kararlılıkla savunuyor.
Bu kadro, “Yurtta sulh, cihanda sulh.” diyor. Bunun en temel taşının laiklik olduğunun bilincini taşıyor. İçeride de, dışarıda da mezhepçiliğin karşısına dikiliyor.
Bu kadro, toplumsal huzurun ancak çağdaş bir hukuk düzeniyle sağlanabileceğinin bilinciyle, bu hukuku hayata geçirmenin güvencesini veriyor.
Bu kadro, Mustafa Kemal’in aklı ve bilimi merkeze koyan yönetim felsefesinin devlette, toplumsal yaşamda ve eğitim sisteminde hâkim kılınmasını en doğru yol olarak görüyor.
Bu kadro, insanları tarikat mensubiyetine göre değil, liyakatine göre iş sahibi yapmayı esas alıyor.
Bu kadro, cebini doldurmanın değil, vatandaşın onurlu yaşamını garanti etmenin azmini taşıyor. O nedenledir ki, kimseye bedava bir şeyler dağıtmanın değil, herkesin emeğiyle hayatını kazanacağı ortamın yaratılmasının vaadini veriyor.
Bu kadro, inanç hürriyetine sonuna kadar sahip çıkarken din tacirlerinin yolunu kapatmanın sözünü veriyor.
Bu kadro, devletin bütün kurumlarının itibarını yeniden sağlayacağının güvencesini veriyor.
Bu kadroya katkı vermenin vicdani bir sorumluluk olduğundan hareketle katılma kararını verdim.
Bu kadronun “ben” değil, “biz” diyenlere ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için aralarına katıldım.
Bu işin zor olduğunu biliyorum. Zoru sevdiğim için geldim.
Bana güvenen insanları mahcup etmeme alışkanlığıma güvenerek geldim.
Hayatın insanlara bahşettiği en büyük varlığın sağlık, insanın hayata sunduğu en büyük değerin onur olduğuna inanarak geldim.
Bana kazandırdıklarından dolayı milletime olan borcumu ödemeye; bana, silah arkadaşlarıma, aydınlara, vatandaşlarıma verdiği eziyeti artık hiçbir kimseye veremesin diye, devletimi düzeltmek için çalışmaya geldim.
Atatürk’ü doğru anlayanların, onu sevenleri bir cephede birleştirme becerisi göstererek bütün sorunların üstesinden gelinebileceği vizyonuyla geldim.
KİTAPLAR
Saygın insanlar üretmeyi sürdürüyorlar.
“Bir Kumpas Şehidi: Albay Murat Özenalp” (V. Murat Tulga ve Bayram Ali Tavlayan, Alibi Yayıncılık, ) adını taşıyan ilk kitap, anılan yayınevinin sahibi iki Balyoz mağduru tarafından derlenerek Balyoz şehidi sevgili Murat’ın anısına adanmış. Ellerine sağlık. Emek verenlere şükranlarımızı sunuyoruz. Kitap, toplumsal vicdanın ayakta olduğunun en temel göstergesi olarak algılanmalı. Murat’ın saygıdeğer eşi Sayın Sema Özenalp, kitabı, 23 Mayıs günü saat 13.30-17.00 arasında TESUD Genel Merkezi’nde ( Selanik Cad. 34/6 Kızılay ) imzalayacaktır.
İkinci kitap, başkaları için adalet isteme asaletine sahip İzmir Latife Hanım Grubu’nun emeğiyle ortaya çıkmış: “Hüznün Adresi Sessiz Çığlık” ( Grup adına Baran Gürbüz-Pınar Yurdun, Manisa Ofset Basın Yayın Matbaacılık San. ve Tic. ) Ellerine sağlık. Tertip davalarla hapse atılan vatansever ordu mensuplarının Latife Hanım Grubu’nun yazdığı mektuplara verdikleri cevapların bir bölümünü içeriyor. Haksız ve hukuksuz bir şekilde içeri atılan arkadaşlarına mektup yazma cesaretini bile göstermeyenlere bu asil insanların medeni cesaretleri örnek oluşturmalıdır. Kendilerine müteşekkiriz.