Nemrut bilgesinden Keravnos’a selam var
Adıyaman'a girip de Nemrut'a tırmanıp o tanrı heykellerini görmemek olmazdı. Anlattılar da buraya alması uzun sürer. Kommagene Krallığı zamanında oraya büyük bir uygarlık kurmuş. Hiç savaş sevmemişler, yapmamışlar. Nitekim Adıyaman da bugün doğunun en sakin yerlerinden biri.
Neyse, ben ve Orhan Salkınaz, bize adeta rehberlik eden sevgili Bülent Oral ile Mustafa Akçan sabahın 6,5'unda yola çıktık. Saat 8 miydi neydi tırmanışa geçtik. Tepede tümülüs var, merdivenlerden çıktıkça uzaklaşıyor meret. Bir de rüzgar ver, dikkatli olmasak uçuracak aşağıya. Neyse ki polar montumu yanıma almışım.
Sağdan dolaştık, kral ailesinin ve kartal, aslan gibi evcil hayvanlarının heykellerine, hepsine hayran kaldık. Biz de neden ve kim tarafından yapıldığını çıkaramadık. Orhan Salkınaz'a sorarsanız "Valla satranç taşı bunlar" deyip duruyor. Evet de biraz büyük değil mi? "Yok ağabey, tanrılar oynuyor ya..." Dalga mı geçiyor, yoksa inanıyor mu bilmem. Sola dolaştık, rüzgar öyle bir ıslık çalıyor ki ben Kral Antiogos'un yanındaki kuytuya sığındım. Onlar biraz ötedeki kayanın kovuğunda sigara molası verdiler.
Nemrut dağının ulu bilgesi ile şöyle bir bakıştık, sonra gözlerimi dagdan uzaklara ufka çevirdim. Gerçekten ilahi bir manzara. Rüzgarın uğultusu mu bilemem, kulağıma bir fısıltı gelmiş gibi oldu... "Yaa, evet öyledir evlat..." Sağa baktım, sola baktım kimse yok. Bizimkiler de uzakta. "Yüce Kral sen mi konuşuyorsun, yoksa rüzgardan bana mı öyle geldi?"
"Nasıl istersen öyle kabul et. İnsanların hayal gücü sınır tanımaz."
Hazır ulu bilgeyi bulmuşken kendimi kaptırdım devam ettim. "Şu şike olaylarına ne diyorsun, buradan nasıl görünüyor. Tanır, bilir misin kahramanlarını?"
Fısıltı uğultu halini aldı. "Khalkedonya kahramanı Saint Keravnos'u kim tanımaz. Amma zor duruma düştü ha... Halikarnasuslu Zeus ona sahip çıkacağına neden çatıyor. Aslında o Zeus değil ya neyse. Peki Hippokratus olduğunu düşünen cengaver ne yapıyor. Zaten o da Hippokratus falan değil. Biz burada 2 bin beşyüz yıl önce 3 olimpiyat düzenledik. Siz o meseleyi de elinize yüzünüze bulaştırdınız. Kolezyumlardaki taraftarları fazla sıkıştırıyorsunuz, sonunda patlayacaklar. Söyle Saint Keravnos'a dayanabildiği kadar dayansın."
Birden arkadan gelen sesle 3 bin yıl sonrasına dönüverdim. "Hadi ağabey, uçak kaçacak" . Yüzlerine baktım, Antiogos ile aramızdaki sahbeti duymamışlar. İyi, yoksa kafayı yedi bu galiba diyeceklerdi. Ulu bilge ile birbirimize göz kırptık vedalaştık. Kimbilir o daha binlerce yıl kimlere öğüt verecek.