‘Normal’
Geçen günlerde Gavin O’Connor’ın yönetmenliğini üstlendiği, Ben Affleck ile Anna Kendrick’in başrollerinde oynadığı bir film izledim: “Hesaplaşma”. Film otizm-savant sendromu tanısı konan matematik dâhisi Christian Wolff’un (Ben Affleck) hayatını konu ediyor. Sıkılmadan izlenen, aksiyon ve macera türündeki bu filmden beklenmedik bir diyalog aklıma takıldı. Babanın çocuğun doktoruna sorduğu “Oğlum normal bir hayat sürebilir mi?” şeklindeki soruya doktor “Normali tanımlar mısınız?” yanıtını veriyor. Doktorun ironik sorusunun yanıtı verilmiyor tabii. İşin en çarpıcı yönü de bu: Yanıtını bulamayan bu soruda, engellilerin aslında gerçek dramı yatıyor. Beni bu yazıyı yazmaya yönlendiren bu soru, filmde yanıtsız kalmış olsa da engelli camiası bu sorunun cevabını yaşamlarının her anında aramaya devam edecek, kendilerine dayatılan cevapları, onları “anormal” ya da ucube olarak sınıflayan, hayatlarını hapishaneye çeviren “normalleri” kabul etmeyecek, kendilerini de kucaklayan bir “normal” tanımının hayalini kuracaklar.
EDİLGENLİK
Geçen haftaki yazımda bahsini yaptığım tanımlar üzerinden etiketlenen engelliler kafalarında binlerce yanıtsız soruyla suskunlar. Talep etmek bir yana, “bulduğunu” da kaybetmenin korkusu içindeler. Her anlamda dezavantajlı oluşlarının, dolayısıyla eğitimsizliklerinin, yoksulluklarının vs. farkındalar. Normalin dışına savrulurken üzerlerine yapıştırılan etiketler çok da acıtmıyor artık canlarını, acıyan yerler nasır tutmuş artık. Engelliler üzerine yapılan tartışmaların içerisinde engellileri görmek çok mümkün değil. Hak arama bilincinden yoksunluk, onları siyasetçilerin insafına teslim edip tepeden“nimet” diye sunulan ianeye itiraz etmeyi ayıp, suskunluğu erdem sayan bir ahlak anlayışı yaratmış, bu pasif, edilgen tutum yaşam biçimine dönüşmüş bir müddet sonra.
Arada bir, bazı aykırı sesler çıkmıyor değil tabii. Bunlar, bütün diğer etiketlerinin üzerine bir de “hadsiz” etiketi yiyip oturuyorlar. Ee, “normal”le baş etmek kolay değil, bir hayli emek, sabır ister, çok çalışmayı gerektirir… Amerika’da 1971’de CampJened adlı bir engelli kampında başlayan tartışma, küresel bir hak arama mücadelesinin fitilini ateşlediğinde, mesela bize ve bölgemizdeki diğer ülkelere bu uyanışın nasıl sirayet ettiğinden emin değilim.
Örneğin bizde de engelliler özellikle belediyelerin, sivil toplum örgütlerinin öncülüğünde tatile gider, kamp yapar, yer içer eğlenirler. Ama gidilen bu yerlerde sorunlar çok fazla konuşulmaz, böyle ciddi konuları açıp da bu güzelim eğlence havasını kimse bozmaya cesaret edemez. Belki bu türden birlikteliklerde dahi bir tartışma zemini yaratmak engelli camiasını daha aktifleştirecek bir zihinsel dönüşüm yaratabilir.
HAYALİ ÇITA
Bir engellinin, sistemin “normal” olarak belirlediği çıtaya ulaşabilmesi için üstün niteliklere sahip olması şart. Üstün yetenekli veya deha olmadığı için o çıtanın altında kalan büyük çoğunluğu topluma dahil edebilmekse ancak o hayali çıtayı ortadan kaldırıp herkesi kucaklayacak bir toplumsal düzenle mümkün olabilir. Engelli camiası da böyle bir düzenin hayalini kuruyor.