O ziyarete izni Tayyip mi verdi?
Barış Terkoğlu; 1 Kasım 2018 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazıda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş için şunları aktarıyor:
"...(Ali Erbaş) Cumhuriyet döneminde Kur’an yasaklandı diyor.
FETÖ’nün kurduğu Kültürlerarası Diyalog Platformunun Yönetim Kurulu Üyesi.
FETÖ’nün organize ettiği Abant Toplantılarının müdavimi.
FETÖ’nün, Kimse Yok Mu Derneği’nin etkinliklerinde baş aktör.
Fetullahçılar için sürekli olarak "Gönül Erleri" tanımlaması yapmış.
Ağabey dediği Prof. Suat Yıldırım, Fetullah’ın sağ kolu ve halen firari.
Sakarya Üniversitesi’nde Suat Yıldırım ve Adil Öksüz ile yıllarca beraber olmuş.
15 Temmuz ihanetinin başındaki isim Adil Öksüz’ün doktorasına olur veren adam..."
TAARUZ MU SEÇİM GÜNDEMİ Mİ?
Söyleyin böyle biri Tayyip Erdoğan tarafından Diyanet’in başına nasıl oturtulur?
Bu görüntü FETÖ ile AKP’nin nasıl iç içe geçtiğinin resmi değil midir?
İlaveten dün yazdık Diyanet İşleri Başkanı resmi kıyafeti ile Türkiye’nin en büyük değerine küfreden bir meczubu 10 Kasım arefesinde niçin ziyaret eder?
Dahası bu özel ziyareti neden basına duyurur?
Amaç acaba Atatürk’e karşı planlanan yeni bir taaruzu başlatmak mı yoksa ekonomik yıkımı gizleme ve mahalli seçim adına yapay gündem arayışı mı?
İki ihtimal da korkunçtur zira Diyanet İşleri Başkanı böyle şeylere figüran olamaz.
Üzgünüm ama Diyanet bugün milleti bütünleştiren değil, bölen bir görüntüdedir.
DERHAL GÖREVDEN ALINMALI
Dahası, iktidarın arka bahçesi ve hatta motoru işlevindedir.
O kadar ki camilerimiz artık AKP’nin seçim büroları gibidir.
İşte bu tablo hem ülkemiz hem inancımız adına alarm halidir ve bana Balkan Savaşı’nı çağrıştırıyor.
Siyasetin orduya girmesiyle yaşanan o malum facia, bugün siyasetin camiye ve Diyanet’e aleni sokulması ile daha büyük bir yıkımla karşı karşıyayız.
Açık yazacağım Ali Erbaş’ın başkanı olduğu Diyanet bugün kendini dindar değil ama dinci cephede konumlandırmış ve tartışmasız olarak taraftır.
Buradan hareketle Erbaş’ın derhal ama derhal istifası ya da görevden alınması her bakımdan zorunluluktur.
PARİS DÖNÜŞÜ BU SORU NİYE SORULMADI?
Bu yapılmaz ise Diyanet itibarını tümden yitirecek ve toplumun en az yarısı tarafından karşı cephe örgütü olarak algılanacaktır.
İlginç husus Tayyip Erdoğan’ın bu satırların yazıldığı saate kadar bu konudaki suskunluğudur.
Dikkat ettim, Erdoğan’ın Paris seyahatı dönüşü uçakta çok sayıda sözde gazeteci varken ve Erdoğan’a sorular sorulurken bu konunun gündeme gelmemiş olmasıdır.
Belli ki bu soru özellikle sorulsun istenmemiş ve gazeteci kılıklılar bu emre uymuştur.
Bu durumun açıklaması yoksa Erdoğan’ın bu ziyaretten önceden haberdar olması mıdır?
Söyleyin 10 Kasım arefesinde Fesli Kadir malum gibi bir isme, Diyanet İşleri Başkanı’nın böyle bir ziyareti Erdoğan’dan izin alınmaksızın olabilir mi?