ODTÜ’de iktidar kimde?
Siyaset biliminde iktidar kavramı, karşı taraf üzerinde “istemese dahi” itaat davranışı yaratabilme kapasitesi olarak tanımlanır. Bu tarifteki anahtar, rıza şartının aranmamasıdır. Nitekim karşı tarafın itaat etmeyi istemese bile itaat etmek zorunda kalmasının şartı zorun varlığıdır. Devlet düzleminde bakıldığında kolluk kuvvetleri bu zoru temsil eder. Zorlayıcı gücün varlığı, itaat davranışında rızanın varlığı şartını ortadan kaldırır. Sözgelimi kanunlara uymayan yurttaşlar karşısında devlet, bu insanların rıza gösterip göstermediklerine bakmaksızın elindeki kolluk gücünü kullanarak bu insanları itaate zorlar ya da istemeseler bile cezalandırır.
Açılışı siyaset bilimine giriş dersi ile yapmamın nedeni, Perşembe günü ODTÜ’de iktidarın el değiştirdiğine tanık olmamızdı. Rektörlüğün resmi açıklamasına göre, üniversitenin resmi toplulukları tarafından izinli bir etkinlik olarak düzenlenen 2. Savunma Sanayii Zirvesi, “resmi olmayan bazı grup ve topluluklar” tarafından engellendi. Rektörlük açıklaması “biz burada iktidar değiliz” demenin kibarcası oluyor: Resmi izinler veririz ama burada hangi etkinliğin yapılacağına resmi olmayan topluluklar karar verirler! İktidar ölçütüyle baktığımızda bu açıklamasıyla ODTÜ rektörlüğü kamuoyuna bazı resmi olmayan grup ve toplulukların “istemese dahi” itaate zorlayabildiği yönetilen konumda olduğunu açıklamıştır. Üniversite idaresinin böyle bir yönetilen pozisyonunu neden kabul etmiş olabileceğine baktığımızda, açıklamada şunu görüyoruz: İstenmeyen olaylar çıkabilirdi. Huzur ve güven ortamı oluşana kadar erteledik.
Rektörün ve yanındakilerin bilmediği şey, huzur ve güven ortamının tanımını iktidarın yaptığıdır. Yani Perşembe günü sizin istemediğiniz olayları çıkartabilen ve size etkinlik erteleten gerçek iktidar, hangi ortamın huzur ve güven ortamı olduğuna da karar verecek güçtür. Siz bu kafayla gittiğiniz müddetçe huzur ve güven PKK ve onun kuyruğundaki başıbozuk unsurların huzur ve güveninden ibaret olacaktır. Ülkenin başkentinde savunma sanayi kongresi toplanmasından huzuru kaçan ve kendini güvende hissetmeyen güçler, şimdi ODTÜ’nün bir huzurlu ve güvenli olduğunu düşünüyorlar. Bu “aman tadımız kaçmasın” kafasıyla siz bu etkinliği yarın da düzenleyemezsiniz. PKK’nın huzur ve güveni bozulur çünkü.
Ülkemizde Savunma Sanayii Zirvesi değil zirvelerinin toplanması gerekli. Bir avuç huzursuz başıbozuk dışında hem üniversite öğrencileri hem de savunma sanayisindeki gelişmelerle yakından ilgilenen aydınlar ve kamuoyu bu tür etkinliklerden yararlanmayı beklemektedir. TGB önderliğinde düzenlenen zirve, Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayisinde yaptığı ve hem milletimizde hem de dünya kamuoyunda ilgiyle izlenen savunma sanayi gelişmelerini ele almaya yönelikti. PKK’ya binlerce tır silah vererek besleyen ABD’yi rahatsız etmemesi beklenemezdi. Nitekim ortalığı karıştıran ve ODTÜ rektörlüğünün tadını kaçmasın diye ertelediği etkinlikte başıbozuk unsurlar basit birer aparattan ibaret. Esef verici olan şey, rektörlüğün ne ülkenin ihtiyaçları ne ona karşı mevzilenmiş güçler konusunda hiçbir bilinç, hazırlık ve duyarlılığı paylaşmadığını dolayısıyla iktidar iradesi gösteremediğini öğrenmek oldu. Bir zamanlar Darülfünun da yanı başında Cumhuriyet kurulur, Türk toplumu bir çağdan başka bir çağa geçerken fildişi kulesinde ezberlerini temrin etmekle meşguldü. Her dönem böyle zamanın dışına düşmüş insanlar olabiliyor.
Fakat her stratejik dönem, kendi ihtiyaçlarını tarif eder ve o ihtiyaçlara uygun kadrolarla amaçlarına ulaşır. Bugün Türkiye’nin savunma sanayisindeki atılımları sürdürebilmesi, toplumda milli irade ve bilincin diri tutulduğu bir kültürel atmosferin varlığı ile tamamlanmalıdır. Bir etkinliği yapıp yapamayacağını resmi olmayan grupların istenmeyen olaylar çıkarma ihtimaline terk etmiş, huzur ve güveni onların tarif etmesine izin vermiş bir iradesizlik ile hangi stratejik hedefe varabiliriz ki!