24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Öğrencilerle ‘Dil Hurafeleri’ni konuştuk

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

A+ A-

Öğrencilerle konuşmalar yapmak için bizi zaman zaman okullara çağırırlar. Bu davetler genellikle de kolejlerden gelir. Sanki kültürel etkinlikler yalnız kolej çocuklarının hakkıymış gibi. Devlet okulları, halk çocukları ülkenin sanatçısından, yazarından uzak tutulur nedense?

Bu ters anlayışın farkında olan eğitimciler de var kuşkusuz. DTCF’den öğrencim, yazar Müslüm Kabadayı bu eğitimcilerden biri. Arkadaşlarıyla birlikte Ankara’da “Bağlaç” adını verdikleri güzel bir dergi de çıkarıyorlar. Edebiyat öğretmeni olarak görev yaptığı Dikmen Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’ne zaman zaman yazarları çağırıp imza günleri düzenliyorlarmış. Okul müdürü Sayın Gencay Kaya’nın gayretiyle okulun alt katındaki kazan dairesini konferans salonuna dönüştürmüşler. Benden önce başka yazarlar da gelmiş. Şimdilerde “varoş” diye küçümsenen bu eski gecekondu mahallelerinde bu okulların birer kültür kurumlarına dönüşmesi, çevreye ışık tutması çok önemli... Çok geçmeden bir davet de gene eski bir gecekondu mahallesi olan Şafaktepe’den, Cumhuriyet Anadolu Lisesi öğretmenlerinden geldi. Okul müdürü Sayın N. Bölükbaşı’yla, öğretmenler Ozan Bey’le, Gökhan Bey’le yaptığımız söyleşiden anlıyorum ki, halk çocuklarının okuduğu bu yoksul semt okulunu seçkin kolejlerle yarıştırmak için çaba gösteriyorlar.

İşte ben bu tür okullarda konuşmayı daha çok seviyorum. Dikmen, Şafaktepe derken, kim bilir belki biraz ötedeki, benim çocukluk ve gençlik yıllarımın geçtiği Akdere gecekondularında bir okulda da aynı heyecanı yaşarım.

Dikmen’de konuşma konum olan “Dil Hurafeleri”ne geçmeden önce, benim romanlarıma, öykülerime yansıyan gecekondulardan söz ettim biraz. Çocukluk, gençlik yıllarımdaki gözlemlerimi anımsadım, duygulandım da...

Yorgun argın akşam işinden dönen babaları bazen evde bir sürpriz bekleyebilir. Örneğin çocuklardan biri hastalanmıştır ya da ne bileyim, elektrik, su vb. faturalardan biri fazla gelmiştir. Bunlar her yerde, her semtte, her mahallede olabilir. Ya da çocuğu bir yaramazlık yapmıştır, komşunun camını kırmıştır, arkadaşıyla dövüşmüştür vs. Zengin fakir her ailede, her semtte olur bunlar. Yalnız bir şey var ki, bu yalnız gecekondu mahallelerinde yaşanır. Akşam her şeyden habersiz, yorgun argın işinden dönen baba, bütün eşyası dışarıda, yıkılmış, duvarları dümdüz edilmiş bir evle karşılaşabilir. Bir enkaz yığının başında çocuklarını ağlaşırken bulabilir. O yıllarda telefon da yoktur, kendisine haber verilememiştir, tam bir şoktur yaşanan. Allak bullak olur adamın yüzü. Bu mahallelerde böyle çok babalar yaşamıştır. Çocukluğumda tanık oldum, biliyorum, bana May ödülünü kazandıran “Toprak Kovgunları”nda, Lions ödülünü kazandıran “Çürük Kapı”da, “Veresiye Defteri”nde anlattım bu babaları, bu yıkımları.

Sanatsal etkinlikler yalnız kolej çocuklarının değil, bu mahallelerde yetişen çocukların da hakları. Her iki okulda bunun bilincinde olan eğitimciler görmek beni mutlu etti.