Okullar açıldı (2)... 42 yıllık deneyimlerim
Okullar açıldı, tüm velilerin isteği çocuklarına en iyi eğitimi ve geleceği sağlamak… Yaşamımın 42 yılını hem hoca hem anne hem de bir eğitim yöneticisi olarak geçirirken biriktirdiğim deneyimlerimi burada kısa kısa anne-babalarla, çocuklarına en iyiyi sağlamaları için paylaşmak isterim…
Çocuğunuzu mutlaka kahvaltı yaparak okula yollayın ve kahvaltıyı birlikte yapın.
Evden çıkarken mutlaka öpüp, güler yüzle, sevgiyle uğurlayın.
Çocuğunuz üniformasını giyerken siz de giyinin, o okula giyinip giderken karşısında güzel bir örnek olun, karışık taranmamış saç ve pijamalı bir anne-baba çocuğun moralini bozmasın.
Güne bu şekilde mutlu, derli toplu, ailesinin olumlu desteğiyle başlayan çocuğun günü iyi gider, başarılı olur. Tersine, anne veya babası yatakta, kahvaltısız veya anne-babadan biri kalkmış ama zoraki kalkmış gibi gecelik, taranmamış saç ile dağınık bir görüntü çocuğa olumlu bir ileti vermez. Çocuk güne motivasyon ile başlayamaz.
Çocuğunuz okula gitti. Akşam eve gelince derli toplu ve huzurlu, kavgasız bir ev ve sıcak yemek onun başarısına destek olur.
Ödev: mutlaka günü gününe yapılmalı ama ödevi çocuk yapar, anne-baba değil. Ödevini yapmayan çocuk çok başarılı olamaz. Anne babanın yaptığı ödev de çocuğu başarılı yapmaz, yalnızca öğretmeni ve çocuğu kandırır.
Ödeve yardım: ara sıra tamam ama çocuk sürekli ve düzenli anne-baba, özel öğretmen vb gibi birisinden yardım alırsa tembelliğe başlar, dersi derste dinleyip öğrenmek yerine dinlemez ve öğrenmeyi erteler. Sırtını kendisine değil, özel öğretmene dayar. Oysa en iyi özel öğretmen bile ders öğretmeni kadar yardımcı olamaz. Yetişkin yaşamda sırtını kendisine dayamış kişi başarılı olur, başkasının desteğini beklemez.
Unutmayın, öğretmeni kandırma diye bir şey yoktur, kendini kandırma vardır. Ödevi çocuk kendisi yapmadıysa, günü gününe öğrenmediyse kalıcı öğrenemez. Oysa günlük öğrenme, bir duvar inşa etmek gibi, tuğlaları adeta üst üste koyma, yıllar içinde tam öğrenme, üniversite sınavında ve meslek yaşamında başarı getirir.
TV: salonda bir tane yeterlidir, hatta hiç olmasa da olur ve TV izleme bir aile etkinliği olduğunda keyiflidir, çocuğun odasında özel TV yalnızca onun derslerini ihmal etmesine ve şımarmasına yardımcı olur.
Bilgisayar: sosyal medya, vb çok zaman tüketimine yol açar, ölçülü kullanmak, bu bilinci çocuğunuza vermek kalıcı başarı getirir. Sosyal medya birçok zaman gösteriş, yalnızca mutlu gülümsemeler, seyahatler, partiler yansıtır oysa yaşam yalnızca seyahat ve parti değildir. Bir çocuk/ergen bunlara özenip çok mutsuz olabilir.
Cep telefonu: pahalı akıllı telefonlar maalesef ilkokul seviyesine kadar indi ancak gerekli değil. Olabildiğince ertelemekte, bu konuda diğer velilerle birlikte anlaşıp hareket etmekte çok fayda var. Bazı ülkelerde okula cep telefonu getirmek yasaklandı. İyi bir adım.
Öğretmene müdahale: Günümüzde çok yaygınlaştı, çocuklar öğretmeni anne-babaya hemen şikâyet eder, anne-baba da hemen Milli Eğitime şikâyet eder oldu. Bu hızlı ve çoğunlukla gereksiz şikâyet zinciri çocukları aşırı şımartmaya, onlara zarar vermeye, öğretmenleri de kayıtsız kalıp eğitimcilik görevlerini şikâyet edilmemek için yapmamaya itti ki bu çok hassas bir konu, haftaya daha geniş değineceğim.
Çocuklarımızı yarış atı haline getirmemek, aşırı hırs, gösteriş, onları diğer kardeşlerle ve başkalarıyla yarıştırmamak demek. Bunlar oldu mu mutlu ve kendisiyle barışık çocuk zaten başarılı oluyor…
Çocuk yetiştirmek bir sanat, onların en büyük gereksinmesi anne-baba sevgisi ki bu onlarla zaman geçirmek, birlikte kahvaltıdan birlikte hafta sonu gezisi yapmaya bol birlikte olmak demek, düzenli bir yaşam, iyi örnek olan, olumlu, şefkatli ebeveynler demek, onları ihmal edip sonra şımartmak değil. Önümüzdeki haftanın konusu…
Unutmayalım ki, mutlu ve huzurlu çocuk okulda, hayatta başarılı oluyor, baskıyla, hırs içinde yetişmiş çocuk değil…