Olacak O Kadar
Güldürücümüz nerede acaba,
Nereye gitti evimizin güldürücüsü?
Haber gönderin neşemizin pirine:
Ahali girdi birbirine, orta direk bel verdi,
Halk bağlandı, kazıklar yağlandı,
Başımız dertte, gönlümüz kasavette...
Gelsin bizi güldürsün, güldürüp öldürsün.
Nerede bizim güldürücümüz baba?
Yalakalar, salakalar omuz omuza,
Şürekalar, sarakalar domuz domuza,
Fakat güldürücümüz ortada yok.
Güldürücümüz nereye gitti acaba?
Güldürücümüzü bulup getiren yok mu,
Bir tek güldürücü bize çok mu?
Yahu nereye gitti bizim maya çalanımız?
Ata binemeyen, inemeyen burada,
Nerede bizim eşeğe ters binenimiz?
Verin bize kendi güldürücümüzü,
Nerede nur yüzlü Nasrettin Hocamız?
Dinci burada, cinci, hamamcı burada,
Levazımcı, neme lazımcı burada,
Bir güldürücümüz ortalarda yok baba.
Hani bizim komiğimiz nerede?
El alem iyi kötü yerli yersiz yerinde:
Talkımcı burada, takım taklavatçı burada,
Susturucu, kan kusturucu burada.
Gel gör ki güldürücümüz yok,
Ağzımızın tadı kaçtı, rezil olduk baba!
Güldürücümüzü bulup getirsinler,
Versinler bize bizim kaya tuzumuzu.
Versinler bize özümüzü, kozumuzu,
Nereye gitti kendi güldürücümüz acaba?
Küstürdük mü, gücendirdik mi,
Öldürdük mü ulan bizim güldürücümüzü?
Nerede Azrail’e dayak atanımız?
Bizim öz be öz Keloğlanımız nerede?
Verin narekemizi, çiftenağramızı,
Bulun kavuklumuzu, pişekarımızı baba!
Getirin bize, bizim Dümbüllümüzü.
Ne bok yiycez, kaldık mı güldürücüsüz?
Gaz ortada, saz ortada, poz ortada,
Katilin alası burada, zalimin lalası burada.
Anasının örekesi, terekesi ortada,
Ama görünürde güldürücümüz yok baba.
Gelsin perdeyi yıkanımız, yırtanımız,
Güldürücümüz göstersin gücünü.
Nerede bizim delibozuk Karagöz’ümüz?
Güldürücümüz çıktı geldi son haddimizde.
Diz vurdu, halkın selamına durdu,
Pos bıyıklarını bir oynattı, iki oynattı.
Alemi bir güzel güldürdü, çatlattı, patlattı,
Safi balı tülbentten süzdü, süzdürttü.
Kara kaşlarını bakışlarına bir indirdi,
Canavarı yedi, ejderhayı Atlantik’e fırlattı,
Zalimi yukarıdaki yağlı kazığa atlattı,
Anayı babayı, çoluğu çocuğu rahatlattı.
“Olacak o kadar,” dedi, gitti!
Bütün salonlarda halkoylamasına geçildi,
Köy sahnesi, kent sahnesi, ev sahnesi,
Herkes seçime ciddiyetiyle katıldı:
Levent Kırca geçerli alkışların hepsini aldı!
Her kime kim komiklik bağışlana,
Dertleri bitire, ışığı karanlığa yağışlana.
Gönüllerde şeker çiçeği gibi bite,
Miski amber gibi tüte, güllene gümüşlene.
Ustaların huzursuz huzurunda,
Hüseyin Haydar bağışlana...
Yaktı gülüm helvayı, tenceresi taşlana!
* Ülkemizin yetiştirdiği, gülmecenin en büyük ustalarından, ölüme ve hükümetlere meydan okuyan, Sevgili Ağabeyim Levent Kırca’nın hastalık sürecinde, 67. yaş günü için yazıldı...
Büyük ustayı sonsuzluğa göçüşünün
3. yılında saygıyla anıyorum.