01 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ön yargılara direnmek!

Bülent İnce

Bülent İnce

Eski Yazar

A+ A-

Odamdayım; çalışıyorum. Bir an çalan telefonun sesiyle irkildim. Telefona derneğimizde gönüllü olarak çalışan bir arkadaşımız bakıyordu. Konuştuktan sonra ahizeyi bana uzattı, keyifliydi. Bir işyerinde insan kaynaklarından sorumlu kişiydi arayan. Çalıştığı işyerinde iki engelli vatandaşı istihdam edeceklerdi, onun için arıyordu. Sevindim. Telefonu getiren arkadaşın da neden sevindiği anlaşılmıştı böylece. İşe giren her engelli arkadaşımız bizim için sevinç kaynağı idi. Çalışmamızın büyük bölümü engelli istihdamına dönük faaliyetlerle geçiyordu. Çalışan her engelli özgürlüğüne kavuşan, kendi ayakları üzerinde duran, kimseye el avuç açmadan yaşamını rahatlıkla sürdürebilen bir bireydi artık. Bundan dolayıdır ki, birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız buna benzer durumlarla karşılaştığında mutlu oluyorduk.

Özellikle özel sektörün engelli istihdamına karşı isteksiz, mesafeli yaklaşımını bildiğimiz için, bizi bu tip durumlar hem şaşırtıyor hem de sevindiriyordu. Arayan kişi kibardı, alçak gönüllüydü ve çok rahattı; ses tonundan ve konuşma biçiminden böyle anlaşılıyordu en azından. Derneğimizi tanıdığını, takdir ettiğini söylüyordu ve çalışmalarımızdan da övgüyle bahsediyordu. Kendi işyerlerinin de engelliler konusunda son derece duyarlı olduğunu ve sosyal sorumluluğa ne kadar çok önem verdiğini belirtiyordu. Şirketlerinde bizim önereceğimiz iki tane engelli vatandaşı istihdam edeceklerini, bütün sosyal haklarını da vereceklerini, bu kişilerin maaşlarını bankadan alabileceklerini söyledi.

O konuşurken bir sivil toplum kurumu olarak yaptığımız çalışmaların ne kadar etkili olduğunu da anlıyordum bu örneklerle. Örgütlü toplum olmanın gücüydü bu. Derken adam ”işyerine gelmelerine gerek yok” deyiverdi. Bir an şaşırdım. Neden diye sorduğumda, iyi niyetini biraz daha yukarı çeker bir tonda, işyerine gidip gelmelerdeki yorgunluklardan bahsetti. Sonuçta engelli idi bunlar. O an dondum kaldım. Damarlarımdaki bütün kanın çekildiğini hissettim. İşyerinde engelli görmek istemiyorlardı bunlar anlaşılan. İçimde o an bir şeyler koptu. Sebebini sormadım, soramadım, biliyordum… Konuya şahit olan arkadaşlarımız vardı. Yaşadıkları buna benzer olayları anlatırlardı, konuşurduk. Ama şimdi İlk defa kulaklarımla duyuyor yüzüme karşı söyleniyordu. Bunları söylerken hiç tereddüt etmemişti firma yetkilisi. Sözünü bir gram bile sakınmamıştı. Kafamda tarif edemediğim şeyler uçuştu. Bir yıldız ateş parçası oldu yüreğimi yaktı. Engelli vatandaşımızı çalışma ortamında görmek istemiyorlardı. O, işyerinin estetiğini bozabilir, diğer çalışanların iş yapma arzularını sarsabilir, üretim sorunu bile yaşatabilirdi işyerine. Maalesef böyle düşünülüyor, böyle algılanıyordu bir kısım işyeri sahiplerince.

ZORUNLULUK

Engelliler adına en azından son dönemlerde birçok şey iyiye gidiyor derken (2005 yılında engelli yasası çıkmış, evde bakım hizmeti başlamış, erişim sıkıntısı ile ilgili yasal düzenlemeler getirilmişti) bu ve buna benzer yaşadıklarımız tam bir hayal kırıklığı yaratıyordu. İş gücü piyasası hiçbir zaman engelli istihdamına sıcak bakmamıştı. Gerçekte firmalar tarafından aranmamıza neden olan şey, elli kişinin üzerinde personel çalıştıran işyerlerinin üç tane engelli çalıştırma zorunluluğu idi. Aksi durumda yüksek oranda ceza uygulanıyordu. Bu ve buna benzer ceza ve kota uygulamaları ile ancak engellinin üretime katılması sağlanıyordu.
Hayatımızın her alanında bizi kuşatan ön yargılar-yanlış anlamalar engelliler söz konusu olduğunda iki kat artmakta ve engellilerle ilgili bakış açımızı da belirlemektedir. Engellilerin işgücü piyasasına girmekteki en büyük sorun erişim güçlüğüdür. Örgün ve mesleki eğitim ile gerekli finansal kaynaklara erişim konusundaki dezavantajlar, engellilerin işgücü piyasasına dahil olmaları önündeki belli başlı engeller olarak görülmektedir.
Erişim güçlüğünü pekiştiren bir diğer faktör de özürlülerin yetenekleri ve performansları gibi konulardaki yaygın yanlış anlamaların-önyargıların varlığıdır. Özürlü çalışanın diğer çalışana kıyasla daha düşük üretkenlikle çalışacağı şeklinde özetlenebilecek bu yanlış yargılar, sadece dışarıda değil çoğu durumda özürlü işgücünün kendi hanesinde de gözlenebilmektedir. Tam da bu yüzden özürlülerde özgüven kaybı ortaya çıkmakta, bir iş yapmak ve çalışmak hususundaki beklentileri zedelenmektedir.

İletin yayımlayalım: Tüm engellilerin, engelli yakınlarının, engellilerin sorunlarına çözüm arayan kişi ve kurumların katkısını bekliyoruz.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları