19 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Öncü, cesur ve yalnız

Hüseyin Vodinalı

Hüseyin Vodinalı

Eski Yazar

A+ A-

Tarih 1843...

Viyana Hastanesi.

Hastaneye kaos hakim.

Doğum yapan her beş kadından biri, “lohusa humması” denen hastalıktan ölüyor.

Tıp bilimi, henüz mikrop, virüs ve bakterileri bilmiyor.

Hastane profesörleri, ölümlerin çokluğunu ebe ve asistanların uğursuzluğuna bağlama cehaletinde.

Bir dahi, bütün bu olanlara karşı çıkıyor.

Macar kökenli Doktor Ignaz Semmelweis, profesörlerle aynı fikirde değil.

O, doktorların, hastaları veya kadavraları kesip biçtikten sonra, ellerini hiç yıkamadan doğumhanelere girip çıktıkların görüyor, hatta bir doktor arkadaşının bu yüzden hayatını kaybetmesine tanık oluyor.

Bağlantıyı kuruyor ve kendi bölümünde, tüm doktor ve doktor adaylarının doğumhanelere girmeden önce ellerini kireçli su ile yıkamalarını istiyor.

Bu küçük istek, kısa zamanda etkisini gösteriyor ve lohusa hummasından ölüm oranı, çok aşağılara düşüyor.

Hatta 1848 Mart ve Ağustos ayında hiç ölüm olmaz.

Ancak hastanenin ileri gelen profesörleri, başarısıyla öne çıkan Dr. Semmelweis’i çekemez.

Macar kökenli oluşunu da kullanarak onun bir doktor değil bir şarlatan olduğunu etrafa yayarlar.

Doktorlar Düzeni Konseyi hemen bir mahkeme kurup, Semmelweis’i Viyana Hastanesi’nden kovar.

Bu dahi doktor yaklaşık bir yıl işine geri dönmek için savaşır ama kimseyi ikna edemez.

Daha sonra memleketi Macaristan’a gider ve orada yalnızlık ve yoksulluk içinde henüz 47 yaşında hayata gözlerini kapar.

Biz o dönemki yobaz ve fesat profesörlerin hiç birinin ismini bilmiyoruz ama Dr. Ignaz Semmelweis’in ismi bugün tıp tarihinin altın sayfalarına yazılıdır.

Bu vakayı aktaran ünlü yazar Jonathan Swift, “Dünyaya gerçek bir dahi geldiğinde, onu şu işaretten tanıyabiliriz; bütün ahmaklar ona karşı birleşmişlerdir” der.

İskenderiyeli Hypatia, Hezarfen Ahmet Çelebi, Bruno, Galileo, İbni Sina, Ömer Hayyam, Mozart, Beethoven, Çinli Müslüman Amiral Zeng He, Nizamülmülk, Mithat Paşa ve hatta Atatürk.

Tüm bu dâhiler, yaşadıkları zaman diliminde kıskanılmış, anlaşılmamış, dışlanmış, ambargo konmuş, pusu, tuzak, komplo ve entrikalara kurban gitmiş.

Çağlarının ötesinde olmanın, bilim ve insanlığın aydınlığına hizmet etmenin bedelini ağır ödeseler de tarihe kazınmışlardır.

Doğu Perinçek de Jön Türk ve Kemalist aydınlanma geleneğinden gelen Türk devrimcilerinin son kalanlarındandır.

Ezilen halkın, mazlum milletlerin öncüsü olmak için ikbali, parayı ve şan şöhreti umursamayan Türk devrimci geleneğidir bu.

Doğu Perinçek de hayatını, hepsi de birbirinin kötü yavrusu olan kapitalizm, emperyalizm ve faşizm ile mücadeleye adamış.

Cumhuriyet aydını bir Kemalist Devrimci.

O hep ezilen halkların, işçilerin, topraksız köylünün, 12 Eylül faşizminde ezilen Kürtlerin, yok edilmeye çalışılan Atatürk Cumhuriyeti ve onun ordusunun yanında olmuş.

NATO’cu, IMF’ci sömürgen Atlantik çağının bittiğini en önce o haber vermiş.

Üniversitede devrimciyken de halkından yeterli desteği bulamamış, Ermeni soykırımı yalanını çürütürken de öyle.

Sadece bir avuç öncü aydın kitle yanında olmuş.

Hep örgütlü ve partili olmuş.

Deniz Gezmiş’in yakalanınca ilk aradığı kişi.

12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 1990, 1999, 2008 FETÖ-CIA tertibinde 15 yıl hapis yattı.

Kendi deyimiyle, ‘40 yılda 5 kuşakla hapis yattı’.

Ona rağmen asla küsmedi.

'Bu halktan hiç bir şey olmaz' demedi.

Ekonomik baskı altındaki insanların sistemin dışına çıkamadığını iyi biliyordu.

Siyasi ‘Yalnızlığı’nı devrimcilikle kabullendi.

Ama hep insan çoğalttı.

Kıbrıs Kahramanı Rauf Denktaş, siyaset bilgesi Hüsamettin Cindoruk, MHP’li vatansever isimler, DEV-GENÇ kuşağı, ışığı alınlarında ilk hisseden sanatçılar, yazarlar, bilim insanları, gazeteciler, Apo’yu sorgulayan komutanlar, Apo’yu yargılayan hakimler, savcılar, Türkiye’nin öncüleri Kemalist gençler hep yanına geldi.

Vatan mücadelesinde ona destek verdi.

Amerikancı Mafyokratik Sistem’in iktidarı da, muhalefeti de, medyası da onu sevmedi.

Amerikancı NATO'cu sağcısı, solcusu, PKK'lısı, FETÖ'cüsü farketmedi, nefret ettiler.

Niye sevsinlerdi ki?

Tamamen onlarla savaşıyordu.

Perinçek bugün 76 yaşında ve hâlâ mücadelenin ön saflarında.

Kemalist Avrasya bayrağını hâlâ o taşıyor.

Aynı Semmelweis gibi o da bugünün değil, yarının adamı.

Ama çok önemli bir farkı var Semmelweis'ten. Yanında Türkiye'nin en kaliteli ve fedakar aydın kadrosu var. Yurtsever gençler var. O kadar da yalnız değil yani.

Cumhuriyet’imizi yeniden kurmak için programı hazır.

İç siyasette laik, demokratik, sosyal hukuk cumhuriyeti, dış siyasette Avrasya ve Batı Asya İşbirliği, ekonomide üretim ve hakça paylaşım.

Perinçek için imza vermek her yurttaşın, her yurtseverin görevidir.

Özellikle de CHP’lilere sesleniyorum.

Atatürk’ün 6 Oku'na gerçekten sahip çıkan tek isim olan Perinçek’e imza verin.

Eğer Perinçek ilk tura katılırsa seçim ikinci tura kalacaktır.

Katılamazsa büyük ihtimal Erdoğan ilk turda seçilecektir.

Oyunu bozun, imzanızı verin!