Önümüzde duran görev
Bütün okurlar, iktidarın ülkeyi getirdiği noktanın bilincinde. Bu nedenle 12 yıldır yaşananlara ve ulaşılan iflas haline değinmeyeceğim. Bu Bayram gününde bunlarla sizi meşgul etmeyi uygun bulmuyorum. Zaten mevcut hali tasvirden gayri bir işlevi olmaz bunları tekrarlamanın. Halkın giderek umutsuzluğa sürüklendiği koşullarda, bu tür çözüm ışığı taşımayan tespitleri yinelemenin hiçbir yararı yok.
Bir kavşağa geldik. Buradan ya bir çözüm umudu doğuracak ve kararlılıkla ardından gideceğiz ya da halimize sızlanmayı sürdüreceğiz. Bu ikinci tercih, önümüzdeki dönemde, şikâyetçi olduğumuz konuları azaltmayacağı gibi arttırıcı özellik kazanacak. O halde önümüzde takip edilmesi gereken tek istikamet var.
ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAK
Hannibal’in dediği gibi, zaman “Ya bir yol bulma ya da bir yol yapma” zamanıdır.
Bu yolu yapma görevi, tarihi bir sorumluluk olarak, vatanseverlerin üslenmekten kaçınamayacakları özelliktedir.
Ülkeyi yeniden yaşanılabilir kılmanın başka çaresi yoktur. Hepimiz elimizi taşın altına koymak zorunlu tercihiyle karşı karşıyayız. Yolu yapmanın zorluğunu dikkate alarak ama bu zorluklardan yılmadan yola çıkmak mecburiyeti vardır.
Milli Kurtuluş İçin Öncüler Deklarasyonunu bunun ilk ve en önemli adımı olarak görüyor ve bütün varlığımla destekliyorum.
TEZKERENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
TBMM, TSK’nın yurt dışı görevler üstlenmesine ilişkin Tezkereyi kabul etti. Doğru bir tavır alındığını düşünüyorum. Çünkü gelinen noktada, ülkenin bekasına yönelik bir tehditle karşı karşıya kalınmıştır. Bu durumun yaratıcısı AKP iktidarıdır. Bakalım üstesinden gelen de kendisi olabilecek mi? Bunun anahtarı Suriye’de Esad rejimiyle işbirliğidir. Eğer TSK Suriye’nin ordusuyla eşgüdüm içinde çalışabilecek siyasi direktifle harekât yapabilirse başarılı olur. Yok, eğer Esad rejimini hedefleyen bir tutum sergilenirse, ülke için yıkım, iktidar için başarısızlık kaçınılmaz olacaktır.
Bu tezkerenin bir işlevi de “Açılım”ın kaderi üzerine yapacağı etki olacaktır. Açılım ya tamamen sona erecek ya da Kürdistan’ın kurulması için bir köşe taşı daha yerine konacaktır. Bunu zaman gösterecektir.
ONURLU BİR TUTUM
Uzun zamandır ilk defa subay onurunun ne olduğunu ve ne olması gerektiğini sergileyen bir tutuma tanıklık ettik. Bu tavrı takınan subay arkadaşımı yürekten selamlamanın iç huzurunu duydum. Bu huzur veren tutum sahibi subayın Genelkurmay Başkanı tarafından ivedilikle ödüllendirilmesi de başlı başına bir mutluluk kaynağı oldu.
Subay her şeyini kaybedebilir. Vatanı için canını vermekten çekinmez. Ancak kaybetmeyeceği tek şey onurudur. Kendisi izin vermezse kimsenin elinden alamayacağı tek varlığı. Böylesine gurur okşayıcı bir duyguyu yaşattığı ve yüzyıl öncesinin Yüzbaşı Selahattin’ini, Kıbrıs Harekâtı’nın Teğmen Muzaffer Tekin’ini hatırlattığı için bu ismini bilemediğim onur timsali üsteğmeni saygıyla selamlıyorum.
Kurban Bayramınızı kutluyorum.