Oppenheimer ya da 'American Prometheus'
Christopher Nolan’ın eleştirmenlerden tam not alan filmi Oppenheimer gösterimde. Filmde “Atom Bombası'nın Babası” ünvanlı fizikçinin gözünden anlatılıyor. Yönetmenin vurguladığı gibi Oppenheimer beyaz perdede Yeni Dünya’nın Çelişkili Prometheus’u olarak karşımıza çıkıyor.
Oppenheimer, ABD’de II. Dünya Savaşı’ndaki nükleer silah projelerinde görev aldı. Los Alamos Laboratuvarı ve Manhattan Projesi’nde çalıştı.
Hidrojen Bombası’nın yapımına karşı çıkması üzerine ABD hükümeti yetkilileriyle arasında anlaşmazlıklar çıkınca 1954’te güvenlik onayı elinden alındı. Komünizmle olan ilişkisi hep sorgulandı. Peki Nolan’ın gözünden Oppenheimer’ın amacı neydi?
Kai Bird ve Martin J. Sherwin’i Amerikalı Prometheus kitabını kaynak alan Nolan, bu filminde ABD’nin en büyük katliamı olan Japonya’ya atılan Atom Bombası'nın hikâyesini olayın merkezinde yer alan Oppenheimer’ın gözünden anlatıyor.
BİR BİLİM ADAMININ HİKAYESİ BÖYLE OLUR
Filmde hemen hemen birçok sahnede Oppenheimer’ın Atom Bombası’nı caydırıcılık olarak gördüğü ve “Dünya barışını sağlayacak ve caydırıcı özelliğiyle tüm savaşları bitirecek bir bomba” olarak tahayyül ettiği vurgulanıyor.
Örneğin, bir konuşma sahnesinde Oppenheimer’ın kürsüye çıktığı anda bir kız çocuğunun çığlık atması, yaralı yüzler görmesi onun çelişkili tutumunu gösteriyor.
Strauss’la husumetinin sebeplerinden birisinin de Hidrojen Bombası'nın yapılmasına karşı çıkması olarak gösteriliyor. Çünkü Oppenheimer’a göre bomba yapımı devam ettikçe Sovyetler de üretmeye devam edecektir.
Öncelikle Nolan’ın sinematografik açıdan harika bir iş çıkardığını belirtelim. Oppenheimer’ın çelişkili yönü, sola olan ilgisine rağmen ABD politikalarını savunmaktan, Atom Bombası'nın yol açacağı sıkıntıları az çok görmeye başlamasına rağmen yine de vazgeçmemesi vs. Cillian Murphy ve Robert Downey Jr. Harika bir iş çıkarmış diyebiliriz. Bir bilim adamının hikâyesi böyle olmalı gerçekten de.
MİTOLOJİYİ YENİDEN ÜRETMEYİ SEVİYORLAR
Ne yazık ki Nolan’ın bilerek ya da bilmeyerek üzerini örttüğü bir konu var:
Oppenheimer’ın gözünden Atom Bombası anlatılırken, Bomba’nın etkilerinin ne olduğu, ABD’nin yaptığı bu katliamın sonuçlarından hiç söz edilmemiş. Oysa ortada belki insanlığın hiçbir zaman unutmayacağı bir katliam var. Prometheus bilinen bütün efsanelerde bilgiyi tanrı katından yer yüzüne indirmiştir.
Filmde Strauss’la olan husumeti anlatılırken Strauss, Oppenheimer için “Ona kahraman olma fırsatı verdim” ifadelerini kullanacaktı. Peki Oppenheimer gerçekten Prometheus mu?
İşte burada “American” sıfatı dikkat çekici. Amerikalılar daha doğrusu Amerikan Kültür Endüstrisi diyelim, gerek kutsal kitaplardaki gerekse mitolojideki kahramanları, olayları ve kavramları kullanmayı ve yeniden üretmeyi çok sever. Oppenheimer yakıştırılan bu sıfatın sebebi de biraz bu.
Evet kontrollü bir şekilde zincirleme reaksiyonu bulmak ateşi çalmak kadar önemli. Ama bunun ne için kullanılacağı da en az yapılan keşif kadar önem arz etmiyor mu?
Ya da filmde Oppenheimer’ın kendisini temize çıkarmak için öne sürdüğü argümanlar (Bomba sayesinde Japonya’nın teslim olması, bir daha hiç savaşın çıkmayacağına inanması vs) gerçekçi mi?
Oppenheimer’ın filmde dönemin ABD Başkanı Roosevelt’le yaptığı görüşme de çok kısa geçilmiş. Oppi’nin gerçekte Roosevelt’e uyarıda bulunduğunu biliyoruz.
AFOROZ EDİLDİ
Filmde ne yazık ki ABD’nin süper güç olma planı, aslında Hitler Faşizmi’ne değil SSCB’ye odaklandığını çok kısa bir şekilde görebiliyoruz. Yanlış öngörüleri yüzünden ya da “politik saflığından” da olsa Oppenheimer, Hiroşima ve Nagazaki’nin sorumlularından birisi oldu.
Caydırıcı olsun diye icat ettiği ve kullanılmayacağını düşündüğü silah 500 bin kişinin canına bir ülkenin de yıkımına mâl olmuştu.
Manhattan Projesi’nde gözde isimlerden biri olan Oppenheimer, tıpkı filmde de söylendiği gibi iş bittikten sonra takibata uğramış ve bir nevi “aforoz” edilmişti. Eğer bu aforoz Oppi’yi Prometheus yapacaksa evet American Prometheus ifadesi doğrudur. Ancak bunun tek başına yeterli olmadığını, bilginin insanlığın lehine kullanılmasının ancak bir kahramanı ve bilim adamını erdemli bir hayata götüreceğini görmüş olduk.
Nolan ise Oppenheimer vakasının politik arka planından uzak ve biraz da Atom Bombası olayını “makul” kılan fakat sinematografik olarak harika bir film ortaya koymuş. Vermek istediği mesajlarla Oppenheimer’ın çelişkilerini gözler önüne sermiş. ABD’nin maksadını çok kısa vurgularla seyirciye gösterirken, Japonya’nın teslim olması, Hitler’e karşı bomba gibi argümanlarla biraz da Oppenheimer’ın tutumunu masumlaştırmış. ABD’nin sorumluluğunu da ön plana almamış. Ancak filmde ona American Prometheus yakıştırması yapılması pek doğru değil.
Eğer gerçek bir Prometheus’tan söz edeceksek işte o Nâzım’dır:
“Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.”