Orhan Kemal 99 yaşında
Orhan Kemal 1970 yılında aramızdan ayrıldı, öldüğünde 56 yaşındaydı, erken bir yaş. Bu yaşların orta yaş bile sayılacağı zamanlar nerdeyse yakındır. Hani özgeçmişine bakmasak, onca eser bırakmış bir yazarın bu yaşta öldüğüne inanamıyor insan. Aile, babanın siyaseti yüzünden zorunlu olarak Suriye'ye gitmek zorunda kaldığında Orhan Kemal (Raşit Öğütçü) ortaokul sıralarındadır, öğrenimi yarım kalır. Yaşadığı sıkıntılar bu sürgünlük acısıyla bitmez, askerliği sırasında gene siyasal nedenlerle tutuklanır, 5 yılı bulan bir hapishane yaşamı eklenir bu kısa ve namuslu ömre. Yani o, bugünküler gibi karakola bile yolu düşmemiş muhalif yazarlardan, uydurma sürgünlerden değildir, bedeller ödemiş gerçek bir muhaliftir. Amelelik, kâtiplik gibi işler yapar, 1950'den sonra İstanbul'a gelerek yalnız yazarlıkla geçinmeye çalışır. Geçinir, geçinir ama, nasıl bir geçimdir bu, bilen bilir!
Ustam saydığım, severek okuduğum bir yazardır Orhan Kemal, Bir Şarkıyı Dinlerken adlı öykü kitabımla PEN'in Orhan Kemal adına koyduğu ödülü kazanmış olmak da ayrı bir onurdur benim için. Ödül törenindeki konuşmamda, "Önce adını aldım, sonra ödülünü..." demiştim. "Kemal" adını lise öğrencisiyken yazarlık hevesimin ilk başladığı yıllarda mahkeme kararıyla aldığımı bilmeyenler için bir de burada yazayım.
Bir gazocağı bir düştür o yıllarda
Baba Evi, Avare Yıllar, Cemile, Bekçi Murtaza gençlik yıllarımda zevkle okuduğum romanlardandır. Onca kitabı arasında bir seçme yapmak gerekirse, Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanını sanırım en başa yerleştirmek gerekir, edebiyatımızın klasiklerindendir bana göre. Benim bir kez değil, iki kez okuduğum romanlardandır. Kanal b'de klasikleri tanıttığım programımda Orhan Kemal'den bu kitabı seçmiştim.
Aynı köyden gurbetçi üç arkadaşın, İflahsızın Yusuf, Köse Hasan, Pehlivan Ali'nin umut yolculuğuyla başlar roman. Tren istasyonuna vardıklarında kaba bir rüzgâr ortalığı altüst etmektedir, yukarda öfkeli, kapkara bulutlar... İçleri umut dolu üç arkadaşın, en büyük düşleri bir gazocağı almaktır. Bir gazocağı büyük bir düştür o yıllarda.
Halk dilini çok canlı kullanır
Bu üç arkadaşı Çukurova koşullarında, zor, sıkıntılı, acı dolu bir yaşam beklemektedir. Arkadaşlarından biraz daha deneyimli gibi görünen İflahsız'ın Yusuf, yolculuğun başında, daha tren istasyonunda Pehlivan Ali'yi, "Kadın dediğin bir esvaplı şeytandır!" diye kentli kadınlara karşı uyarır. Onları bu yeni yaşamlarında bekleyen tehlikeler yalnız kötü kadınlardan ibaret değildir elbette, kumarbazlarla, esrarkeşlerle, serserilerle karşılaşırlar; çırçır fabrikalarında, pamuk tarlalarında, patozda çok kötü koşullarda zor, yorucu işler ve başka sorunlar bekler onları. Üç arkadaştan Köse Hasan'ın gurbette sağlığı bozulur, Pehlivan Ali gerçekten arkadaşının dediği gibi "esvaplı şeytan" denecek bir kadına gönlünü kaptırır, başı belaya girer. Romanın sonunda, düşlerini kurdukları gazocağıyla köyüne sağlam dönebilen yalnız İflahsız'ın Yusuf olur.
Diliyle, kurgusuyla sevdiğim bir roman Bereketli Topraklar Üzerinde. Bütün yapıtlarında olduğu gibi, bu romanında da, halk dilini çok canlı kullanır Orhan Kemal, konuşma dilinin sesi, soluğu sıcaklığını bulursunuz.
Erden Kıral filme de çekti bu romanı, ancak bir sürü ıvır zıvır filmlerin gösterildiği televizyonlarımızda, bu filmi neden bir kez izleme şansımız olmadı, bilmiyorum. Bundan birkaç yıl önce İzmir'de bir toplantıda Erden Kıral, Bereketli Topraklar Üzerinde'yi yakında televizyonlarda izleyebileceğimizi söylemişti, ben mi yanlış anladım acaba?
Keşke televizyon kanallarından biri bu işe el atsa da, Erkan Yücel'in oynadığı bu güzel filmi bir daha görebilsek.