22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Orta vadeli ekonomik plan, yün yumağına dolanmış kedi gibi...

Fikret Otyam

Fikret Otyam

Eski Yazar

A+ A-

Dün Başbakan Yıldırım hükümetin yeni orta vadeli ekonomik programını açıkladı. Programda yer alan bazı hedefler şöyle:

Büyüme hedefi: 2016'da yüzde 3.2, 2017'de yüzde 4.4, 2018'de yüzde 5, 2019'da yüzde 5

Enflasyon hedefi: 2016'da yüzde 7.5, 2017'de yüzde 6.5, 2018'de yüzde 5, 2019'da yüzde 5

İşsizlik hedefi: OVP döneminde istikrarlı bir düşüş olması. Ancak 2016 yılında bir miktar yükseliş olacak.

Özelleştirme hedefi: Gelecek yıl ise özelleştirmeden 13 milyar TL gelir hedefleniyor.

Baştan söyleyeyim, bu programın, Türk halkının gelirini artırıcı, işsizliği düşürücü bir etki oluşturacağına inanmıyorum. İktisadi olarak hükümeti sadece eleştirmek ve çözüm için, bir iki kelimelik laflar etmek de bence çok demode bir yaklaşım. Bu noktada önemli olan çözümün üretilmesine yardımcı olmaktır; bu nedenle eleştirilerimle birlikte çözüm önerilerimi de maddeler halinde belirteceğim.

1-Program kendi içinde tutarsızlıklar içeriyor. 2017 yılında %4,4 büyüme beklerken, enflasyon düşecek derseniz bu inandırıcı olmaz. Neden derseniz, büyüme için yatırımları artırmanız gerekli, ama sizin yatırımları yapacak tasarruflarınız yeterli değil. Tasarruf yoksa borçlanmak zorundasınız. Hükümetin dediği “bütçe açığı vereceğiz işi böyle çözeceğiz” yaklaşımının mutlaka ya kurda, ya da faizler yolu ile enflasyona çıkacak bir maliyeti olur. O enflasyon rakamı tutmaz!

2-İktisat bilimini, TUİK sitesinde yer alan istatistikler veya borsa endeksi, dolar rakamı sanan çocuklardan değiliz. Kimse bize masal anlatmasın. Büyüme hedefi diye önümüze konulan yüzde beş zaten bu ülkenin başını belaya sokmamanız kaydı ile kendi kendine yakalayacağı bir hedeftir. Şimdi bunu yakalamak için uğraşacağız diyorsanız bir yerlerde hata yaptınız demektir.

ÇÖZÜM: Yanlış dış siyaseti terk etmeye başladınız bu güzel. Acil olarak Suriye’de isyancılara verdiğiniz desteği kesin. Sizin savaşa ve savaş göçmenlerine ayıracak petrol paranız yok. Ülkenin kıt kaynaklarını yatırımlarda kullanın.

3-Başbakan bu ülkenin gelirini artırmak için, katma değeri yüksek ürünler üretilmesi gerektiğinin farkına varmış. Bu amaç doğrultusunda eğitimin de önemi kavranmış gözüküyor. Bunlar güzel, ancak daha önce yine kendisinin bahsettiği sanayi 4.0 yaklaşımı ile ekonomiyi dönüştürmek ve üretimi artırmak sadece konuşarak veya eğitimi tam gün yaparak olmaz.

ÇÖZÜM : Ülkenin üretimini ve gelirini artırmak için farklı ürünlerin üretilmesi “Araştırma ve Geliştirme” yapılmasına bağlıdır. Hükümet programında bu konunun özel sektöre havale edildiği görülüyor. Oysa özel sektörün kendi başına bu işin mali yükünü kaldırması zordur. Dünyada Ar-Ge için yapılan harcamalara baktığımızda bunu daha iyi anlayabiliriz. Rusya, Brezilya, İtalya gibi ülkelerin Ar-Ge harcamalarının yıllık 20-40 milyar dolar arasında değiştiğini görüyoruz. Türkiye’de ise bu rakam 7-8 milyar dolardır.

Devlet Ar-Ge konusuna kurumları ile öncülük yapmalıdır. Ayrıca farklı ürün üretmek için eğitimli iş gücüne ihtiyaç vardır. Şuan Türkiye’deki iş gücünün yaklaşık %70’inin bilgi düzeyi lise ve altıdır.

İş gücünün eğitim seviyesini artırmak liseleri imam hatiplere çevirerek olmaz. Eğitim sisteminizi pozitif bilim ağırlıklı, sorgulayıcı ve bilim bazlı dünya görüşü ile yetişmiş bireyler üretecek şekilde dizayn etmezseniz, bu ülkenin gelirinin artacağı fikri, sadece boş bir hayaldir.

4-Büyümenin hız kesmesi ile son aylarda alınan önlemler, tamamen tüketimi artırmak için yapılmış geçici çözümler. Kredi vadelerini artırmak demek, gelecekte kazanılacak gelirden vazgeçmek demek. Zaten geliri düşük vatandaşı uzun vadeli borca sokmak ekonomiyi kördüğüme sokacaktır.

ÇÖZÜM: Tüketim yerine tasarruf ve üretim yanlısı olun. Uzun tatiller, taksit sayılarının artırılması gibi tüketimi özendirici uygulamalara derhal son verin. Sektörlerin kendi kısa vadeli çıkarları için, size sunduğu çözüm önerilerine direnin.

5-Bu ülkede enflasyonu düşürmek istiyorsanız üretimi artırmak zorundasınız. Enflasyon içindeki gıdanın payı konusunda ise ülkede herkes aynı görüşte. Gıda fiyatını kontrol etmek için “Gıda Komiteleri” kurulması yani yasa gücü ile fiyat kontrolü yapmak piyasa gerçeklerine ters bir durumdur. Gerçek çözüm arz veya talebi düzeltmekle olur.

ÇÖZÜM: Et fiyatı artınca et ithal etmek, saman olmayınca saman ithal etmek kısa vadede sorunları çözse de, uzun vadede sorunları katlar. Önemli olan üretimin artırılmasıdır. Üretimi artırmak için köylüyü aracılara ve stokçulara karşı korumanız şarttır. Üreticinin mali olarak güçlenmesi üretimi cazip kılacak, bu da üretim artışını doğuracaktır. Korumanın ise yolu köy kooperatiflerini oluşturmaktır.

Bu ülkede 1980’li yıllardan sonra adeta günah sayılan organizasyonlardan biri “kooperatif”dir. Kooperatiflerin sol bir örgüt gibi görülmesi ve desteklenmemesi tarım ekonomisini çıkmaza sokmuş, tüketicilere pahalı ürünler sunulmasına neden olmuştur.

6-Kısa vadede tasarruf açığını kapatıp, yatırımlara kaynak bulmak için özelleştirme yapmak, iktisadi olarak doğru bir mantık değildir. Özelleştirme mantığı, zarar eden birimlerin satılıp devlete yük olmasını engellemek üzere kurulmuştur. Ancak Türkiye’deki özelleştirme sonuçlarına baktığımızda Türkiye için iki olumsuzluk karşımıza çıkmıştır:

a-Türkiye’de bütçe açığının kapanması için kâr eden devlet birimleri de satılmıştır.

b-Bir amacı da sosyal politikalara hizmet olan, zarardaki birimler satılarak birim zararı önlenmiş ama sonunda çok daha büyük maliyetler ortaya çıkmıştır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan tütün,pancar v.b. fabrikalarının kapatılması işsizlik artışını doğurmuş, bu ülkeye terör olarak dönmüştür.

ÇÖZÜM: Satmaktan vazgeçin. Üretime katkı verecek birimleri kapatmayın, kâr eder hale getirin. Bunun zor olduğu muhakkak ama bu işi sizin yapmanıza gerek yok. Bu birimleri biraz düzeltip borsada halka arz edin, profesyonel yönetimler birimlerin başına geldiğinde bu işi sizin yerinize yaparlar.

Ayrıca fon bulmak için sürekli vergi affı getirip, dünyadaki kara sermayeyi varlık barışı diye çağırmanıza gerek yok. Elinizin altındaki sermaye piyasası kurumunu ve borsayı etkin kullanın. Türk şirketlerine halka arzı, yatırımcılara borsayı öğretin. Kobilerin kaynak bulması için borsaya gelmesini sağlayın, halka dolar ve altın almak yerine bu kobilere ortak olmayı öğretin. Ancak yatırımcıların borsada istismar edilmesini yapacağınız düzenlemelerle önleyin.

Katılım bankacılığı için gösterdiğiniz çabanın en azından yarısını sermaye piyasalarının gelişmesi için de gösterin. İnsanları sermayeye ortak edin. Uluslararası sermayeye varlıkların bizzat kendisini değil sadece hisse senetlerini satın. Bunun için roadshow’lar (büyük tanıtım toplantıları) düzenleyin.

Yarın program tam metin olarak yayınlanacak ve daha detaylı bilgi sahibi olacağız. Ancak şu ana kadar hükümetin eylemleri ile hedeflerine baktığımızda, yün yumağına dolanmış sevimli bir kedi gibi işleri karıştırdığını görüyoruz.