22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ortaçağı düşlemek: Son Düello

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Ortaçağ Avrupa’sında tek bir hukuk anlayışından söz edilemediği, kavramın çok anlamlı ve çok boyutlu olduğu bilinir. Yazılı-sözlü yasaların ortaya çıkışında, Tanrının iradesi, kralın hükümranlığı, kilisenin otoritesi, derebeylerinin gücü ve geleneklerin yanı sıra yüzlerce yıl önceki Roma Hukuku’nun etkileri belirleyicidir. “Hukuk, kraldan üstündür” prensibinin kabulü, bu çağda ulaşılmış en ileri noktadır.

“Yaratık”, “Thelma ve Louis”, “1492, Christophe Colomb”, “Dostluk Denizi”, “Gladyatör”, “Kara Şahin Düştü”, “Robin Hood” gibi hareketli-maceralı ve düzeyli filmleriyle tanınan İngiliz kökenli Hollywood yönetmeni Ridley Scott’ın 84 yaşındayken 2021’e sığdırdığı iki filmden biri olan (diğeri “Gucci Ailesi”) “Son Düello” her şeyden önce ortaçağ hukukuna dair bir film. Scott, feodalizme, krala, şövalyeliğe, savaşa, kiliseye, toprak mülkiyetine, kadın sorununa, şato yaşamına, aşka, evliliğe, hamileliğe, cinselliğe ve orgazma ilişkin de pek çok vurguda bulunuyor ama Umberto Eco’nun kitabının adından hareketle söyleyecek olursak, “ortaçağı düşlerken” önceliği hukuk sistemine kadının toplumsal konumuna vermiş durumda.

ERKEĞE KARŞI BİR SUÇ: TECAVÜZ

14. yüzyılın sonlarına doğru Fransa’da yaşanan gerçek bir olaydan yola çıkan filmin merkezinde ikisi erkek biri kadın üç karakter var. Aralarında hep çekişme olan iki şövalye, Jean de Carrouges (Matt Damon) ve Jacques De Gris (Adam Driver) ile De Carrouges’in karısı Marguerite’in (Jodie Comer) bakış açılarından anlatılan üç ayrı bölümde izlediğimiz öykünün odak noktasını bir tecavüz oluşturuyor. Jacques de Gris, Jean de Carrouges’nin karısına tecavüz ediyor. Dönemin hukuk anlayışına göre tecavüz kadına değil, kadının kocasına ya da erkek koruyucusuna karşı işlenen bir suç olduğu için de mesele önce mahkemeye sonra da düello meydanına taşınıyor. Haksızlığa uğrayanın, tecavüz edilen kadın değil kocası olduğuna inanılıyor. Kayınvalidesinin Marguerite’e “Bu işi niye bu kadar büyüttün ve Paris’e kadar konuşulmasına yol açtın, ben de tecavüze uğradım ve hayatımı devam ettirdim” vb. demesi bu açıdan ilginç elbette.

Mahkeme safhasında Kral, düellonun kazanılması ya da kaybedilmesinin Tanrının iradesini göstereceğini ilan ediyor. Gerilim, eğer kocası düelloyu kaybederse Marguerite de Carrogues’in haksız suçlamada bulunduğu için bir kazığa bağlanarak yakılarak idam edilecek olmasından kaynaklanıyor.

GERÇEK, TANRININ HÜKMÜNE BAĞLI

Olayların üç ayrı bölümde üç ayrı gözden aktarılması, örneğin Akira Kurosawa’nın 1950 yapımı ünlü filmi “Raşomon”daki gibi “Anlatılanların hangisi gerçek, kim doğru söylüyor?” sorusunu doğurmuyor. Kurosawa, ortaçağ Japonya’sındaki bir tecavüz ve cinayet olayını, dört ayrı anlatımla aktarıyor, gerçek ile yalan arasındaki çelişkiye her seferinde çok inandırıcı biçimde dikkat çekiyordu. “Son Düello”da ise gerçek üç aşağı beş yukarı aynı biçimde dile getiriliyor, büyük farklılıklar görülmüyor. Yanıtını merak ettiğimiz soru “Hangisi gerçek” değil, “Tanrının hükmü ne olacak, düelloyu kim kazanacak?” biçiminde.

Bolca karşımıza çıkan savaş sahnelerinin dozu biraz düşük tutulmuş olmakla birlikte Ridley Scott seyirciyi bir zaman yolculuğuna çıkarmak ve ortaçağ havasını solumasını sağlamak konusunda son derece başarılı. Eğitimsiz ve biraz kaba saba şövalyede Matt Damon, rakibinin tersine okuma-yazma ve hatta Latince bilen, hesap kitaptan anlayan eğitimli ama güvenilmez şövalyeyi canlandıran Adam Driver, yalnızca bakışları ve yüz hatlarıyla bile zor bir rolün hakkını veren Jodie Comer, tarafı baştan belli Lord rolündeki Ben Affleck de gayet iyiler ve filmin kalitesini artırıyorlar.

Kısacası, ortaçağı özellikle hukuk sistemi ve kadının konumu açısından “düşlemek” isteyen sinemaseverler için iyi bir seçenek “Son Düello”.