Ortadoğu’ya doğru gözlükle bakmak -(TAMAMI)
Ortadoğu’daki gelişmelere ilişkin “kafa karışıklığı”nın önemli bir kaynağı şudur: Bu bölgede hem halklar, hem de ABD eşzamanlı olarak yeni iktidar seçenekleri oluşturmaya çalışmaktadır. Büyük Ortadoğu Projesi ve “Ilımlı İslam”ın çöküşüyle kendisi için “en iyi” olandan vazgeçmek zorunda kalan ABD, “ikinci - üçüncü dereceden iyi”lerde tutunma çabası içindedir. Öte yandan, tarih sahnesine çıkan bölge milletleri, kendileri için iktidar düzleminde kalıcı bir sonuç elde etmenin mücadelesini vermektedir. Ülkeden ülkeye farklılık göstermesine karşın, ne emperyalizmin, ne de halkların elinde hazır bir iktidar seçeneği mevcuttur.
‘Ara güçlerin’ ön plana çıkan işlevi
Emperyalizm gerilerken, yükselen halk hareketi, birçok yerde kesin ve kalıcı bir sonuç elde etmesine elverecek bir güç ve niteliğe henüz kavuşamamıştır. Bu durum, “ara güçlerin” işlevini ön plana çıkarmıştır. Karşıt toplumsal kuvvetlerin dengeyi kendi lehlerine çevirmek için aynı “ara güç odakları”nı etkilemeye çalıştığı durumlar oluşmuştur. Mücadele süreci içinde taktik düzlemde ortaya çıkan yeniden saflaşmalar, statik ayarlı pusulaları işe yaramaz hale getirmiştir. Buna bir de kendi denetimi altındaki güçler arasında eşgüdüm sağlamada zaafa düşen ABD’nin, “raf ömrünü” hızla dolduran işbirlikçilerini “deliğe süpürme” zorunluluğu eklenince, dünyaya yanlış gözlüklerle bakanlar için ortalık iyice toza dumana bürünmüştür.
Mısır’dan çıkarılması gereken önemli bir ders
Mısır’da “Ilımlı İslam”ı temsilen iktidara gelen Mursi’nin “talihsizliği”, iktidarının ABD’nin güçten düştüğü bir döneme denk gelmesidir. Dün ABD’yi Mübarek’in devrilmesini kabullenmek zorunda bırakan neyse, bugün Mursi’nin devrilmesini kabullenmesine yol açan da aynı şeydir. Tahrir’in gücüyle ABD’nin güçsüzlüğü, aynı madalyonun iki yüzüdür. Mübarek’ten Mursi’ye iktidar süresinin iyice kısalmış olması, Mısır halkının Mısır denkleminde edindiği ağırlıklı konumun yanı sıra, ABD’nin kendi işbirlikçilerine söz geçirme konusunda uğradığı güç kaybı nedeniyledir.
ABD, bir ülkeye ilişkin alfabenin bütün harflerini kullanarak yaptığı planların hepsinde başarısızlığa uğrayıp, A’dan Z’ye giderek artan bir hızla ilerleyebilir. Ama Mısır’dan çıkarılması gereken çok önemli bir ders, sonuçta plan hedefine ulaşmasa da, tek başına emperyalizmin bu planları uygulamaya girişme olanağını bulmasının bile, o ülkenin milli birliğine ciddi zararlar verebileceği yönündedir.
İktidar seçenekleri çıkmazda olan ABD’dir
Bugün Suriye’ye karşı yürütülen kirli savaşta da, başını ABD’nin çektiği emperyalist kamp başarısızlığa uğramıştır. Beşar Esad yönetimine olan halk desteği, saldırının başlatıldığı döneme göre, bugün çok daha güçlüdür. Çünkü emperyalizme karşı savaşan bir ülkenin, kendi halkına dayanmaktan başka bir çaresi yoktur. Burada kendine bir iktidar seçeneği oluşturmada çaresizlik içinde olan, emperyalizmdir. Ama emperyalizmin Suriye’ye karşı yıkım planını uygulamaya koyma olanağını bulması bile, Suriye’ye çok önemli hasarlar vermiştir.
İki savaş, bir işgale karşın, Irak’ın merkezi hükümetinin Irak’ın toprak bütünlüğünü yeniden kurup korumaya çalışması ve diğer bölge ülkelerine bu yönde verdiği destek, ABD planlarının önünde önemli bir engeldir. Bölgede kendi iktidar seçenekleri çıkmazda ya da kuşatma altında olan, ABD’dir. Erbil’de toplanacak olan “Kürt Kongresi”, aynı zamanda ABD’nin bu kuşatmayı yarma girişiminin bir parçasıdır.
ABD’nin alanını baştan daraltmanın önemi
ABD’nin bölgedeki nihai yenilgisi, Türkiye’de bir Milli Hükümet’in kurulmasıyla olacaktır. ABD, ülkemizde de yeni bir iktidar seçeneği oluşturma peşindedir. Önümüzdeki dönemi belirleyecek olan, milletin iktidar seçeneği ile ABD’nin iktidar seçeneği arasındaki mücadele olacaktır.
ABD planlarının uygulanmasına ülkemizde açılan alanın bugüne kadar milletimize verdiği hasar açıktır. Bu nedenle nihayetinde ABD tertiplerini boşa çıkarmanın ötesinde, en baştan sahneye konacakları alanı daraltmak son derece önemlidir. Onun için ayağı Türkiye toprağına basan bütün güçlerin, ABD’nin yeni iktidar seçeneği arayışında kendilerine yer edinmeye çalışma gafletine düşmeyip, en baştan milletin safında yer almaları, ülkemiz için olduğu gibi, onlar açısından da biricik çıkış yoludur. Çünkü milletin kendisi, ABD’nin yolunu tıkama kararlılığıyla ayağa kalkmaktadır. Bugün bütün milli güçleri birleştirme kararlılığının yanı sıra, bunu gerçekleştirme olanak ve yeteneğine sahip olan İşçi Partisi’ne katılarak onu güçlendirmek, bir siyasal tercihte bulunmanın çok ötesine taşan bir anlam kazanmıştır.
DÜZELTME VE ÖZÜR: Yazarımız Prof. Dr. Semih Koray’ın 17 Ağustos’ta yayınlanması gereken yazısını, bizim hatamızdan dolayı bugün yayınlayabiliyoruz. Okurlarımızdan ve yazarımızdan özür diliyoruz.