24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ortaya karışık

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

A+ A-

Bu gün canım belli bir konuda değil, farklı konularda yazmak istiyor. Televizyonlardan soğudum, hem de iyice soğudum. İzleyeceğim bir program yok, kırk yılda bir izlemediğim bir film yakalarsam, ne âlâ! Kışın oturduğum evde Ulusal Kanal ve Halk Tv yok, onları ancak yaz aylarında izleyebiliyorum. Telekom'un aklı varsa, bu kanalları kabloluya alır.

Televizyon izlemiyorum dedim ya, arada bir bakıyorum tabii, saçmalıkları görmek, ülke basınının ne hale geldiğini anlamak için bakıyorum. Geçen gün Cine 5'te bir din adamı konuşuyor, şöyle diyor karşısındaki hanıma:

"Kitaplı kâfirlerin kestiği hayvan yenir, kitapsız kâfirlerin kestiği hayvan yenmez!"

Ne demek istediğini açıklıyor sonra: Yani Çin'e, Japonya'ya gidecekseniz, ya yanınızda etinizi götürün ya da yalnız sebze yiyin, diyor. Kendisi buralarda sadece sebze yermiş! Sonra sorular soruluyor bu adama, bu sorulardan biri şu: Kestiğimiz hayvanın neresini yemeliyiz, neresini yememeliyiz? Kestiği hayvanın neresini yiyip, neresini yiyemeyeceğini bile imama danışan bir halk... Bu soruyu sorana, pisliğinden başla önce diyesim geliyor.

Başka bir kanala geçiyorum. Spiker elindeki haber metnini okuyor:

" Avukatı, 'Diktatörün serbest bırakılacağını,' söyledi."

Mübarek'ten söz ediliyor haberde. Bu avukat nasıl bir avukatsa, savunduğu adamdan "diktatör" diye söz ediyor. Öyle anlıyorsunuz, haber böyle veriliyor. Haberi yazanlarda küçücük bir dil özeni yok.

CHP Geçmişini Kimlerle tartışmamalı?

CHP yöneticilerinin yerinde olsam, AKP'lilerle Dersim filan gibi yetmiş seksen yıl öncesinin olaylarını tartışmaya girmezdim, o günlerin hesabını vermeye kalkışmazdım. Böyle bir tartışmaya girmek yerine, hiç geçmişi olmayan bir parti, benim geçmişimi sorgulayamaz, derdim. CHP'nin beş on yıl boy gösterip, sonra tabelası bile kalmayan partilerden olmadığını anlatırdım önce. Volüm vurup kaybolan partilerden olmadığını söylerdim. Siyasal geçmişi on beş yıl önceye bile gitmeyen bir parti, benden seksen yıl öncesinin hesabını soramaz, derdim. CHP'nin siyasal hayatımızın tek çınarı olduğunu anlatırdım. Belli bir süre vurgun vurduktan sonra, kaybolan, tabelası bile kalmayan partilerden olmadığını anlatırdım CHP'nin. Bütün partiler eriyip giderken, CHP'nin 90 yıl var olma nedenini anlatırdım, onu hangi değerlerinin bunca yıl yaşattığını herkesin anlamasına çalışırdım.

90 yıllık geçmişi olan tek parti olmak, bir şanstır, övünülecek bir durumdur. Bu uzun tarihi saçma sapan siyasal tartışmalarla partinin aleyhine çevrilmemeli. Onun tarihine laf atanlara, kendilerinin küçücük bir geçmiş bile yaratamayan geçici volüm partilerinden olduğu anlatılmalı.

ODTÜ Ormanı

Hiç değişmiyorsun diyorlar bana. Kilo sorunum olmadı.

ODTÜ ormanlarındaki yürüyüşlerime borçluyum bunu.

Şimdi de gözlerini oraya diktiler.

Gözleri çıksın!