Örtülü Amerikancılık
Müstafi Amiral Cihat Yaycı, Sözcü gazetesine konuşmuş. Şöyle diyor: “ben ne NATO'cuyum ne de Avrasyacıyım ben Türkiyeciyim, Atatürk gibi Türk milliyetçisiyim. Benim pergelimin merkezi Ankara'dır. Ben Ankara'dan olaylara bakmaya çalışıyorum. (…) keskin cepheleşmelerin Türkiye'ye kesinlikle fayda getirmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü Avrasyacı yada NATO'cu olmak demek mandacı zihniyet demek.”
NERDE TEHDİT DEĞERLENDİRMESİ
Öyle tarif ediyor ki Yaycı, sanırsınız “keskin cepheleşmeler”i, Türkiye kendisi üretiyor. Dünyada siz isteseniz de istemeseniz de bir cepheleşme var. Bir yanda ABD önderliğindeki Atlantik güçleri, diğer yanda Asya, Afrika, Güney Amerika’nın gelişen ülkeleri. Herkesin gördüğü bu cepheleşmeyi Yaycı bilmiyor mu?
Peki bu cepheleşmede, Türkiye’ye yönelik tehdit hangi taraftan geliyor? Namlular Rusya’dan, Çin’den mi Türkiye’ye yöneltilmiş, yoksa ABD’den mi? ABD, Yunanistan’ın tamamına asker yığarken, ABD silahlı kuvvetler resmi yayınlarında olası bir Türkiye-Yunanistan savaşında Washington’un Atina’nın yanında savaşa gireceği açık açık yazılırken, Türkiye’nin güneyinden Balkanlara kadar ABD üsleri ile çevrili olduğu bir ortamda hele de asker kökenli bir kişinin bu sözleri ancak ABD tehdidini gizleme amacıyla açıklanabilir.
DERİN ÖNGÖRÜ(!)
Yaycı, Rusya ve Çin liderlerinin tarihi 5 Şubat bildirisini imzalayarak Atlantik’e karşı eylemli olarak harekete geçeceklerini ilan etmelerinden bir ay önceki başka bir yazısında Rusya ile ABD’nin Çin’e karşı anlaştığını ileri sürmüştü:
“ABD ve Rusya bize yakın bölgede, yani Suriye’de, Irak’ta, Kazakistan’da ve hatta Afganistan’da ve de şimdi Ukrayna’da anlaşmış ve paylaşmış gözükmektedir. (…) Rusya ve ABD’nin Orta Asya ve Avrasya’daki ortak rakipleri Çin’e karşı birlikte tutum aldıklarını görmemek mümkün değildir.” (Yeni Şafak, 12 Ocak 2022)
Yaycı’nın yazısının mürekkebi kurumadan Rusya’nın Atlantik saldırganlığına karşı Ukrayna’da gerçekleştirdiği önleyici operasyonun ardından, Washington ile Moskova, Soğuk Savaş’tan bu yana görülmemiş ölçüde karşı karşıya geldi.
Tıpkı ABD’nin, Afganistan’da yenilip pılısını pırtısını toplayıp kaçarken Taliban ile anlaştığı zırvası gibi. Washington ile Moskova’nın perde arkasında anlaştığı masalları, 2015 yılında Rusya Suriye’ye girdiğinden beri her hassas dönemde ısıtılıp ısıtılıp masaya sürülüyor. Bu saçma iddianın sahipleri, Rusya ile ABD’nin karşı karşıya olduğuna ilişkin olgular sıralanınca, Moskova’daki Yahudi hâkimiyetinden girip, Rusların tarih boyunca Türklere düşman olduğuna uzanan komplocu safsatarla kendilerine dayanak bulmaya çalışır.
NESNEL DURUM VE ZORUNLU ROTA
Yaycı, Rusya ve ABD’nin Suriye’de işbirliği içinde olduğunu ve ikisinin birlikte PKK’yı desteklediğini iddia ediyor. Oysa gerçek bunu tam tersi. Bugün hem Suriye’de hem de Karabağ’da Türk ve Rus Orduları silah arkadaşı durumunda. Rusya ile Türkiye, başta stratejik alanlar olmak üzere işbirliğini genişletiyor, ortak silah sistemleri geliştirmeye çalışıyor. Üstelik ABD, “hasımlarıyla mücadele” için çıkardığı kanun kapsamında Türkiye’ye yaptırım uyguluyor.
Yani, Atlantik saldırganlığının hedefinde yer alan iki ülke ortak tehdide karşı işbirliği yapıyor.
Benzer şekilde Çin ile Türkiye’nin, Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında geniş ölçekli ortaklıklara yönelmesi gündemde. Çin de Türkiye ve Rusya ile birlikte ABD’nin baş hedefinde.
Bu nesnel durum, Atlantik’ten kaynaklanan tehdide karşı Türkiye’nin komşularından başlayarak Rusya ve Çin ile ittifaklar kurmasını zorunlu kılıyor.
KARŞIYMIŞ GİBİ GÖRÜNÜP SAVUNMAK
Ne yapacakmışız peki? Yaycı’ya göre, “Avrasya ile menfaatimiz olunca Avrasya ile, Atlantik ile menfaatimiz olursa Atlantik ile iş tutacakmışız”!
Sanırsınız tezgahtan domates seçiyoruz, Avrasya ve Atlantik, “şu Türkiye gelse de menfaatini sağlasak” diye bekliyor!
Yaycı’nın mantığına göre ilerleyecek olursak, Birinci Dünya Savaşı’nda “ne İttifak Devletleri ne de İtilaf Devletleri”, deyip kuzu kuzu Osmanlı’nın parçalanmasını seyredecek, Kurtuluş Savaşımızda çok önemli bir dayanak olan Çanakkale’de destan yazmayacaktık, Kurtuluş Savaşı’nda Yunanistan İzmir’e çıkmış Ankara’ya ilerlerken, “ne İngiltere ne Sovyetler Birliği” diyecektik ve dayanaksız kalmış olacaktık.
Yaycı, Atlantikçiliği de eleştirir görünüyor ama daha önce de katıldığı bir televizyon programında, “Bizim ABD'ye karşı en önemli kartımız NATO üyesi olmamız. Biz NATO üyesi olmasaydık, ABD bugün Türkiye'yi parçalamıştı” sözleri, (TV100, 6 Mart 2022) esas konumlanışını ele veriyor.
Atatürk’ün yaptıkları ve yazdıkları ortada. Yaycı’nın görüşlerinin Atatürk ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye, Atlantik zihniyetiyle bir hesaplaşma sürecinden geçiyor. Bu dönemde, Amerikancılığı anlamak için, ABD’nin baş düşmanları olan Rusya ve Çin’e karşı kimin ne tutum aldığına bakmalıyız.