Östrojen reseptör alfa için yeni bir rol tanımlandı
Östrojenlerin, meme kanserlerinin büyük bir bölümünün büyümesini teşvik etmede önemli olduğu kabul edilmiştir. Tüm meme kanserlerinin yarısından fazlası östrojen reseptör alfayı (ERalfa) yüksek derecede ifade eder ve bunların yaklaşık yüzde 70'i anti-östrojen tedavisine yanıt verir. Bununla birlikte, tedaviye yanıt vermeyen ve sonunda dirençli hale gelen bazı ERalfa-pozitif tümörler vardır. California Üniversitesi, San Francisco araştırmacıları, bu ERalfa-pozitif tumor hücrelerinin tedaviye yanıt vermeyip direçli hale nasıl geldiklerini bunu nasıl yapabildiklerine dair bulgular edindiler.
Bulgular saygın bilim dergilerinden olan Cell’de "ERalfa, tümör hücresinin hayatta kalmasını ve ilaç direncini sağlayan bir RNA bağlayıcı proteindir" başlığıyla yayımlandı. Araştırmacılar, ERalfa’nın antikanser mekanizmalarının üstesinden gelme ve direnç geliştirmek için malign hücrelere nasıl yardımcı olduğunu gösterdiler.
ERalfa, bir hormon reseptörüdur ve meme kanserlerinin yüzde 70'inden fazlasında ifade edilir. Araştırmacılar hiç beklemedikleri şekilde ERalfa'nın güçlü bir RNA bağlayıcı protein olduğunu keşfettiler. Ayrıca, ERalfa’nın RNA bağlama fonksiyonunun, DNA’yı bağlama aktivitesinden ayrı olduğunu ve bu fonksiyonun meme kanserinin gelişmesi ve ilerlemesi için kritik olduğunu gösterdiklerini belirttiler. Yapılan çalışmada ERalfa ile ilişkili haberci RNA’ların (mRNA) kanser hücresi yaşamını sürdürdüğünü ve strese karşı hücresel tepkileri ortaya çıkardığını gösterdiler. Mekanik olarak ERalfa, RNA metabolizmasının farklı adımlarını kontrol etmekte…
KANSERİ SİNSİCE DESTEKLİYOR
Üroloji alanında doktora sonrası ve çalışma araştırmacısı olan Yichen Xu, östrojen reseptörünün RNA merkezli işlevinin, şimdiye kadar bir transkripsiyon faktörü olarak köklü rolünün arkasına gizlendiğini ve sinsice kanser ilerlemesini desteklediğine dikkat çekti.
Araştırmacılar, ERalfa'nın RNA'lara, özellikle kanser ilerlemesinde rol oynayan haberci RNA'lara (mRNA'lar) nasıl bağlanma eğiliminde olduğunu gözlemlediler.
Çalışmanın yürütücüsü, üroloji profesörü Davide Ruggero, kanser hücrelerinin sürekli olarak strese maruz kaldığını ve bu hücrelerin bununla yaşamayı öğrendiğini vurguladı. Kanseri öldürmek için kullanılan birçok bileşik kanserde strese neden olur ve kanser hücrelerinin çoğu ölür. Ancak bazıları sonunda terapinin neden olduğu stresi atlamanın bir yolunu bulurlar.
Ruggero araştırma ekibi, ERalfa-pozitif meme kanseri teşhisi konan 14 hastanın kanser hücrelerini analiz etti ve yüksek seviyelerde ERalfa mRNA hedeflerine sahip olduklarını gösterdi.
Araştırmacılar daha sonra hem doku kültüründe hem de fare ksenograftlarında (Bir türden alınıp başka bir türe aktarılan, hücre, doku veya organ) meme kanseri için bir hormon tedavisi olan tamoksifene direnç kazanmış meme kanseri hücre hatlarında araştırmalarını yaptılar.
YENİ TEDAVİ YOLLARINI AÇIYOR
Araştırmacılar, ERalfa RNA bağlama aktivitesinin baskılanmasının, farelerde tümörlere karşı tamoksifenin gücünü geri kazandırdığını gözlemlediler. Ayrıca kültüre edilen hücreleri stres ve apoptoza karşı daha duyarlı hale getirdiler.
Daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmasına rağmen, bulgular ERalfa pozitif tümörlerin daha iyi anlaşılmasını sağlamakta ve ilaç direncinin üstesinden gelmek için daha ileri çalışmaların ve iyileştirilmiş tedavinin yolunu açmaktadır.
Ruggero, kanseri tedavi edemememizin nedenlerinden birinin, hâlâ nasıl çalıştığını tam olarak anlamamamız olduğuna dikkat çekti.
TRANSKRİPSİYON FAKTÖRÜ
Transkripsiyon faktörleri DNA'daki genetik bilgiyi okuyup yorumlayan protein gruplarından biridir. DNA'ya bağlanırlar ve gen transkripsiyonunun artması veya azalmasına yol açarlar. Bu bakımdan pek çok önemli hücresel süreçte hayatî bir konuma sahiptirler.
Özgün içerik: https://www.cell.com/cell/fulltext/S0092-8674(21)01047-3